Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Basın mesleğinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasındaki ilişkiyi düzenleyen 5953 sayılı Yasanın 212 sayılı Yasa ile değişik 14/2 nci maddesinin, kamu hükmü alması nedeniyle bu maddede yazılı tazminattan Borçlar Kanununun 44 ncü maddesi uyarınca bir indirimin yapılamayacağı yolundaki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 3/12/1969 ve 11/3/1970 günlü kararı ile bu tazminattan, şartların gerçekleştiği takdirde, .bir indirimin yapılmasını öngören Yargıtay 9 ncu Hukuk Dairesinin 3/12/1972 günlü kararı, arasında içtihat aykırılığı bulunduğu ilgili avukat tarafından Yargıtay Başkanlığına bildirilmiş, sonradan yürürlüğe giren 1730 sayılı Yargıtay Yasasının 20 nci maddesi uyarınca, Başkanlık Divanı konuyu incelemiş ve içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerektiğine karar vermiştir.

24/12/1973 günlü Yargıtay Büyük Genel Kurulu, 1730 sayılı Yasanın öngördüğü çoğunluk ile toplanmış, raportörün açıklamalarını dinlemiş ve sözü edilen kararlar arasında içtihat uyuşmazlığının bulunduğu sonucuna oybirliği ile varıldıktan sonra konunun incelenmesine geçilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu kararlarında, 5953 sayılı Yasanın değişik 14 ncü maddesinin 2 nci fıkrasının taşıdığı bağlayıcı karakter bakımından kamu hükmü olduğu belirtilmiş, bu madde ile gerçekleşen alacağın faiz veya ceza şartı olmadığı, akit ile kararlaştırılmış bir tazminat olarak da düşünülemeyeceği açıklanmış ve bu nedenler ile Borçlar Yasasının 44 ncü maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı ifade edilmiştir. Buna karşılık, Yargıtay 9 ncü Hukuk Dairesince, gazetecinin, zararı arttıran tutum ve davranışının sabit olması durumunda, gecikme tazminatının tümünün hüküm altına alınamayacağı kararlaştırılmıştır.

Açıklanan Hukuk Genel Kurul ile anılan daire kararları arasındaki uyuşmazlık, 5953 sayılı Yasanın 14/2 nci maddesinin, kamu hükmü olup olmadığı yönünde değildir. Uyuşmazlık, anılan kanun hükmünün, kamu hükmü olmasına rağmen, şartları gerçekleştiği takdirde Borçlar Kanununun 44 ncü maddesinin uygulanması olanağı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Gerçekten sözü edilen 14/2 nci madde bağlayıcı nitelikte ve kamu düzenine ilişikin bir hükümdür. Bu niteliği ile anılan hükmün öngördüğü yüzde beş fazla ödeme parasının azaltılması veya kaldırılmasını hedef tutan sözleşmeler geçerli değildir. Geçersiz olan bu yoldaki hüküm yerine kanun hükmü uygulanmalıdır. Bunun için, gazetecinin aylık ücretini vaktinde ödemeyen işveren kural olarak bu ücreti yüzde beş fazlası ile ödemek zorundadır.

Kanun koyucu, işverenin kusurlu olduğu ve gazetecinin de kendisine tanınan bu hakkı ileri sürerken sorumluluk bilinci içinde bulunduğu düşüncesiyle anılan kamu hükmünü sevk etmiştir. Başka bir anlatım ile, gazetecinin aylık ücretini vaktinde ödememek suretiyle kusurlu olan işverenin bu eylemi, yanında, gazetecinin anılan ücretin vaktinde ödenmemesinde veya vaktinde ödenmeyen ücretin ödeme süresinin uzamasında kasıtlı veya kasıtsız fakat kusurlu bir davranış bulunmamalıdır. Ancak bu takdirde gerçekleşen yüzde beş fazla ödeme sonrası kamu hükmü himayesinde sayılır ve bu paradan herhangi bir suretle indirim yapılamaz veya bu para kaldırılamaz. Aksi takdirde, gazeteci anılan kamu hükmüne sığınamaz ve bu durumda hesap edilen yüzde beş fazla ödeme parasından indirim yapılması zorunluğu doğar.

Bilindiği gibi 14/2 nci yazılı yüzde beş fazla ödeme parası, geçecek her gün orantılı olarak artar ve kısa bir süre büyük meblağlara vardır. Madde hükmünün bu özelliği, gazeteciyi haksız menfaat sağlamak yoluna itebilir,. Gazetecinin kendi kusuru nedeniyle sağladığı menfaattan yararlanması ise, hukukun temel ilkelerinden olan afaki iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Bunun için aylık ücretin vaktinde verilmemesinde istenilen yüzde beş fazla ödeme parasının belirlenmesinde işverenin, gazetecinin kusur durumları göz önünde tutulmalıdır. Yapılan açıklamalarda da anlaşılacağı üzere, böyle bir uygulamada ve gerçek tazminatın saptanmasında, kamu hükmüne aykırılık bulunmamak gerekir.

Yalnız bu konuda Yasada açık bir hüküm yoktur. Buna rağmen şartların gerçekleşmesi durumunda, kıyas yolu ile Borçlar Yasasının 44 ncü maddesinin uygulama olanağı kabul edilmelidir. Çünkü Borçlar Yasasının 44 ncü maddesinin niteliği itibariyle geniş bir uygulama alanı vardır. Nitekim, haksız eylemlerde, akte aykırı eylemlerde uygulanan bu hükmün yasadan doğan, sorumluluklarda da uygulanacağı doktrinde kabul edilmiş bulunmaktadır. Sonuç :

Basın mesleğinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasındaki ilişkiyi düzenleyen 5953 sayılı Yasanın 212 sayılı Yada ile değiştirilen 14/2 ncı maddesinin kanun hükmü olmasına rağmen, bu maddede yazılı yüzde beş fazla ödeme parası sorumluluğunun belirlenmesinde ve şartların gerçekleşmesi durumunda kıyas yolu ile Borçlar Yasasının 44 ucu maddesinin uygulanması gerektiğine, ilk görüşmede ve 24/12/1973 tarihinde Büyük Genel Kurula katılan üyelerin ikiyi aşan çoğunluğu ile karar verildi.