Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyesi Haluk KOÇ ve Uğur AKSÖZ ile 118 Milletvekili

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 4. Vergi Mahkemesi

DAVALARIN KONUSU : 30.7.2003 günlü, 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un, 21. maddesinin birinci fıkrasının, Anayasa’nın, 2., 10., 11. ve 73. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.

I - İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İLE İTİRAZ İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ

A - İptal ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi

Dava dilekçesindeki istemin gerekçesi şöyledir :

“21 inci maddenin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırılığı

Anayasa Mahkemesi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi ödenmesini düzenleyen 4837 sayılı Kanunun 1 inci maddesini iptal ettiğinden ve bu maddenin uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için yürürlüğün durdurulmasına karar vermiştir.

Hükümet, Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesinin açıklanmasını beklemeden 4962 sayılı Kanunla, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iptal ettiği ve yürürlüğünü durdurduğu taşıt vergisi ile ilgili düzenleme yapmıştır.

4962 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası ile; 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 5 ve 6 ncı maddelerinde yer alan (l), (II), (III) ve (IV) sayılı tarifelere göre vergiye tabi olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihte ilgili sicilde kayıt ve tescili bulunan taşıtlar ile yine bu Kanunun yayımı tarihinden 31.12.2003 tarihine kadar ilgili sicillere ilk defa kayıt ve tescil edilecek olan taşıtlar, bir defaya mahsus olmak üzere, anılan Kanundaki tarifelerde ilgili taşıt cinsi için belirlenmiş olan 2003 yılı tutarları kadar, taşıt vergisine tâbi tutulmuştur.

Gelir ve servet unsurları, mali gücün göstergeleridir. Bu bağlamda, bir servet unsuru olan taşıtlar da mali gücün göstergelerindendir.

197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun, 29.11.1984 tarih 3088/3 sayılı Kanunla değişik 7 nci maddesine göre, mükellefiyet; takvim yılının ilk altı ay içinde yeni kayıt ve tescil edilen taşıtlarda kayıt ve tescilin yapıldığı takvim yılı başından, son altı ayı içinde yeni kayıt ve tescil edilen taşıtlarda ise, son altı aylık dönemin başından itibaren nazara alınır.

197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununa göre, yılın ikinci yarısında iktisap edilen taşıtlar nedeniyle motorlu taşıtlar vergisinin sadece ikinci taksiti ödenecektir. Taşıt vergisinin düzenlenmesinde esas alınan temel yasa olan 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, ödeme gücüne dayalı olarak kısıt dönem esası getirmiştir. 4962 sayılı Kanununun 21 inci maddesinde düzenlenen taşıt vergisi ise, başka herhangi bir objektif ölçü getirmeksizin yılın ikinci yarısında alınan motorlu taşıtlardan tek taksite tekabül eden tutarda taşıt vergisi değil de, 2003 yılı tutarları (iki taksitin toplamı) kadar vergi alınmasını öngörmektedir.

Verginin birinci taksitinin ödenmesinden sonra motorlu taşıt sahibi olanlar, 197 sayılı Kanuna göre, verginin sadece ikinci taksitini ödemekle yükümlü tutulurken, 4962 sayılı Kanuna göre ise, 2003 yılı tutarı kadar vergi (verginin hem birinci hem de ikinci taksitini) ödemekle yükümlü kılınmıştır. Bu nedenle, 4962 sayılı Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen taşıt vergisi, vergi mükellefleri arasında eşitsizliğe neden olmaktadır.

Mükelleflerden vergi alınırken, Anayasa’nın 73 üncü maddesinde yer alan ödeme gücü ve vergi adaleti ilkelerine, 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine ve 10 uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket edilmesi zorunludur. 197 sayılı Kanuna göre motorlu taşıtlar vergisinin ilk taksitini ödeme yükümlülüğü olmayanların, 4962 sayılı Kanununa göre, 2003 yılı taşıt vergisinin tutarı kadar taşıt vergisi ödemekle yükümlü tutulmaları Anayasa’nın 2, 10 ve 73 üncü maddelerine aykırıdır.

Hükümet, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi ile ilgili düzenlemeyi 2003 yılı bütçesindeki % 6.5’luk faiz dışı fazla hedefine bağlamıştır. % 6.5 oranındaki faiz dışı fazla hedefi 2002 yılı için de söz konusuydu. Hatta % 6.5 faiz dışı fazla hedefi, 2004 ve 2005 yılları için de söz konusudur. 2003 yılında faiz dışı fazla hedefinin tutturulması için ek vergi alınması ihtiyacı ortaya çıktı ise, vergi ile getirilen ek önlemlerin tüm vergi mükelleflerini kapsaması gerekir. Çünkü ancak bu şekilde, Anayasa’nın 73 üncü maddesindeki vergi adaleti, vergide eşitlik ve genellik ilkeleriyle herkesin ödeme gücüne göre vergi ödemesi ilkelerine uygun bir düzenleme yapılabilir.

Ek gelir kaynağı yaratmak amacıyla, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri gibi vergi mükelleflerine de mükellefiyet getirmeden sadece motorlu taşıt sahiplerine vergi getirilmesi, Anayasa’nın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır. Taşıt vergisi mükellefleri ile diğer vergi mükellefleri arasında, vergi yükünün dağılımı bakımından mali güce göre kurulması gereken eşitlik bozulmuştur.

Diğer yandan 4962 sayılı Kanunla getirilen düzenlemede mükelleflerin mali güce göre vergi ödemesi hususunun da gözetilmediği görülmektedir. Halbuki mali güce göre vergi ödeme hususu göz önünde tutularak, 4962 sayılı Kanunda birtakım istisna ve muafiyetler düzenlenmesi mümkündü. Örneğin, bu amaçla; 1994 ve 1999 yılındaki ek vergi düzenlemelerinde yapıldığı gibi, münhasıran yolcu ve yük taşımasında kullanılan taşıtlar, taşıtlar vergisi Kapsamı dışında bırakılabilirdi.

Aktifinde herhangi bir üretim veya iş aracı olan gelir vergisi mükellefinden ek vergi alınmazken, aktifinde ticari araç bulunan ve hatta tek geçim kaynağı basit bir nakliye aracı olan vergi mükellefinden ek vergi alınmaktadır.

Bu durum, taşıt vergisi mükellefleri ile diğer vergi mükellefleri arasında, vergi yükünün dağılımı bakımından mali güce göre kurulması gereken eşitliği, taşıt vergisi mükellefleri aleyhine bozmuş; aynı zamanda Anayasa’nın 10 uncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı bir görünüm yaratmıştır.

Anayasa’nın Başlangıç kısmında belirlenen esaslar ve 2 nci maddesi gereği, Türkiye Cumhuriyeti bir “demokratik sosyal hukuk devleti”dir. Sosyal devlet; vatandaşlarının sosyal ve ekonomik koşulları ile ilgilenen, onlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamayı ödev bilen devlet olarak tanımlanır.

Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti, bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasa’nın bulunduğu bilinci olan devlettir.

Bu bağlamda yasaların Anayasa’ya uygun olmaları zorunluluğunu kabul eden hukuk devletinde Anayasa’nın herhangi bir kuralına aykırı olan yasa kuralları doğal olarak hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluştururlar.

Anayasa’nın 10 uncu maddesine göre; herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin yasa önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

Anayasa’nın 10 uncu maddesindeki yasa önünde eşitlik ilkesine göre, yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrılığı gözetilmeyecek ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılmayacaktır. Birbirlerinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Kimilerinin Anayasa’nın 13 üncü maddesinde öngörülen nedenlerle değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

4962 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede; aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulmamıştır. Yılın ikinci yarısında motorlu taşıt sahibi olanlar verginin aslı ve eki bakımından farklı kurallara tabi tutulmuştur.

Anayasa’nın 73 üncü maddesine göre; herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, malîye politikasının sosyal amacıdır.

Vergide genellik ve eşitlik ilkeleri geleneksel vergi adaleti ilkeleridir. Vergide genellik ilkesi, fark gözetilmeksizin herkesin elde ettiği gelir, servet ve harcamalar üzerinden vergi ödemesini amaçlar. Vergide eşitlik ilkesi de, ödeme gücü aynı olanların aynı vergiyi ödemelerini ifade eder. Hukuk devleti kavramı açısından vergilendirmede genellik ilkesi ile yasa önünde eşitlik ilkesi çakışmaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası, Anayasa’nın 10 uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine, 73 üncü maddesindeki verginin genelliği ilkesine, vergide eşitlik ilkesine ve mali güce göre vergilendirme ilkesine, 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine ve Anayasa’nın 11 inci maddesindeki Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesine aykırı olup, iptali gerekir.

Yürürlüğü durdurma isteminin gerekçesi : 30.07.2003 tarih ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının uygulanması halinde, giderilmesi olanaksız durum ve zararlar doğacaktır.

Bu durum ve zararları önleyebilmek için, söz konusu hükümlerin yürürlüklerinin durdurulması gerekmektedir.

Sonuç ve istem : Yukarıda açıklanan gerekçelerle:

1. 30.07.2003 tarih ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının, Anayasa’nın 2, 10, 11 ve 73 üncü maddelerine aykırı olduğu için iptaline,

2. 30.07.2003 tarih ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının açıkça Anayasa’ya aykırı olduğu ve uygulanmaları halinde giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz. 11.08.2003”

B - İtiraz Başvurusunun Gerekçesi

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun’un 21. maddesi ile getirilen taşıt vergisinde, 31.12.2003 tarihine kadar taşıt sahibi olanlardan değişik isimlerde vergi alınmak istenmesinin Anayasa’nın 2., 10. ve 73. maddelerine aykırı olduğunu, 3.4.2003 günlü ve 4837 sayılı Kanun’un emsal nitelikte olan 1. maddesinin de Anayasa Mahkemesi’nin 23.7.2003 günlü, E.2003/48, K.2003/76 sayılı Kararıyla iptal edildiğini, açıklanan nedenlerle 2949 sayılı Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası da göz önüne alınarak Kanun’un 21. maddesinin iptali gerektiğini ileri sürmüştür.

II - YASA METİNLERİ

A - İptali İstenilen Yasa Kuralı

30.7.2003 günlü, 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un, iptali istenilen birinci fıkrayı da içeren 21. maddesi şöyledir :

“MADDE 21.- 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 5 ve 6 ncı maddelerinde yer alan (I), (II), (III) ve (IV) sayılı tarifelere göre vergiye tabi olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihte ilgili sicilde kayıt ve tescilli bulunan taşıtlar ile yine bu Kanunun yayımı tarihinden 31.12.2003 tarihine kadar ilgili sicillere ilk defa kayıt ve tescil edilecek olan taşıtlar, bir defaya mahsus olmak üzere, anılan Kanundaki tarifelerde ilgili taşıt cinsi için belirlenmiş olan 2003 yılı tutarları kadar, taşıt vergisine tâbidir.

Taşıt vergisi; taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi dairesi tarafından bu Kanunun yayımı tarihinde, bu tarihten 31.12.2003 tarihine kadar ilgili sicillere ilk defa kayıt ve tescil edilecek olan taşıtlar için kayıt ve tescilin yapıldığı tarihte tahakkuk ettirilmiş ve tebliğ edilmiş sayılır.

Taşıt vergisinin mükellefi, bu Kanunun yayımı tarihinde ve bu tarihten 31.12.2003 tarihine kadar adlarına taşıt kayıt ve tescil edilen veya bu Kanunun yayımı tarihinde noter satış sözleşmesi ile bu taşıtın sahibi olan gerçek ve tüzel kişilerdir.

197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinde yer alan istisnalar, taşıt vergisi için de uygulanır. Ayrıca, Bingöl merkez ve ilçelerinde depremin meydana geldiği 1.5.2003 tarihi itibarıyla Bingöl trafik sicilinde kayıt ve tescilli bulunan taşıtlar ile bu tarihte ikametgahının buralarda bulunduğunu tevsik edenler adına aynı tarih itibarıyla kayıt ve tescilli olan taşıtlar da (bu tarihten sonra belirtilen yerler dışındakilere satışı yapılan taşıtlar hariç) taşıt vergisinden müstesnadır.

Taşıt vergisi bir defada ödenir. Bu Kanunun yayımlandığı tarihte ilgili sicillere kayıt ve tescil edilmiş olan taşıtlara ilişkin taşıt vergisi, bu Kanunun yayımlandığı ayı izleyen ayın sonuna kadar, bu Kanunun yayım tarihi ile 31.12.2003 tarihleri arasında ilgili sicillere ilk defa kayıt ve tescil edilecek olan taşıtlara ilişkin taşıt vergisi ise, kayıt ve tescilin yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenir. Ödeme dönemi içerisinde ilişik kesme işlemi yapıldığı takdirde; vergi bu işlemin yapılmasından önce ödenir.

3.4.2003 tarihli ve 4837 sayılı Kanun hükümlerine göre ek motorlu taşıtlar vergisi taksitlerini kısmen veya tamamen ödeyen mükelleflerin ödediği tutarlar, ödenecek taşıt vergisine mahsup edilmiş sayılır. Mahsup edilemeyen kısım iade olunur. Bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan ek motorlu taşıtlar vergisi ise terkin edilir.

Bu maddeye göre tahsil edilen taşıt vergileri üzerinden, 2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun ile 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanuna göre mahalli idarelere pay verilmez.

Taşıt vergisinin tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin olarak bu maddede hüküm bulunmayan hallerde, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uygulanır. Bu maddeye göre ödenen taşıt vergisi, ticarî, ziraî ve meslekî kazançların tespitinde gider olarak kabul edilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

B - Dayanılan Anayasa Kuralları

Dava dilekçesinde ve başvuru kararında Anayasa’nın 2., 10., 11. ve 73. maddelerine dayanılmıştır.

III - İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca yapılan toplantılar sonucunda, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine karar verilmiştir.

IV - ESASIN İNCELENMESİ

Dava dilekçesi ve başvuru kararı ile ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :

A - Birleştirme Kararı

30.7.2003 günlü, 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un 21. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle açılan 2003/83 Esas sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle, 2003/73 Esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2003/73 Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

B - Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

Dava dilekçesi ve başvuru kararında, 197 sayılı Kanuna göre, yılın ikinci yarısında iktisap edilen taşıtlar nedeniyle motorlu taşıtlar vergisinin sadece ikinci taksidinin ödenecek olmasına rağmen, iptali istenilen kuralda, yılın ikinci yarısında ilk defa kayıt ve tescil edilen taşıtlar için de 2003 yılına ait motorlu taşıtlar vergisinin tamamının taşıt vergisi olarak alınmasının öngörülmesinin vergi mükellefleri arasında eşitsizliğe neden olduğu, iptali istenilen kuralın, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen sosyal hukuk devletinin gereği olan “hukuk güvenliği ilkesi” ile 10. maddesindeki “yasa önünde eşitlik ilkesi” ve 73. maddesindeki “malî güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli ve dengeli bir şekilde dağılımı ilkesi”ne aykırılığı ileri sürülmektedir.

4962 sayılı Yasa’nın iptali istenen 21. maddesinin birinci fıkrasında, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 5. ve 6. maddelerinde yer alan (I), (II), (III) ve (IV) sayılı tarifelere göre vergiye tâbi olan ve bu Kanun’un yayımlandığı tarihte ilgili sicilde kayıt ve tescilli bulunan taşıtlar ile yine bu Kanun’un yayımı tarihinden 31.12.2003 tarihine kadar ilgili sicillere ilk defa kayıt ve tescil edilecek olan taşıtlar, bir defaya mahsus olmak üzere, anılan Kanun’daki tarifelerde ilgili taşıt cinsi için belirlenmiş olan 2003 yılı tutarları kadar, taşıt vergisine tâbi olacakları öngörülmüştür.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.

Anayasa’nın 73. maddesinde, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı öngörülerek Anayasa’nın 2. maddesinde nitelikleri belirtilen hukuk devleti ilkesi vergilendirme ilkeleri yönünden somut biçimde dile getirilmiştir.

Buna göre, devletin vergilendirme yetkisinin sınırı, aynı zamanda kişilerin hak ve özgürlüklerinin de sınırını oluşturduğundan, bu yetkinin keyfiliğe kaçacak biçimde kullanılmasının önlenmesi, hukuk devleti olmanın gerekleri arasında öncelikli bir yere sahip bulunmaktadır. Vergilendirme alanında olası keyfi uygulamalara karşı düşünülen ilk önlem, kuşkusuz yasallık ilkesidir. Ancak vergilerin yasayla getirilmesi, yalnız başına vergilendirme yetkisinin keyfi kullanılarak adaletsiz sonuçlar doğurmasını engelleyemeyeceğinden, yasallık ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması, idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerekir.

Vergide genellik ilkesi, herhangi bir ayırım yapılmaksızın malî gücü olan herkesin vergi yüküne katılmasını ve vergi ödemesini ifade eder. Malî güce göre vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik sağlanmasının uygulama aracı olup, malî gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise malî gücü aynı olanlardan aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır.

Vergi hukuku alanında kabul gören ve Anayasa ile de güvence altına alınan vergilendirme esaslarından, beklenmedik doğal felaketler, savaş ve seferberlik hali, siyasi, ekonomik ve sosyal krizler gibi toplumu temelden sarsabilecek olaylar nedeniyle farklı düzenlemeler getirilmesi mümkün ise de, bunun dışındaki düzenlemeler, sosyal adaleti, sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlamakla yükümlü olan hukuk devletinin bu niteliği ile bağdaşmaz.

Öte yandan, Yasa’nın madde gerekçesinde, ek motorlu taşıtlar vergisine ilişkin hükmün iptali nedeniyle ortaya çıkan ve uygulanmakta olan ekonomik program hedeflerini tehlikeye düşüren gelir kaybının telafisi amacıyla düzenleme yapıldığı açıklanmakta ise de bunun olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı bir neden olarak kabulü mümkün görülmemiştir.

Dava konusu düzenleme ile malî güç nazara alınmaksızın ve olağanüstü bir durum da olmaksızın ikinci kez vergi tahakkuk ve tahsil edilmek suretiyle vergi yükü araç sahipleri aleyhine ağırlaştırıldığından, 21. maddenin birinci fıkrası Anayasa’nın 2., 10. ve 73. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir.

Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN ve Sacit ADALI bu görüşe kısmen katılmışlardır.

Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşlere ek gerekçe ile katılmıştır.

V - İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, Yasa’nın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.

4962 sayılı Yasa’nın 21. maddesinin birinci fıkrasının iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan diğer fıkralarının da iptali gerekir.

VI - YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

30.7.2003 günlü, 4962 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un 21. maddesi iptal edildiğinde, bu maddenin uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, 7.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.

VII - SONUÇ

30.7.2003 günlü, 4962 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun”un 21. maddesinin;

A - Birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN ile Sacit ADALI’nın “Kanun’un yayımı tarihinden 31.12.2003 tarihine kadar ilk defa kayıt ve tescil edilecek taşıtlar yönünden iptali gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

B - Birinci fıkrasının iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan diğer fıkralarının da 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

7.10.2003 gününde karar verildi.