OLAY
Hayırsız Evlat
Hayatta Çengelköy’de oturduğu apartman dairesinden başka hiçbir mülkü olmayan 72…
Günlerden bir gün, oğlu (O) ve gelini (G), (A)’yı Çengelköy’deki evinde ziyaret ederler.…
Fakat (A), kızının üzülmemesi için bu satışı ondan saklamaya karar verir. Devirden…
SORULAR/CEVAPLAR
1. (A)’nın elinde bu sözleşmeden kurtulmak ve evini geri almak için ne gibi imkanlar vardır? Bu imkanların hukuki dayanaklarını ve şartlarını tartışınız.
Olayda (A)’nın maliki olduğu taşınmazı, rayiç bedelinin neredeyse dörtte biri fiyatına (G)’ye sattığı görülmektedir. Bu durumda (A)’nın elindeki imkanlar düşünüldüğünde akla gelen ilk seçenek, (A)’nın aşırı yararlanma hükmüne başvurması, ikinci seçenekse (A)’nın aldatma hükümlerine başvurmasıdır. Aşağıda her iki imkan incelenecektir.
1. Aşırı yararlanma: Aşırı yararlanma, TBK m. 28/1’de şu şekilde tanımlanmıştır: “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.”
Bu tanımdan hareketle, aşırı yararlanmanın iki unsuru olduğu ifade edilmektedir: karşılıklı edimler arasındaki açık orantısızlığa ilişkin objektif unsur ve sözleşme tarafının zor durumundan, deneyimsizliğinden veya düşüncesizliğinden faydalanılmış olmasına ilişkin sübjektif unsur.Objektif unsurun tespiti görece daha kolaydır. Buna karşılık sübjektif unsurun bulunup bulunmadığı incelenirken ilgili kişinin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü gibi maddi, manevi yönleri dikkate alınacak ve somut olay özelinde bir inceleme yapılacaktır.
Olayda, edimler arasında açık bir orantısızlık (yaklaşık 1 : 4) olduğu ortadadır. Fakat bilindiği üzere hukuk sistemimizde edimler arasında bir orantısızlık bulunması, hakimin sözleşmeye müdahale etmesi için yeterli görülmemekte, bu durum liberal ekonominin bir gereği olarak düşünülmektedir. Bu yüzden aşırı yararlanmadan söz edebilmek için ayrıca sözleşme taraflarından birinin zor durumundan, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden faydalanılmış olması aranmaktadır. Bu yüzden, taraflardan birinin bahsi geçen bu zorda kalma hallerinin karşı tarafça biliniyor ve istismar ediliyor olması, aşırı yararlanmanın bir diğer şartı olarak karşımıza çıkmaktadır.Yoksa söz gelimi bir kimsenin acilen paraya ihtiyacı olduğu için (diğer tarafın bir müdahalesi olmaksızın) evini yarı fiyatına satmaya karar vermesi, ortada bir aşırı yararlanma halinin bulunduğu anlamına gelmeyecektir.
Olayda, (A)’nın yaşından dolayı emlak piyasası hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmaması ve kızına yardım etmek istemesi, bu kişinin hem zor durumda olmasına hem de düşüncesizliğine işaret eder.Sözleşmenin tarafı olan (G)’nin her iki durumdan da haberdar olması, bu durumu kötüye kullanarak edimler arasında açık bir dengesizliğin söz konusu olduğu taşınmaz satım sözleşmesini kurması, (G)’nin aşırı yararlanan konumunda olduğunu gösterir. Bu durumda (A), sözleşmenin uyarlanmasını veya geriye etkili bir şekilde geçersizliğini sağlayabilir. (A) bunu, düşüncesizliğinin ortadan kalktığı andan itibaren 1 yıl içinde ileri sürmelidir. Olayda henüz bu süre geçmemiştir.
2. Aldatma: (A)’nın elindeki bir diğer imkan ise, TBK m. 36’da düzenlenen aldatma kurumuna başvurmaktadır. Aldatma, genel olarak bir kimsenin hukuki bir işlem yapmasını sağlamak için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı korumak şeklinde tanımlanabilir.TBK m. 36/1’e göre, “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.” Aldatmaya dayanarak sözleşmenin geçersiz olduğunun ileri sürülebilmesi için aldanan tarafın sözleşmenin karşı tarafının (aktif veya pasif) kasti davranışıyla aldatılmış olması ve bu sözleşmenin aldatma sonucunda kurulmuş olması gerekir.
Olayda sözleşmenin tarafı (G), (A)’yı evin rayiç değerinin 200.000 TL civarında olduğu konusunda onda kasten hatalı bir izlenim uyandırmış, başka bir deyişle (A)’yı aldatmıştır. Aldatma söz konusu olduğunda, saik hatasının aksine bu yanılmanın esaslı olması aranmaz. Aldatılan (A), aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirerek tapu kaydının düzeltilmesini talep edebilir. Bu (A)’nın bu yöndeki beyanının aldatan kişiye ulaşması ile sözleşme geçmişe etkili olarak kesin hükümsüz olur. (A)’nın sahip olduğu bu iptal hakkı, bozucu yenilik doğurucu hak niteliğindedir. (A)’nın bu talebini bir dava yoluyla ileri sürmesi zorunlu değildir.