Bu doküman Resmi Gazete dışında bir kaynakta yayınlanmıştır. Konsolide metin çalışmaları ilgili kaynak güncellendikçe sağlanabilmektedir.
1 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe giren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Ziraî Kazançlar gelir vergisi mevzuuna ithal edilmiş bulunmaktadır.
Ziraî kazançların vergilendirilmesi yoluna girilirken; bu sektörün ilk defa gelir vergisine tabi tutulması ve bu faaliyet kolunun umumi bünyesi gözönüne alınarak, bu yeni mükellefiyetin şekil ve şartlarının tesbitinde hafifletici ve kolaylaştırıcı bazı tedbirlerin ittihazı zaruri bulunmuş ve bir meyanda diğer faaliyet kolları için tatbik edilmekte olan umumi hükümlerden farklı olarak, ziraî faaliyetlerin vergilendirilmesinde, muaflık, istisna, kazancın tesbiti ve defter tutma gibi hususlarda daha az külfet yükleyen hükümler derpiş olunmuştur.
VERGİNİN MEVZUU (ZİRAÎ FAALİYET)
Gelir Vergisi Kanununun 52 inci maddesinde, ziraî faaliyetlerden elde edilen kazançların ziraî kazanç sayılacağı şeklinde umumi bir kaide vaz olunduktan sonra, ziraî faaliyetin etraflı bir tarifi yapılmıştır. Bu tarif, ziraî faaliyet mefhumunun içinde bulunan bütün unsurları birleştirmektedir.
Tarife göre ziraî faaliyetler şu karekterlerine göre teşhis ve tesbit edileceklerdir :
A _ Faaliyet yeri : Arazi, deniz, göl veya nehirler olacaktır. Bazı nebat ve hayvan cinslerinin doğrudan doğruya arazi üzerinde yetiştirilmemesi ziraî faaliyetin mahiyetini değiştirmez.
B _ Faaliyet şekli : Ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme; ıslâh veya doğrudan doğruya tabiattan istifade suretiyle olacaktır. Ayrıca; aşım yaptırmak maksadiyle erkek damızlık beslenmesi, çiftçiye ait her türlü ziraat alet ve makinelerinin başka çiftçilerin ziraî istihsal işlerinde çalıştırılması şeklinde yapılan faaliyetler de ziraî faaliyet sayılacaktır.
C _ Faaliyetin maksadı : Nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin istihsaline, avlanmasına; avcıların ve yetiştiricileri tarafından muhafazasına, taşınmasına, satılmasına veya bu mahsullerden sair şekillerde faydalanılmasına matuf olacaktır.
Aynı maddede ziraî faaliyet ve kazançlar ile diğer faaliyet ve kazançlar arasındaki sınırlar şu şekilde tesbit edilmiştir :
A _ Sınai faaliyet ile sınır : Ziraî mahsullerin ziraî istihsale müteferri olarak işlenmesi suretiyle değerlendirilmeleri de ziraî faaliyet mevzuuna girer. Ancak, ziraî mahsullerin işlenmesi ameliyesi, ayni teşebbüsün parçasını teşkil eden bir işletmede yapılmakta ise, bu işletmenin sınaî bir müessese ehemmiyet ve genişliğinde olmaması ve sadece parçasını teşkil ettiği teşebbüsün mahsullerini işlemesi şarttır.
B _ Ticarî faaliyet ile sınır : Ziraî faaliyetlerden elde olunan mahsullerin dükkân veya mağaza açılmak suretiyle satılması halinde, mahsullerin dükkân veya mağazaya gelinciye kadar geçirdikleri safhalar ziraî faaliyet sahasına dahildir. Çiftçilerin doğrudan doğruya ziraî faaliyetleriyle ilgili alım satım işlerinin tedbiri için açtıkları yazıhaneler -faaliyetleri bu konuya inhisar etmek şartiyle- dükkân ve mağaza sayılmaz.
Bu duruma göre, çiftçiler mahsullerini bir dükkân veya mağaza açmak suretiyle sattıkları takdirde, mahsullerin bu dükkân veya mağazaya gelinceye kadar geçirdikleri safhalar ziraî faaliyet içinde ve bundan sonraki safhalar da ticarî faaliyet içinde mütalâa edilecektir. Ancak, çiftçilerin münhasıran ziraî faaliyetleri ile ilgili alım satım işlerini idare maksadıyla açtıkları yazıhaneler, dükkân veya mağaza sayılmıyacağından faaliyetin bu konuya inhisar etmesi şartiyle, bu suretle bu yerlerde icra edilen faaliyetler de ziraî faaliyet addolunacaktır.
C _ Teşebbüsün şekli itibariyle sınır : Gelir Vergisi Kanununda ziraî işletmeleri işletenlere (Çiftçi) denileceği açıklanmış ve kollektif şirketler ile komandit şirketlerin ziraî faaliyetle iştigal etseler dahi çiftçi addolunmuyacağı ve ortakların bu şirketlerden aldıkları hisselerin ticarî kazanç sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu duruma göre, ziraî faaliyetlerle iştigal eden şirketler arasında sadece adi şirketlerin (yarıcılık dahil) ortaklarının bu faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar, ziraî kazanç olarak mütalâa edilecektir.
Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanununun 52 inci maddesi hükmü icabı olarak, ziraî faaliyetle iştigal eden kollektif ve komandit şirketlerin ortaklarının bu şirketlerden aldıkları hisseler ticarî kazanç mevzuuna girecektir. Kanunun ticarî kazançlara müteallik 37 inci maddesinde, (66 ıncı madde hükmü mahfuz tutulmak suretiyle) adi ve eshamlı komandit şirketlerde komandite ortakları şirket kârından aldıkları payların şahsi ticarî kazanç hükmünde olduğu açıklanmıştır. Kanunun 52 inci maddesinde, komandit şirketlerin ortakları için komandite ve komanditer şeklinde bir tefrik yapılmadığından, mezkûr hükümden, ziraî faaliyetle iştigal eden komandit şirketlerde gerek komandite ve gerekse komanditer ortakların şirketten aldıkları hisselerin ticarî kazanç sayılacağı tarzında bir mana çıkarılabilirsede; bu netice, Gelir Vergisi Kanununda yer alan, adi ve eshamlı komandit şirketlerde komandite ortakların şirketten aldıkları payların ticari kazanç olduğuna dair 37 inci madde ile, komanditlerin kâr hisselerinin menkul sermaye iradı olduğuna dair 75 inci madde hükümlerine aykırı düşeceğinden, 52 inci maddenin bu şekilde manalandırılmasına imkân bulunmamaktadır.