OLAY
Malatya’da kayısı üretimi ve ticareti yapan (tacir) B, üretimini arttırmak için kayısı…
SORULAR/CEVAPLAR
1) Ödenmeyen kredi taksitleri için A Bankası tarafından başlatılan icra takibinde yetkili icra dairesi neresidir?
Para ve teminat alacaklarını konu alan ilamsız icra takipleri bakımından yetki kuralları, İİK m. 50’de düzenlenmiştir. İİK m. 50’ye göre, HMK’da düzenlenen yetki kuralları ilamsız icra takipleri için kıyas yolu ile uygulanacaktır. Dolayısıyla HMK’da düzenlenen genel yetki ve özel yetki kuralları genel haciz yolu ile takip için geçerlidir. Ancak icra takipleri bakımından icra dairelerinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle icra dairesinin yetkisiz olduğunu, ancak borçlunun ödeme emrine yapacağı itiraz ile dikkate alınacaktır. Eğer borçlu ödeme emri ile belirtilen sürede yetki itirazında bulunmazsa, takibin başlatıldığı icra dairesi, takip bakımından yetkili icra dairesi haline gelir.
Somut olayda, kredi sözleşmesine dayanan bir borç söz konusudur. Sözleşmeden doğan borçlar bakımından yetkili icra dairesi (İİK m. 50 atfı nedeniyle) HMK m. 10’a göre sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesidir. Kredi sözleşmesinde kararlaştırılan borç, bir para borcu olduğu ve para borçları ödeme zamanında alacaklının yerleşim yerinde (TBK m. 89) ifa edileceği için, kredi borcu için alacaklının yerleşim yeri icra dairesi yetkilidir. Bu bakımdan Ankara icra daireleri takip bakımından yetkilidir.
2) B’nin söz konusu icra takibini öğrendiği anda bu takibe karşı koyma imkanı var mıdır? Varsa hangi süreler içinde, hangi mercie başvurmalıdır?
B’nin yoğun bakımda olduğu dönemde kendisine tebliğ edilmesi gereken ödeme emrinin komşusuna tebliğ edilmesi usulsüz tebliğdir. Usulsüz tebligat kural olarak geçersiz olup, yapılmamış sayılır. Ancak tebligattaki amaç; bilgilendirmenin belgelendirilmesidir. Dolayısıyla ilk hedef bilgilendirmedir. Bu nedenle tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliği öğrenmiş ise geçerli olacaktır (Teb. K. m. 32). Tebligat Kanunu, usulsüz tebliğin geçerli hale geleceği an olarak, muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarihi esas almıştır. Muhatap hangi tarihte öğrendiğini beyan etmiş ise, usulsüz tebliğ, ancak o tarihte geçerli hale gelmiş olur ve bu tarihten itibaren kanunun tebliğe bağladığı hukuki sonuçlar doğacaktır. Dolayısıyla somut olayda yapılan usulsüz tebligat, B’nin takibi öğrendiği andan itibaren geçerli hale gelecek ve ödeme emrinde yapması için kendisine verilen süreler bu andan itibaren başlayacaktır. B ödeme emrini öğrendiği tarihten itibaren yedi günlük sürede ödeme emrine itiraz etmesi gerekir. B ayıca bu sürede icra mahkemesine şikayet yolu ile başvurarak tebliğ tarihinin öğrendiği tarif olarak düzeltilmesi için de başvurması gerekir. Çünkü Tebliğ PTT vasıtalarla yapılmış olsa bile, tebliğ işlemi PTT’nin değil, tebliği çıkaran merciinin yani icra dairesinindir. Diğer bir ifade ile ödeme emri, icra dairesinin bir takip işlemi olduğu gibi, ödeme emrinin tebliği de icra dairesinin bir icra takip işlemidir. İcra dairesinin yapmış olduğu işlemlere karşı icra mahkemesine şikayet yoluna başvurulabileceğinden adi haciz yolu ile takipte ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğunu öğrenen muhatap (borçlu), bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde tebliğin usulsüz olduğundan bahisle şikayet yolu ile icra mahkemesine başvurması gerekir.
Sonuç olarak, usulsüz tebligat B’nin tebliği öğrendiği tarihten itibaren geçerli olacak ve sonuçlarını doğuracaktır. B’nin bu tarihten itibaren yedi günlük süre hem takibe itiraz etmesi hem de icra dairesine başvurarak tebliğ tarihinin düzeltilmesini talep etmesi gerekir. Borçlunun her iki işlemi de birlikte yapması gerekir. Aksi halde tek başına yapılan şikayet ve itiraz bir sonuç doğurmaz.
3) Ödeme emrinin komşuya değil de B’nin eşine yapıldığı varsayımında, B’nin söz konusu takibe karşı koyma imkanı var mıdır? Varsa hangi süreler içinde, hangi mercie başvurmalıdır?
Ödeme emrinin, B ile aynı evde yaşayan eşine tebliği ise, geçerli bir tebliğdir (Teb. K. m. 16). Dolayısıyla ödeme emrine karşı yedi gün içerisinde itiraz edilmezse, takip kesinleşecektir. Yedi günlük süreden sonra B, kural olarak menfi tespit davası açabilir. Ancak olayımızda B ödeme emri tebliğ edildiği dönemde yoğun bakımdadır ve ödeme emrine itiraz edebilecek bir durumda değildir. Dolayısıyla B, kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle yedi günlük süre içinde takibe itiraz edememiştir. Bu halde B, İİK m. 65’de düzenlenen gecikmiş itiraz hükümlerinden yararlanarak takibe itiraz edebilir. B, manini ortadan kalktığı yani yoğun bakımdan çıktığı günden itibaren 3 gün içinde mazeretini gösterir delillerle birlikte takibe itirazlarını icra mahkemesine başvurabilir. Herhalde gecikmiş itiraz, paraya çevirme işlemleri bitirinceye kadar yapılabilir. Gecikmiş itiraz üzerine takip durmaz, ancak icra mahkemesi duruma göre takibin durması yönünde karar verebilir. Mazeretin kabulü halinde takip durur. Borçlunun mallarına haciz konulmuşsa, mazeretin kabulü hakkındaki kararın tefhim veya tebliğinden itibaren alacaklı yedi gün içerisinde itirazın iptali veya kaldırılması talebinde bulunmazsa, borçlunun malları üzerindeki haciz kalkar. Gecikmiş itiraz, en geç paraya çevirme işlemleri sona erinceye kadar yapılmalıdır.