Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Esas Sayısı    : 2013/62

Karar Sayısı : 2013/115

Karar Günü : 10.10.2013

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Sincan 2. Aile Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 291. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…her halde doğumdan başlayarak beş yıl…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 5. ve 17. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.

I- OLAY

Davacının, nüfus kütüğünde baba olarak görünen kişinin soybağını reddetmek amacıyla açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“Davacı vekili dava dilekçesinde, … ile dahili davalı … 2004 yılından itibaren gayri resmi olarak birlikte yaşamaya başladıklarını, bu birliktelikten 27.04.2006 doğumlu … ve 20.03.2005 doğumlu … isminde çocuklarının dünyaya geldiğini, davalı … bu birliktelik sırasında … ile evli olduğunu, eşinden boşanmadığı için çocukların … üzerine kaydettirildiğini, çocukların şu anda babaları ile birlikte kaldıklarını, davalıların bu durumu kabul ettiklerini, küçüklerden … … kayyım olarak atandığını, … ile küçükler … ve … arasında kurulan soy bağının reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

Dahili davalı … beyanında, davayı kabul ettiğini, … ile boşanma aşamasındayken … ile gayri resmi olarak evlendiğini, bu birliktelikteki … adında iki çocukları olduğunu, … boşanamadığı için çocukların onun üzerine kaydedildiğini, küçüklerin babasının … olduğunu bildirmiştir.

Davalı … cevabında, davayı kabul ettiğini, davacı çocukların kendisinden olmadığını, halen çocukların babaları … ile birlikte yaşadığını, çocukların kendi adına kaydedildiğini bir ay önce farkettiğini bildirmiştir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda … ve …, … çocukları olmadığı tespit edildiğinden TMK 286/2. maddesi uyarınca soybağının iptaline karar verilmiş, bu karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2013/278-3239 Esas/Karar sayılı ilamı ile “Türk Medeni Kanununun 291/2. maddesinde, ergin olmayan çocuğa atanacak kayyımın atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceği hükme bağlanmış olup, dava tarihi itibariyle çocukların doğumundan itibaren beş yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın bu nedenle reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkememizce Usul ve Yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.

TMK m.291/2’nin dava dosyamızda uygulama gereği bulunduğu açıktır. Ancak söz konusu hükmün Anayasaya aykırı olduğu davacı tarafça ileri sürüldüğü gibi mahkememizce de bu iddia ciddi bulunduğundan söz konusu hükmün Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle iptali istemi ile Yüksek Mahkemenize başvurma gereği doğmuştur.

1- İtirazın Konusu

TMK 282. maddesi uyarınca “çocuk ile anne arasındaki soybağı doğum ile kurulur.” Kocanın babalığı karinesi TMK 285. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TMK 287. maddesi uyarınca “çocuk evlilik içerisinde ana rahmine düşmüş ise davacı kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır. TMK 289. maddesi kocanın baba olmadığını öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde dava açma yükümlülüğünü düzenlemiştir. Bu maddede bulunan “her halde doğumdan başlayarak beş yıl içerisinde dava açmak zorundadır” düzenlemesi Anayasa Mahkemesinin 2008/30 Esas, 2009/96 Karar sayılı ilamı ile Anayasa’nın 2, 5 ve 17. maddelerine aykırı kabul edilerek iptal edilmiştir.

Benzer bir düzenleme diğer ilgililerin dava hakkı ile TMK 291. maddede düzenlenmiştir. Bu düzenlemede “Madde 291- dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın alt soyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içerisinde soybağının reddi davasını açabilir

(2) Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içerisinde soybağının reddi davasını açabilir.

(3) Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yolu ile uygulanır.”

Bu düzenleme ile ergin olmayan kişinin kayyımına dava açma hakkı düzenlenmiş atanacak kayyım yönünden dava açma süresi 1 ve 5 yıllık hak düşürücü süreler ile sınırlandırılmıştır. Beş yıllık sürenin sınırı “doğumdan başlayarak” olarak belirtilmiştir.

T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu vurgulanmıştır.

T.C. Anayasası’nın 5. maddesinde “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel ve hak hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” olduğu vurgulanmıştır.

T.C. Anayasası’nın 17. maddesinde “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme haklarına sahiptir” denilmektedir.

Ergin olmayan çocuğa soybağının reddi davasını açma hakkı veren düzenlemenin kişinin genetik ve biyolojik olarak babası olmayan kişi ile arasındaki soybağını ortadan kardırmaya yönelik bir düzenleme olması sebebiyle Anayasa’nın 17. maddesindeki temel ilkeye uygun olduğu açıktır. Yasa koyucu ergin olmayan küçüğün kayyımına dava açma hakkını tanırken kayyum kararının verilmesinden itibaren bir yıl ve her halde doğumdan başlayarak beş yıl içerisinde soybağının reddi davası açılabileceği yönünde bir düzenleme yapmıştır. Bir yıllık hak düşürücü süre koşulu çocuğun nesebinin uzun süreler tartışma konusu olmasını engellemeye yönelik bir düzenleme olması sebebiyle yerinde olmakla birlikte doğumdan başlayarak beş yıl içinde davanın açılması, aksi halde hak düşürücü sürenin gündeme gelmesi düzenlemesi küçüğün temel hak ve hürriyetlerinden olan genetik ve biyolojik yönden soybağı bulunmayan kişi ile olan ilişkiyi ortadan kaldırma hakkının önünde bir engel olması, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının özünü zedeler nitelik taşıması sebebiyle sosyal hukuk devleti ve adalet ilkesinin özü ile bağdaşmadığı ve Anayasa’ya aykırı olduğu düşünülmüştür.

Ergin olan çocuğun TMK m. 286/f.II ve m.289/f. II uyarınca dava açma hakkı mevcut ise de ergin olmadan önce de küçüğün kayyımına TMK 291/2. maddesi uyarınca dava açma hakkı veren hukuk sisteminin bu hakkın etkin biçimde kullanılmasını engelleyecek düzenlemeleri de kaldırması gerekir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi uygulamasında ergin olmayan çocuğa atanacak kayyımın atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl içerisinde soybağının reddi davası açabileceğini 1995 doğumlu çocuk yönünden bu şekilde 2005 yılında kayyım atanmış ise davanın süresinde olduğunu kabul etmiş, (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 23.11.2006 tarih, 8241-16217 Esas/Karar, Ömer Uğur Gençcan Aile Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2011 s.1093) doğumdan sonra beş yıl koşulunu aramamış, beş yıllık sürenin haklı bir nedenle kaçırılmış olması halinde bir yıllık sürenin geçerli olduğu düzenlemesi bu davalarda (TMK m.293/3 atıfı ile m.286/3 atıfı ile) uygulanmıştır. Ancak Kanunun m.291/2. fıkrasındaki her halde doğumdan başlayarak soybağının reddi davası açma koşulu Kanun’da yerini korumuş, nitekim davamızda da bu hüküm uygulanarak davanın reddedilmesi gerektiği yönünde yüksek Yargıtay’ca karar verilmiştir. Ergin olmayan küçüğün doğumdan başlayarak beş yıllık süre içinde atanacak kayyımının dava açabilmesi yönündeki düzenlemenin, o yaştaki bir çocuğun nesebin reddi davasında kendisini temsil ve iradesini ortaya koymasının fiilen mümkün olmaması, bu sürecin yönetilmesinde küçüğün temel haklarının zedelenebileceği gibi, küçüğün ergin olmadan mirasçı bırakarak vefatı halinde de -mirasçıların dava açma hakkı bulunmadığından- soybağının düzenlemesi yönünde doğumdan başlayarak beş yıllık süre kısıtlamasının önemli bir engel olarak kalacağı ve bu durumun biyolojik ve genetik soybağının düzenlenmesini, dolayısı ile bu yöndeki hakkın kullanılmasının özünü zedeleyeceği değerlendirilmiştir.

İtiraza konu ibare Anayasa Mahkemesinin 2008/30 Esas, 2009/96 sayılı Kararında da belirtildiği üzere...kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının özünü zedeler nitelik taşıdığı gibi...”, küçüğün “... temel hak ve özgürlüklerini hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlamakta...” olduğundan; TMK 291/2. maddesinde yer alan “... her halde doğumdan başlayarak beş yıl...” düzenlemesinin Anayasa’nın 2, 5 ve 17. maddelerine aykırılığı iddiası ile iptal istemidir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

TMK 291/2. maddesinde yer alan “... her halde doğumdan başlayarak beş yıl...” düzenlemesinin Anayasa’nın 2, 5 ve 17. maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesine arz olunur.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

4721 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 291. maddesi şöyledir:

“Diğer ilgililerin dava hakkı

MADDE 291- Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.

Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açar.

Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.”

B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 5. ve 17. maddelerine dayanılmış, 13. ve 36. maddeleri ise ilgili görülmüştür.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ’un katılımlarıyla 6.6.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Davut BÜLBÜL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, ergin olmayan çocuk bakımından açılacak soybağının reddi davasının küçüğün doğumundan itibaren beş yıl içerisinde açılmasını öngören itiraz konusu kuralın, kişinin genetik babasıyla nesep ilişkisi kurma hakkını sınırladığı ve maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının özünü zedelediği belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2., 5. ve 17. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, itiraz konusu kural ilgisi nedeniyle, Anayasa’nın 13. ve 36. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

4721 sayılı Kanun’un 291. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı ikinci fıkrasında, soybağının reddi davasının kayyımlık kararının kayyıma tebliğinden itibaren bir yıl ve her hâlde çocuğun doğumundan itibaren beş yıl içinde açılması gerektiği düzenlenmiştir. Soybağının reddi davasına ilişkin olarak Kanun’da öngörülen bir ve beş yıllık süreler hak düşürücü niteliktedir. Bu nedenle, davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı mahkemece yargılamanın bütün safahatında resen gözetilecek, öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmayan dava, süre yönünden reddedilecektir.

Kişinin, gerçek babasıyla soybağı ilişkisi kurabilmesi için öncelikle kanunen kurulan soybağının, soybağının reddi davası açmak suretiyle kaldırılması gerekmektedir. İtiraz konusu kural, bu davanın küçüğün doğumundan itibaren beş yıl içinde açılması gerektiğini öngörmektedir.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.

Anayasa’nın 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevleri belirlenirken, Devlete, kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevi verilmiştir.

Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” başlıklı 17. maddesinde, “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” denilmektedir. Buna göre, kişinin yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez, vazgeçilmez temel haklardandır. Bireyin bu haklara ulaşmasını zorlaştıran her türlü engelin ortadan kaldırılması da Devlete görev olarak verilmiştir.

Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Bu hak, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne taşınması hakkını da kapsar. Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca, hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa bile Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanımına ilişkin düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak, bu sınırlamalar Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz.

Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.

Kanunların, kamu yararı amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyeti gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle, kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.

Dava açabilme ehliyeti ancak erginlik yaşının ikmaliyle bizzat kullanılabilir. Aksi halde davanın bir temsilci aracılığıyla açılması gerekmektedir. Kural soybağının reddi davası açacak küçüğün bu hakkını bir kayyım vasıtasıyla kullanabileceğini düzenlemiştir. Kayyım atama kararı ise bir mahkeme tasarrufudur. Kuralda belirtilen süre içerisinde doğal olarak sıfır-beş yaş arasında olan bir kişinin kayyım atanmasına yönelik bir iradesinden söz edilemez. Dolayısıyla küçüğün, hak düşürücü süre geçtikten sonra kayyım atanmasının ve buna bağlı olarak da davanın süresinde açılmamasının sonuçlarından sorumlu tutularak bu hakkını kullanılmasının engellenmesi adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırıdır.

Kişinin genetik babasıyla nesep ilişkisi kurabilmesi maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının bir gereğidir. Bireyin ana babasını bilme, babasının nüfusuna yazılma ve bunların getireceği haklardan yararlanma, ana ve babasından velayete bağlı görevlerini yerine getirmelerini isteme hakkı, onun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi kapsamındadır. Hukuk devleti ilkesi de kişinin genetik-biyolojik kökenini bilme ve soybağı ilişkisini kurma hakkının önündeki engelleri kaldırmayı gerektirir.

4721 sayılı Kanun’un soybağına ilişkin hükümlerinden, soybağının reddi davası açma hakkını bir hak düşürücü süreyle sınırlayan kanun koyucunun hukuken kurulan soybağı ilişkisinin sürekli dava tehdidi altında kalmasını istemediği anlaşılmaktadır. Hak arama özgürlüğü, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup tüm bireyler açısından mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alınmalıdır. Buna göre hukuken kurulan soybağının sürekli olarak dava tehdidi altında olması engellenirken, kişinin temel hak ve hürriyetlerinden olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile hak arama hürriyetinin zarar görmemesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle bu hakların sınırlandırılmasıyla umulan kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengenin olması gerekmektedir. Bu bakımdan soybağının reddi davasına ilişkin sürenin kaçırılmasında bir kusuru bulunmayan kişinin genetik babasıyla soybağı ilişkisi kurma hakkını sınırlayan itiraz konusu kural, küçüğün maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını, hak arama hürriyetinin özünü hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde zedelemektedir.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 5., 13., 17. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

VI- SONUÇ

22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 291. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...her hâlde doğumdan başlayarak beş yıl...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 10.10.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.