OLAY
A, B ve C şehir hayatından sıkılan kimselerin dinlenip güzel zaman geçireceği bir…
Söz konusu durumdan haberdar olan (X) A.Ş., şirketin kendi alacağını da ödeyemeyeceğinden…
Bu dava sürecinin (X) A.Ş. yönetim kurulu üyeleri olduğunu düşünen şirket ortakları…
SORULAR/CEVAPLAR
1. (D)’nin 500.000 TL’lik alacak için ortaklardan yalnızca (A) ve (C)’ye karşı dava açması yerinde midir?
(A) ve (C) adi şirket ortaklarıdır. Dava konusu borç adi şirket adına alınmıştır. Kural olarak adi şirketle ilgili davanın adi şirket ortaklarının tamamı tarafından ve adi şirket ortaklarının tamamına karşı açılması gerekir. Zira adi şirkette aksi kararlaştırılmadıkça elbirliği ile mülkiyet geçerli olup, tüzel kişiliği de bulunmamaktadır. Bu sebeple adî şirket ortakları, mecburî dava arkadaşıdırlar. Ancak bu durumun istisna üçüncü kişinin şirketten para alacağıdır. Bu durumda adî şirket ortakları para borcundan sınırsız, müteselsil ve birinci derece sorumludurlar. Dolayısıyla bu halde ihtiyarî dava arkadaşlığından söz edilir. Para alacağı halinde dava ortaklardan birine veya birkaçına açıldığı takdirde, taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisinin bulunduğu kabul edilmelidir.
2. (B)’nin davalı olarak davaya katılmasını sağlamak amacıyla yöneltilen talebin mahkemece reddi kararı doğru bir karar mıdır? Gerekçeleri ile birlikte açıklayınız.
(B)’nin davaya davalı olarak katılmasını sağlamak amacıyla m. 124 uyarınca talepte bulunulması iradi taraf değişikliğidir. İradi taraf değişikliği tarafın değiştirilmesi şeklinde olabileceği gibi, taraflardan birinin yanına üçüncü kişi veya kişilerin eklenmesi şeklinde taraf katılımı ile de yapılabilir. Bu durumda söz konusu taraflar arasında ihtiyarî dava arkadaşlığı meydana getirilebilir. Davada taraf katılımı ile sağlanan taraf değişikliği de m. 124 uyarınca karşı tarafın rızası ile gerçekleştirilir. Bunun yanı sıra ayrıca mahkemenin izni ya da onayına gerek yoktur. Burada belirleyici olan karşı tarafın rızasıdır. Dolayısıyla mahkemenin böyle bir talep için doğrudan ret kararı vermesi yerinde olmayıp, karşı tarafın rızası yok ise talep reddedilmelidir.
3. (D)’nin m. 124 uyarınca yapmış olduğu talebin mahkemece kabulü halinde, (B), zamanaşımı itirazında bulunabilir mi?
İradî taraf değişikliği halinde yeni davalı davaya katıldığı an itibarıyla dava açılmasına ilişkin sonuçlar kendisi için sonuç doğurur. Yoksa ilk davanın açıldığı tarihten itibaren dava açılmasına ilişkin sonuçlarla bağlı olmaz. Davaya katılmasından önceki usûl işlemleri ile de mutlak bir şekilde bağlılık söz konusu değildir. Önceki yargılamada etkili olamadığı, itiraz edemediği işlemler ve eski tarafın ihmal ettiği savunmalar yeni tarafı bağlamaz. Buna göre yeni taraf, kendisine ilişkin iddia ve savunmalarını ileri sürebilir. Somut olayda taraf değişikliği taraf katılımı yolu ile sağlandığından ihtiyarî dava arkadaşlığı oluşacak ve bu nedenle (B) taraf değişikliğinin sonuçları ile bağlı olmadan iddia ve savunmalarını ileri sürebilecektir.
4. (A)’nın vefatının devam eden yargılamaya bir etkisi var mıdır?
Yargılama sırasında taraflardan birinin ölümü HMK m. 55’te düzenlenmiştir. Buna göre, taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. Mirasın kabulü durumunda kural olarak davaya mirasçıların tamamına karşı devam edilmesi gerekir. Ancak bunun için davanın malvarlığına ilişkin olması gerekir. Doktrindeki bir görüşe göre, dava konusu para alacağı ise mirasçılardan birine veya birkaçına karşı davaya devam edilebilir. Aksi bir yaklaşıma göre ise, dava sırasında ölüm halinde dava konusunun para olması durumunda böyle bir ayrım yapılması yerinde değildir. Alacaklı isterse mirasçılardan birine veya birkaçına müteselsilen sorumlu olması münasebetiyle ayrı bir dava açabilir. Ancak dava sırasında ölüm halinde hüküm, miras ortaklığına karşı icra edileceğinden davanın tüm mirasçılara karşı yürütülmesi gerekir. Mirasın reddi halinde davaya mirasçılara karşı devam edilemez. Bu durumda mirasın tasfiye memuru vasıtasıyla tasfiyesi iflâs hükümlerine göre yapılır. Davaya tasfiye memuru taraf olur.
5. (X) A.Ş.’nin açtığı davada mahkemece sıfat yokluğundan verilen ret kararı doğru mudur?
Adî şirketin tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Bu sebeple taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisini de haiz değildir. Bu durumda davanın usulden reddi gerekmektedir. Zira sayılan haller dava şartıdır. Sıfat ise, esasa ilişkin bir durum olup, aslında hükmün kendisidir. Tarafların maddi hukuk bakımından o hukukî ilişkinin gerçekten süjesi olup olmadıklarına ilişkindir. Bu gibi hallerde davanın hangi sebeple reddi gerektiği doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre, dava taraf ehliyeti yokluğundan reddedilmelidir. Bir görüşe göre ise, davanın adi şirkete ya da ortaklardan birine ya da birkaçına karşı veya bunlarca açılması, hak üzerindeki tasarruf yetkisinin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple dava, dava takip yetkisinin yokluğundan reddedilmelidir. Yargıtay, çeşitli kararlarında sıfat, taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi nedenlerine dayanmaktadır. Ancak bu kavramların her biri farklı bir anlam taşımaktadır. Yargıtay’ın bu kararlarında esasen dava takip yetkisinin yokluğunu ifade etmeye çalıştığı görülmektedir. Bu sebeple ret nedeni, dava takip yetkisi olmalıdır. Ancak bu durumda da, dava hemen reddedilmemelidir. Zira HMK m.115/2 uyarınca dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.