Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

T.C.

GAZİANTEP

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN

(ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)

DAVACI : F1 HOLDİNGS CO. LTD .

VEKİLLERİ : Av. K1

Av. K2

[N1] UETS

DAVALI : F2 MADENCİLİK İNŞAAT NAKLİYAT PETROL ENERJİ ÜRETİM DAĞITIM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

VEKİLLERİ : Av. K3

[N2] UETS

Av. K4

[N3] UETS

Av. K5

[N4] UETS

DAVANIN KONUSU : Tanıma ve Tenfiz

İSTİNAF KARARININ

YAZIM TARİHİ : 19/10/2022

Taraflar arasında görülen davada Elazığ 4. Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) verilen 24/03/2022 tarih ve 2021/370 Esas, 2022/103 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi bulunduğunu, davalı şirket ile aralarında 14 Ocak 2017 tarihli Demir Cevheri Alım ve Satım Sözleşmesi ile 18 Nisan 2017 tarihli Değişiklik Sözleşmesi imzalandığını, tarafların bağımsız üçüncü kişi gözetim kuruluşu raporu ışığında satılan malın kararlaştırılan kalitede olmadığının ortaya çıkması üzerinde ürün bedeli konusunda uyuşmazlık yaşaması üzerine F1 15 Kasım 2017 tarihinde Tahkim Komisyonuna başvurduğunu ve Tahkim Komisyonunun R20171364 numarası ile dosyayı kabul ettiğini, davaya konu yabancı hakem kararının tanıma ve tenfiz kararı verilmesi şartlarını barındırdığını, New York Anlaşması'nın Türkiye'de New York Anlaşması'na taraf olan devletlerde verilen hakem kararlarının tanınması ve tenfizine uygulanacağını, bu nedenle Çin Halk Cumhuriyeti Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Komisyonu'na ait 13 Haziran 2018 tarihli kesinleşmiş, icra kabiliyeti kazanmış ve bağlayıcı yabancı hakem kararının Türkiye'de de geçerli olabilmesi için tanınmasına ve aynen tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, cevap dilekçesi sunmamıştır.

Mahkemece 08/05/2019 tarihli karar ile; dava konusu yabancı hakem kararı hakkında tenfiz kararı verilmesi durumunda söz konusu yabancı hakem kararında hükmedilen miktarın Türkiye'de icra olunabileceği, tenfiz kararıyla yabancı hakem kararının artık Türkiye'de icra edilebilecek bir alacak hükmü halini alacağı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A. maddesinde bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, davacı tarafça arabulucuya başvurulduğuna dair herhangi bir beyan yahut belgenin dosyaya sunulmadığı ve bu haliyle somut olayda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

Mahkemenin işbu kararının taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 15/09/2021 tarih, 2019/2068 Esas-2021/1260 Karar sayılı ilamıyla, "...Mahkemece taraflar arasında ticari satış sözleşmesi yapıldığı, davacının alacağın tahsiline dair yabancı hakem kararının tenfizi isteminde bulunduğu, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki ticari ilişki 14/01/2017 tarihli demir cevheri alım ve satım sözleşmesine dayanmaktadır. Sözleşme kapsamındaki uyuşmazlıklar için uluslararası tahkim yolu öngörüldüğü sözleşme içeriğinden anlaşıldığı gibi tarafların da kabulündedir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A/18. Maddesinde; "Özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz" hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemeceişin esasına girilip tanıma ve tenfiz koşullarının oluşup oluşmadığı tespit edilerek ve tarafların iddia ve savunmaları ile özellikle davalı tarafın hakem kararının kesinleşmediği yönündeki beyanı üzerinde durularak sonucuna göre yargılamaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerekirken, arabuluculuk dava şartının gerçekleşmediği biçimindeki hatalı değerlendirme ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu nedenle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına.." karar verilmiş olup, mahkemece dosyanın 2021/370 esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.

Mahkemece, 24/03/2022 tarihli karar ile, "...Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafça davalı ile aralarındaki sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle Çin Halk Cumhuriyeti Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Komisyonu'nu tarafından verilen kararın tanınması ve tenfizinin talep edildiği, taraflar arasında yapılan sözleşmelerde davalı tarafından davacıya maden cevheri satılmasının kararlaştırıldığı, davalı tarafça taraflar arasında düzenlenen ilk sözleşmede tahkim şartı olarak Hong Kong hakem heyetinin belirlendiği, ikinci sözleşmenin sahte olarak düzenlendiği, ikinci sözleşmenin kendileri tarafından imzalanmadığı ve bu nedenle yetkisiz hakem heyeti tarafından verilen kararı kabul etmediklerinin savunulduğu, taraflar arasında 14 Ocak 2017 tarihli Demir Cevheri Alım ve Satım Sözleşmesi ile 18 Nisan 2017 tarihli Değişiklik Sözleşmesinin karşılıklı e-posta yöntemi ile imzalandığı ve ortada ıslak imzalı bir sözleşmenin bulunmadığı, tadil niteliğinde olan 18 Nisan 2017 tarihinde akdedilen Bakır Cevheri Satım ve Alım Sözleşmesi incelendiğinde; taraflarından satıcının F2 Madencilik İnşaat Nakliyat Petrol Enerji Üretim Dağıtım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, alıcısının F1 Holdings Co. Ltd. olduğu, değişiklik sözleşmesinin hükümleri ile değiştirilenler haricinde sözleşmenin tamamen yürürlükte kalacağı, değişiklik sözleşmesinin, sözleşmenin ayrılmaz parçasını oluşturduğu, çin hukukuna tabi olduğunu, uyuşmazlıkta tahkim başvurusu yapıldığında yürürlükte olan Çin Uluslararası Ekonomik ve Ticaret Tahkim Komisyonu kurallarına uygun olarak tahkim için söz konusu komisyona sevk edileceğinin düzenlendiği, tanıma ve tenfize konu olan Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Komisyonu'nun 03/04/2019 tarih ve 08240 sayılı tahkim kararı incelendiğinde; sırasıyla 09 Ocak 2018, 19 Şubat 2018 ve 7 Mart 2018 tarihli üç yazıda davalı başvuru sahibi tarafından sunulan delillerin sahte olduğu, Tahkim Komisyonu'nun uyuşmazlık konusunda karar verme yetkisine sahip olmadığının iddia edildiği, ancak davalı tarafın bu iddialarını tevsik edecek herhangi bir belge sunmadığı, sahte olduğunu söylediği delil belgelerinin tek tek başlıklarını da belirtmediği, başvuru sahibi ile davalı arasında yapılan sözleşme ve tadil anlaşmasına ve konuyla ilgili e-postalara ilişkin noterlik belgesine göre her iki tarafın da bu iki belgeyi nasıl imza ettiğinin açık olduğu, başvuru sahibi imzaladığı sözleşmenin tarayıcıdan geçirilmiş kopyası üzerine başvuru sahibinin yetkili temsilcisinde şirket mührü basılmış olarak e-postayla davalıya gönderildiği, davalı da bunu teyit ederek imzasını attığını ve üstüne şirket mührünü bastığını, bu şekilde e-postayla başvuru sahibine gönderdiğini, söz konusu e-postaların noter tasdiğinden geçirilmiş olmasının taraflar arasındaki e-posta yazışmalarının gerçekliğini ispat edecek mahiyette olduğunu, e-postaların ekinde yer alan imzalı ve kaşeli sözleşme ve tadil anlaşması başvuru sahibinin tahkim ibraz ettiği belgelerle aynı olduğu, başvuru sahibi tarafından ibraz edilen sözleşme ve tadil anlaşmasının gerçek olduğu kararına varılmasının yerinde olacağı kanaatine varılarak 1.019.564,65 USD nin davalı tarafından davacıya ödenmesine kesin olarak karar verildiği, davalı tarafından verilen kesin karara karşı her hangi bir iptal davası açılmadığının öninceleme duruşmasında beyan edildiği ve davacı vekili tarafından sunulan evraklardan da kararın kesinleşmiş ve nihai olduğunun anlaşıldığı, tahkim yargılamasının tüm aşamalarından haberdar olan davalının tahkim heyetine yazılı savunma dahi verdiği, tahkim yargılamasında davalıya savunma hakkı tanındığı ve sözleşmenin sahteliğine dair iddialarının ispat edilemediği, hakem heyetinin oluşumu ve uygulanan hukukta bir eksiklik veya yanlışlığın olmadığı, hakem kararının verildiği Çin ve ülkemizin New York Sözleşmesine taraf olduğundan karşılıklılık koşulunun gerçekleştiği,New York Sözleşmesi’nin 5. maddesinde hangi durumlarda tenfiz talebinin reddedileceğinin tek tek sayıldığı, bunlardan hiçbirinin dava konusu yabancı hakem heyeti kararında olmadığı, tenfize engel bir durumun bulunmadığı, MÖHUK ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği yabancı hakem kararının Türk Mevzuatına ve uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil eden bir yanının bulunmadığı, yabancı hakem kararının usul ve esas olarak Türk Hukukuna göre tenfiz edilebilir nitelikte olduğu, dava konusu yabancı hakem kararının tanıma ve tenfizine engel bir durum olmadığı ve kararın kamu düzenine aykırı bir yönü de olmadığından; New York Sözleşmesi ve MÖHUK hükümleri gereğince davacının işbu yabancı hakem kararının tanıma ve tenfizine yönelik davasının kabulüne..." karar verilmiştir.

Karara karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kabul kararının usul ve yasaya aykırı olmakla beraber kabul yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, öncelikle tahkim kararının sahte belgeler ve yetkisiz şekilde verildiği hususlarına dair beyanları saklı kalmak, müvekkilinin yargılamadan ve diğer hususlardan haberdar alduğunu ve verilen tahkim kararını kabul anlamına da gelmemek kaydıyla; tahkim yargılaması yapılırken açıkça evrensel hukuk ilkelerine aykırı yargılama yapıldığını ve bu şekilde karar tesis edildiğini, tahkim yargılamasında davacı şirketin Çin Devleti'nin iştiraki olup, tahkim mahkemesinin de Çin Tahkim Mahkemesi olduğunu, dolayısıyla yargılamanın adil olarak yürütüldüğünü belirtmenin mümkün olduğunu, Tahkim Komisyonu'nca, kararına dayanak teşkil ettiği sözleşmede meselenin dostane yoluyla çözüleceği şeklindeki sözleşmenin tahkime dair maddedeki ilk cümlenin gereğini yani dostane çözüm için davacı tarafın bir girişimde bulunduğunun araştırılmadığı gibi bu şekildeki bir tahkim anlaşmasının da geçersiz olacağının da dikkate alınmadığını, yani kademeli bir sürecin ilk kademesi atlanılarak tahkime başvuru ile sonuca gidilmesinin doğru olmadığını, bu şekilde tahkim şartının da geçersiz olacağını, bu hususun kararı veren yerel mahkemece dikkate alınmamış olmasının ayrıca bir hukuka aykırılık sebebi olduğunu, tahkim şartı ile ilgili kaydın seçimlik değil de kademeli olarak düzenlenmesi halinde, tarafların tahkim iradesinin açık olmaması nedeniyle geçerli bir tahkim anlaşmasından bahsedilemeyeceğini, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı tahkime, başka bir ifadeyle hakem yahut hakem heyetine götürmek istedikleri hususundaki iradelerini ortaya koymaları gerektiğini dolayısıyla tarafların tahkim iradesinin, karşılıklı olarak açık ve kesin bir şekilde ifade edilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki tahkim anlaşmasının Yargıtay nezdinde geçerli sayılabilmesi için, tahkim iradesinin mutlak ve hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde sözleşmede mevcut bulunması gerektiğini, Yargıtay'ın tahkim iradesinin açık ve kesin olması hususunda ölçüsünün ise tahkim sözleşmesinde/şartında, tahkim iradesinin hiçbir şüpheye yer vermeyecek ölçüde ortaya konulması, tahkim sözleşmesinin konusunun belirli veya belirlenebilir olması şartı arandığından, tarafların, hangi uyuşmazlıklar hakkında tahkime gideceklerini belirlemiş olmalarının gerektiğini, aksi halde tahkim anlaşmasının hükümsüz kalacağını, ayrıca hükmedilen vekalet ücretinin maktu olması gerekmesi yanında büyük bir yük oluşturacak şekilde vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka açıkça aykırı olduğunu belirterek, esas mahkemesinin kararının kaldırılarak, gerekirse davanın reddine, dosyanın esasına girilmesi halinde müvekkil şirketin sahtecilik iddiası ve yazılı emirle bozmaya konu edilen Savcılık takipsizlik kararı hakkındaki Sulh Ceza Hakimliği kararının sonucunun bekletici mesele yapılmasına, ayrıca davalının kötü niyetinin açık olması nedeniyle HMK m. 329 gereğince müvekkilinin ödeyeceği vekalet ücretinin de karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

İstinaf incelemesi HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Dava, MÖHUK'ın 50 vd. Maddelerine dayanan, yabancı tahkim kararının tenfizi istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince, davanın kabulü ile yabancı tahkim kararının tenfizine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Uyuşmazlıkta öncelikle 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararları Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Konvansiyonunu Hükümlerinin, ikinci sırada ise Özel Kanun Konumundaki MÖHUK hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacı tarafça hakem kararının onaylı suretlerinin ve bunların onaylı tercümelerinin dosyaya ibraz edildiği anlaşılmaktadır.

Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi’nin II. maddesine göre, “1.Akit devletlerden her biri, tarafların akde müstenit olan veya akdî olmayan, muayyen bir hukuk münasebetinden aralarında doğmuş veya ileride doğabilecek, hakemlik yolu ile halledilmesi mümkün bir meseleye taalluk eden ihtilafların tamamını veya bir kısmını hakeme hallettirmek üzere birbirlerine karşı taahhüde girişmelerini mutazammın yazılı anlaşmalarını muteber addeder. 2. “Yazılı anlaşma” teriminden karşılıklı olarak teati edilmiş mektup veya telgraflarda mündemiç bulunan veya taraflarca imzalanmış bir mukaveleye dercedilmiş olan bir hakem şartı veya bir hakem mukavelesi anlaşılır.” Bu hüküm uyarınca tahkim sözleşmesi yazılı olarak yapılmalıdır. Bu konuda taraflara iki olanak tanınmış olup, taraflar yapmış oldukları sözleşmeye tahkim şartı koyabilecekleri gibi ayrı bir tahkim sözleşmesi de yapabilirler.

Somut olayda taraflar arasında 14 Ocak 2017 tarihli sözleşme ile tahkim şartı kararlaştırılarak HonKong Uluslararası Tahkim Merkezi yetkili kılınmış, 18 Nisan 2017 tarihli tadil sözleşmesi ile bu kez Çin Uluslararası Ekonomik ve Ticaret Tahkim Komisyonu'nun yetkisi kabul edilmiştir, bu yetkiye istinaden tenfizi istenen hakem kararı verilmiştir.

Dosya kapsamından, tahkim yargılaması sırasında davalı tarafa tahkim bildiriminin gönderildiği ve usulen eline geçtiği, tahkime ilişkin beyanlarını sunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim davalı tarafından 18 Nisan 2017 tarihli tadil sözleşmesindeki imzanın sahteliği ve bu nedenle Tahkim Komisyonunun yetkili olmadığına ve istinaf sebebi de yapılan diğer tüm hususlara ilişkin itirazlarını Tahkim Komisyonu önünde ileri sürmüş, Tahkim Komisyonu tarafından iddialar değerlendirilerek reddedilmiştir. (Sahtelik iddiası hakkında Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2020/7385 Soruşturma sayılı dosyada kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, anılan takipsizlik kararı Elazığ 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2021/5741 D.İş sayılı dosyası ile itirazın reddine karar verilerek kesinleşmiştir)

Diğer taraftan, Mahkemece davanın kabulü ile davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmiş, bu husus davalı vekili tarafından maktu harca hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf sebebi yapılmıştır. Ne var ki tenfizi istenilen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 4. maddesine göre tenfiz davası nisbi harca ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca nisbi vekalet ücretine tabidir. Bu husus, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2016/3015 esas ve 2017/3958 karar sayılı ve 18/05/2017 tarihli kararı ile;"Tenfizi istenilen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 4. maddesine göre tenfiz davası nisbi harca tabidir. O halde mahkemece tenfizi istenilen karardaki alacak miktarının dava tarihindeki Türk Lirası karşılığı tespit ettirilip, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/a ve 32. maddeleri gözetilerek, davacı vekiline bu miktar üzerinden harcın tamamlanması konusunda kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken, eksik harç ile yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” biçiminde vurgulanmış veaynı görüş Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 09/12/2021 tarih, 2020/5124Esas, 2021/6997Karar sayılı kararında da benimsenmiştir.

Hal böyle olunca, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmamasına, davalının tenfizi istenen mahkeme kararının içeriğine ilişkin itirazların tenfiz davasının konusunu oluşturmamasına, davanın kabulü nedeniyle davalıdan nispi parç ve vekalet ücreti tahsiline karar verilmesinegöre, davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının HMK nın 353/1/b-1 maddesi uyarınca reddinekarar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1/b-1. maddesi uyarıncaESASTAN REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 405.941,36 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 25.371,33TL ile 76.114,01 TL harcın mahsubu ile bakiye 304.456,02 TL'nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

3-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,

5-HMK'nın 359/4. maddesine göre kararın taraflara tebliğine,

Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 (iki) haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da Dairemize gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 19/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.