Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Manevi Tazminat)

Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK.' nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı K1 ile evliyken 14.10.2014 tarihinde boşanma davası açtığını, davanın 14.10.2015 tarihinde karara çıkıp, 10 Aralık 2015 tarihinde kesinleştiğini, davalı K1'ın bebek resimli paylaşımları üzerine müvekkilinin 03.05.2016 tarihinde nüfusa gittiğinde 05.11.2015 tarihinde doğan K2 isimli bebeğini 31.03.2016 tarihinde kendi hanesine kaydedildiğini öğrendiğini, evlilik devam ederken başkasından hamile kalan davalı K1'ın hamile olduğunu müvekkili ve çevresinden sakladığını, boşanma davası devam ederken hamile kaldığını, soy bağının reddi davasını açtıklarını, davalı K1'ın da soy bağının reddi yönünde dava açıp, davalı K3'tan hamile kaldığını kabul ettiğini ileri sürerek, evlilik devam ederken sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğini, diğer davalının da evli olduğunu bilerek davalı K1 ile cinsel ilişki kurduğunu ileri sürerek 20.000,00TL manevi tazminatın 05.11.2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle beraber davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davalı K1 yönünden davacı ile uzun süredir ayrı yaşayıp, evliliklerinin fiilen bittiğini, boşanma davası süresinde diğer davalı ile tanıştığını, evlilik süresince aşağılanıp hor görülüp hakaretlere maruz kaldığını, davacı ile evliliklerine sorumluluk taşımadığını düşünerek diğer davalıda aradığı ilgi ve şefkati bulduğunu, davacının da evlenme hazırlığında olduğunu, davalı K3 yönünden ise manevi tazminat sorumluluğunu doğuran dayanağın belirtilmediğini, müvekkiline haksız fiil hükümlerine göre manevi tazminatın yöneltildiğini, müvekkilinin davacının bedensel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilden söz edilemeyeceğini, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, müvekkilinin müteselsil sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

TOPLANAN DELİLLER: İlk Derece Mahkemesince Kocaeli 1. Aile Mahkemesinin 2014/761 esas sayılı dosyası getirtilmiş, tarafların ekonomik ve sosyal durum araştırmaları yapılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İlk derece mahkemesince boşanma süreci devam ederken davalı K1'ın diğer davalı ile cinsel birliktelik yaşadığı kabul edilerek, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 8.000,00TL manevi tazminatın davalı K1'tan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline, davalı K3'ın doğrudan davacının kişilik haklarına saldırıda bulunmadığı ve müteselsil sorumluluğun da bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; dava dilekçesindeki iddialarını tekrarla beraber evlilik ve sadakat yükümlülüğü devam ederken ve buna rağmen başka erkekten hamile kalan davalı K1'ın boşanma davasında kendi lehine hukuki durum yarattığını, başka bir erkeğin çocuğunun müvekkilinin SGK kayıtlarından yararlanılarak doğurulduğunu, ancak belirlenen manevi tazminatın eylemin ağırlığına göre az olduğunu, diğer davalının eyleminin müvekkilinin kişilik haklarına doğrudan saldırı olmasına rağmen davanın reddine karar verildiğini, davalının bir kadının evli olduğunu bilerek onunla cinsel ilişkiye girip çocuk sahibi olduğunu ve müvekkilinin nüfusuna kaydedilmesi ile kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili istinaf başvurusunda özetle; davanın görevli mahkemede görülmediğini, görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğunu, davacının da evliliklerinin sonlanmasından çok kısa bir süre sonra başka bir kadınla evlendiğini, her iki eşin de evliliğe ilişkin duygusal bağın çok önceden içsel olarak sonlandığını, müvekkilinin hükmedilen manevi tazminatı ödeyecek gücünün olmadığını, eğer tazminata hükmedilecek ise miktarının en asgari düzeyde tutulması gerektiğini, davalı K3 yönünden kişilik haklarına saldırıda bulunmadığı ve müteselsil sorumluluğunun bulunmadığı hukuka uygun olarak davanın reddedildiği, davalı K1'ın ekonomik durumu göz önünde bulundurularak verilen kısmi red sebebinden tamamen farklı bir sebeple K3 yönünden davanın reddine ilişkin hüküm kurulmasına rağmen red sebepleri ayrı olduğu için ayrı bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, bu yönde karar verilmesini istemiştir.

Taraf vekilleri karşılıklı olarak diğer tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.

DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava; evlilik devam ederken davalıların duygusal ve cinsel ilişkiye girip, çocuk sahibi olarak ve davacının bilgisi dışında çocuğu davacının nüfusuna kaydettirmek suretiyle davacının kişilik değerlerine saldırıda bulundukları iddiasına dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir.

Dosya kapsamından tarafların 6.7.2002 tarihinde evlendikleri, Kocaeli 1.Aile Mahkemesinin 2014/761 esas sayılı kesinleşip, nüfusa tescil edilen boşanma kararına göre tarafların davalı kocanın hakaret, tehdit eylemleri nedeniyle boşanmalarına ve davalı K1 lehine 8.000,00TL manevi tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilip, müşterek iki çocuğun velayetlerini davalı babaya verilmesine karar verildiği, kararın kesinleştiği, incelenen nüfus kaydına göre kararın 10.12.2015 tarihinde kesinleşerek nüfusa tescil edildiği, nüfus kayıtlarında K2 isimli 05.11.2015 doğumlu çocuğun 31.03.2016 tarihinde davacı K4 ile davalı K1'ın müşterek çocuğu olarak nüfusa kaydedildiği ve halen nüfusta kayıtlı olduğu, çocuğun boşanma kararının kesinleşme tarihinden önce doğmuş olduğu dosya içerisindeki belgelere göre soy bağının reddine ilişkin davanın akıbetinin anlaşılamadığı, davalıların boşanma kararının kesinleşmesinden çok kısa bir süre sonra evlendikleri görülmüştür. Evlilik birliği devam ederken davalıların birlikte olup, bu birliktelikten doğan çocuğu davacının nüfusuna kaydettirdikleri, davalıların kabulündedir.

Davalının görev itirazına yönelik olarak yapılan değerlendirmede, eylemin boşanma davasının sonuçlanmasından sonra öğrenilmesi, davalıların müşterek çocuklarının davacı nüfus kaydına tescil tarihinin boşanma tarihinden sonra gerçekleşmesi ve HMK 174.maddesine dayanılmayıp, TBK 49.maddesine dayalı olarak dava açılmış olması karşısında Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.

Her ne kadar yüksek Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin oy çokluğuyla çıkan son kararları bu tür olaylarda manevi tazminat koşullarının oluşmadığı yönünde ise de yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' nun 24/03/2010 Tarih ve 2010/4-129 Esas, 2010/73 Karar sayılı kararı ve benzeri kararlarında belirtildiği üzere; '' Davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşen “haksız fiil”den kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek, bundan kaynaklanan zararın kapsamı belirlenmeli ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmelidir. '' Hukuk Genel Kurulunun bu kararın aksine henüz bir genel kurul kararı oluşmamıştır. Kaldı ki; davalıların bu birliktelikten doğan çocuğu davacının bilgisi dışında nesep karışıklığına neden olacak şekilde davacının nüfusuna kaydettirmiş olmaları TBK.nın hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Bu durumda, davalıların boşanma davası sonuçlanmadan birlikte oldukları, boşanma kararı kesinleşmeden her iki davalının müşterek çocuğunun dünyaya geldiği, bu çocuğu davacının bilgisi dışında nüfusa kaydettirmiş olmaları TBK.49.maddesi anlamında haksız fiil olup, TBK.58.maddesi anlamında davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden ve bu eylemi davalılar birlikte gerçekleştirdiğinden davacının oluşan manevi zararından müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Bu itibarla ilk derece mahkemesince davalı K3 yönünden davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere; '' Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda hakimin, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

Somut olaya gelince, olayın meydana geliş biçimi, tarafların kusur oranı, olay, tarih ve yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat tutarı da azdır. Bu itibarla davacının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK. 353/1-b Maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek davacının davasının kısmen kabulü ile takdiren 10.000-TL manevi tazminatın talep gibi 05.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, , fazlaya dair manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının istinaf başvurusu kabul edildiğinden, kabul gerekçesine göre davalıların istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davalıların istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,

2-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, Kocaeli 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/185 Esas, 2016/284 Karar sayılı kararının HMK. 353/1-b Maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK;

A-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile, 10.000-TL manevi tazminatın 05/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair manevi tazminat talebinin REDDİNE,

B-Davacı tarafça peşin yatırılan 341,55 TL harcın mahsubuna, bakiye 341,55 -TL harcın davalılardan müteselsilen alınmasına, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına,

C-Davacı tarafça yapılan toplam 370,75 TL harç giderinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

D-Davacı tarafça yapılan harç gideri dışındaki 111,15 TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına göre 55,57 TL sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,

E-Kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına yürürlükteki avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebi nedeniyle 1.980,00-TL vekalet ücreti taktiri ile davalılardan müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,

F- Kendilerini vekille temsil ettiren davalılar yararına yürürlükteki avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davanın reddedilen kısmı nedeniyle toplam 1.980,00 TL vekalet ücreti taktiri ile davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,

G-Harcanmayan avans var ise karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

3-Davacının istinaf başvurusu kabul edildiğinden, davacı tarafça peşin yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,

4-Davalı tarafın istinaf başvurusu reddedildiğinden, peşin yatırılan 31,40 TL istinaf karar harcının mahsubuna, bakiye 515,08 TL harcın davalılardan alınmasına, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına,

5-Harcanmayan istinaf avansının yatırana iadesine,

6-Karardan birer suretinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/05/2017