Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

İSTEMİN ÖZETİ:Davacı tarafından, adına tanzim ve tebliğ olunan 22.03.2017 tarih ve 20170322665080000001 ana takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın; "dava konusu ödeme emrinin 23.03.2017 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ tarihini izleyen gün olan 24.03.2017 tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi gereğince 7 günlük dava açma süresinin başladığı, sürenin son günü olan 30.03.2017 Perşembe gününün herhangi bir resmi tatile de denk gelmediği anlaşıldığından, bu süre geçtikten sonra 31.03.2017 tarihinde açılan davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı" gerekçesiyle süre aşımı yönünden davanın reddine ilişkin Şanlıurfa Vergi Mahkemesi'nin 31/03/2017 gün ve E:2017/135, K:2017/144 sayılı kararının; vergi ceza ihbarnamelerinin tebliğ edilmediği, ağır hastalığı nedeniyle süresinde dava açamadığı, olayda mücbir sebep bulunduğuileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ :Savunma dilekçesi verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Birinci Vergi Dava Dairesi'nce, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45.maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü:

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İstinaf" başlıklı 45. maddesinin 1.fıkrasında; idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine başvurulabileceği; 5. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme, yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hakim tarafından bakılmış olması hallerinde, istinaf başvurusunun kabulüyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği, bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararlarının kesin olduğu hükümleri yer almaktadır.

Aynı Kanunun 7.nci maddesinin 1.nci bendinde "Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve idare mahkemelerinde altmış gün, vergi mahkemelerinde otuz gündür." hükmü yer almaktadır.Ayrıca aynı Kanunun 15.maddesinde, idari yargı mercileri nezdinde açılan davaların süre yönünden de inceleneceği belirtildikten sonra süresi içerisinde açılmayan davaların süre aşımı nedeniyle reddedileceği hüküm altına alınmıştır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55/1. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere borçlarını ödemeleri lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58/1. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın 7 gün içinde böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği, alacağın zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği öngörülmüştür.

Dosyanın incelenmesinden; dava konusu 22.03.2017 tarih ve 20170322665080000001 ana takip numaralı ödeme emrinin davacının ikametgah adresinde 23.03.2017 tarihinde bizzat kendisine tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emrine karşı ise davacı tarafından 31.03.2017 tarihinde Mahkeme kayıtlarına alınan dava dilekçesi ile bakılan davanın açıldığı,tebliğ tarihini izleyen gün olan 24.03.2017 tarihinde 7 günlük dava açma süresinin başladığı, sürenin son günü olan 30.03.2017 Perşembe gününün herhangi bir resmi tatile de denk gelmediği gerekçesiyle 31.03.2017 tarihinde açılan davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacı tarafından, istinaf dilekçesi ekinde sunulan hastane raporunda belirtilen hastanede yatılı tedavisi nedeniyle, olayda mücbir sebep bulunduğu bu nedenle davada süre aşımı bulunmadığı iddiası bulunduğundan, ağır hastalık halinin mücbir sebep sayılıp sayılamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11'inci maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36'ncı maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil yargılanma hakkı"kenar başlıklı 6. maddesinde herkesin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen uçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafıından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.

Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karar bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye etkili erişim hakkını "hukukun üstünlüğü" ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir.(Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuruda İdari Yargıya İlişkin İhlal Kararları, Hamza Küçük, B. No:2013/7400,5/11/2015)

Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp, sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir. Devletler bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar niteliği düzenleyici işlemler konu olabilir. Bununla birlikte bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır.

Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkansız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi bu süreler dava açmayı imkansız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir.

Usul kuralları, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel haline gelmeleri durumunda mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır. (Muharrem KILIÇ, B. No: 2012/1071, 11/3/2015)

İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ilgili maddelerinde dava açma süresini durduran, uzatan veya kesensebepler sayılmış, ancak, hastalık hali bunlar arasında gösterilmemiştir. Bununla birlikte söz konusu sürelerin mücbir sebep sayılan durumların varlığı halinde işlememesi de, yukarıda yer verildiği üzere, hak arama özgürlüğünün niteliği ve önemi itibariyle gereklidir. Hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, kişinin iradesi dışında gelişen bu hakkın kullanmasını olanaksız kılan ağır hastalık hali, mücbir sebep sayılabilecek niteliktedir.

Olayda, davacının, 25.3.2017 tarihinde hastaneye yatışının yapıldığı, dava açma süresinin son gün olan 30.3.2017 günü de dahil olmak üzere 31.3.2017 gününe kadar tedavisinin yapıldığı, 31.3.2017 günü taburcu edilerek, aynı gün Mahkeme kaydına giren dilekçe ile davanın açıldığı görülmüş olup, davacının hastalığı nedeniyle hastanede yatarak tedavi gördüğü, davacının iradesi dışında gelişen bu durumun davacı bakımından mücbir sebep olduğu, bu nedenle mücbir sebebin ortadan kalktığı, yani tedavisinin sonlandığı gün açılan davanın süresinde olduğu sonucuna varıldığından davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; davacı tarafından yapılanistinaf başvurusunun kabulüne, Şanlıurfa Vergi Mahkemesi'nin 31/3/2017 gün ve E:2017/135, K:2017/144 sayılı "davanın süre aşımı yönünden reddine" ilişkinkararın kaldırılmasına,yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek dosya tekemmül ettirildikten sonra yeniden bir karar verilmek üzeredosyanın mahkemesine gönderilmesine, verilecek yeni kararda mahkemece hüküm altına alınacağından istinaf yargılama giderleri hakkında bu aşamada ayrıca hüküm kurulmasına gerek olmadığına, kararın mahkemesince taraflara tebliğine, 12/10/2017 tarihinde oybirliğiyle kesinolarakkarar verildi.