Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

İstemin_Özeti : Mardin İdare Mahkemesince davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen 17/5/2013 tarih ve E:2012/601, K:2013/930 sayılı kararın taraflarca aleyhlerine olan kısımların temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların_Özeti : Davacı tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş; Karayolları Genel Müdürlüğü'nce savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : K1

Düşüncesi : Temyiz istemlerinin reddi ile davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince 2577 sayılı Yasanın 17/2 maddesi hükmü uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği düşünüldü:

Dava; Mardin ili, Kızıltepe ilçesi, A1. Mevkii, 847 ada, 7. ve 8. parsel sayılı taşınmazların maliki olan davacı tarafından; anılan taşınmazların önünden geçen yol üzerinde davalı idarece inşa edilen farklı seviyeli köprülü kavşak düzenlemesi ve üst geçit inşaat duvarı inşaatı nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 913.727,12 TL değer kaybının karşılığı zararın kanuni faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

Mardin İdare Mahkemesince; kamu yararına ilişkin olan ve tüm toplumun yararlandığı söz konusu faaliyet nedeniyle davacının uğradığı zararın, yukarıda açıklanan fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca kusursuz sorumluluk ilke ve esaslarına göre tazmini gerektiği zira; tüm toplumun yararlandığı anılan kamusal hizmet nedeniyle ortaya çıkan zararın sadece davacı üzerinde bırakılması mümkün olmayıp, bu zararın idarece karşılanarak tüm topluma yayılması kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesinin bir gereği olduğu, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuksal bilgi ile tazmini talep edilen zararın hesaplanması mümkün olmadığından ve uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden; Mahkemelerinin 12/10/2012 tarihli ara kararı ile mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, söz konusu karar uyarınca tarafların ve (Kamulaştırma Kanunu'nun 15'inci maddesine göre oluşturulan listeden) re'sen seçilen bilirkişilerin katılımı ile 15/2/2013 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda özetle, Kamulaştırma Kanunu'nun 11'inci maddesi olaya kıyasen uygulanarak yapılan değerlendirmede, dava konusu taşınmazların niteliğinin (vasfının) arsa olduğu, arsalar üzerinde yapılaşma bulunmadığı, taşınmazların 50 metrelik İpekyolu güzergâhında, Kızıltepe-Nusaybin-Mardin-Şenyurt kavşağında bulunduğu, Kızıltepe'nin işlek yolunda ve etrafında binaların bulunduğu bir mevkide olduğu, Kızıltepe Belediyesi mücavir alan sınırları içerisinde bulunduğu ve belediye hizmetlerinden yararlandığı, İmar Durum Belgesinde Ticaret Alanı olarak gözüktüğü, arsaların imar plânı içinde bulunduğu, taşınmazların güzergâhının Kızıltepe ilçesinin gelişme yönünde, cazip yerlerinden olduğu, taşınmazların çevresinde yoğun yapılaşmanın olması, ilçede bina ve tesis inşaatı yapılması amacıyla sınırlı sayıda arsanın bulunması ve yoğun talep olmasının da taşınmazların değerini etkileyen ve artıran faktörler olduğu, gerçek fiyatının çok altında satılan emsal taşınmaz satış bilgilerinin kıyas alınamayacağı, emlâkçılar nezdinde yapılan piyasa araştırmasında da köprülü kavşak yapımı nedeniyle arsa metrekare birim fiyatlarında düşüş yaşandığının öğrenildiği belirtilerek, toplam 794,67 metrekare yüzölçüme sahip taşınmazların değer kaybı 377.468,25 TL olarak hesaplandığı, tarafların bilirkişi raporuna itirazları yerinde görülmeyerek ve bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazların emlâk vergisi beyanlarına değinilmemiş ise de; emlâk vergisi beyannamelerinde dava konusu taşınmazların 2012 yılı toplam rayiç bedeli 18.198,96TL olarak gözüktüğünden ve bu miktarın taşınmazların gerçek değerinin çok altında olduğu bariz bulunduğundan, taşınmazlarda meydana gelen gerçek değer kaybının tespitine vergi beyanlarının esas alınamayacağı kanaatiyle, vergi beyanlarına değinmeyen bilirkişi raporunun salt bu nedenle hükme esas alınmasına engel bir husus bulunmadığı sonucuna varıldığı, sonuç olarak; teknik ve bilimsel içeriğiyle bilirkişi raporunun, hükme esas alınmasını gerektiren niteliği haiz olduğu kanaatine ulaşıldığı, keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu, davalı idarenin köprülü kavşak yapımı nedeniyle değer kaybına uğradığı anlaşılan davacıya ait taşınmazlar nedeniyle ortaya çıkan 377.468,25-TL maddî zararın, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca kusursuz sorumluluğu bulunan davalı idarece tazmini gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 377.468,25 TL maddî tazminatın, idareye başvuru tarihi olan 25/1/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin 536.258,87 TL maddî tazminata yönelik kısmının ise reddine karar verilmiştir.

Taraflarca idare mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Kusursuz sorumluluk türlerinden birisi de, kimilerince kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi olarak da adlandırılan fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesidir. Dava konusu olayın bu ilke çerçevesinde değerlendirilerek idarenin tazmin sorumluluğuna hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ancak tazmin edilecek zararın miktarının nasıl belirleneceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" başlıklı 11'inci maddesinde aynen,

"15'inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;

a)Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü.

c) Kıymetini ektileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,

d)Varsa vergi beyanını,

e)Kamulaştırma tarihindeki resmî makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,

ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir." hükmü bulunmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile, bilirkişi incelemesi yaptırılması ile ilgili hususlarda uygulanacak kurallara ilişkin olarak Hukuk Muhakemeleri Kanununa yollamada bulunulmuş olmakla birlikte bilirkişilerin mahkemece re'sen seçileceği belirtilmiştir.

Bu itibarla, kıymet düşüklüğü tutarının hesaplanmasında görevlendiren bilirkişilerin de yukarıda belirtilen kriterler yanında taşınmazın, mevkii, kullanım şekli, elde edilen gelir, altyapı, ulaşım kolaylığı, çevresel faktörler, taşınmaza erişme kolaylığı, trafik güvenliği, görsel kesinti, havalanma, drenaj, zehirli gazdan etkilenme gibi tüm faktörleri dikkate alarak rayiç bedelini saptayabilecek uzmanlığa sahip kişiler olması, başka bir ifadeyle seçilecek bilirkişinin, uyuşmazlığın niteliğine uygun özel ve teknik bilgiye sahip bulunması gerekmektedir.

İdare mahkemesince; mimar, şehir plancısı ve harita mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti ile keşif ve bilirkişi yapıldığı konunun uzmanı olan kişilerin heyete dahil edilmediği görülmektedir.

Bunun yanında, zarar miktarı hesaplanırken esas alınan bilirkişi raporunda 2012 yılı toplam rayiç bedeli 18.198,96 TL olarak gözüktüğü ve bu miktarın taşınmazların gerçek değerinin çok altında olduğu ve Kızıltepe Tapu Sicil Müdürlüğünden alınan emsal satış fiyatlarının 12,15 TL, 9,37 TL, 130,17 TL, 9,24 TL, 6,69 TL olduğu, gerçek fiyatının çok altında satılan emsal taşınmaz satış bilgilerinin kıyas alınamayacağının ifade edildiği; emlâkçılar nezdinde yapılan piyasa araştırmasında bölge m² rayiç fiyatının köprülü kavşak yapımı öncesinde 1200 TL/m² ve 1500 TL/m² arasında olduğu davalı idare çalışması sonrasında ise, arsa metrekare birim fiyatlarında düşüş yaşandığı ve 750 TL/m² ila 1000 TL/m² arasında olduğu; belirtilerek; 1350 - 875 TL/m² fiyatı esas alınarak toplam 794,67 metrekare yüzölçüme sahip taşınmazların değer kaybı 377.468,25 TL olarak hesaplanmıştır. Ancak yukarıda belirtilen ve esas alınan birim fiyatlarının gerekçesi ve nasıl bulunduğu yolunda hiçbir açıklamaya ve gerekçeye yer verilmemekle beraber gerçek fiyatının altında satılan emsal taşınmaz birim fiyatları ile mahkemece esas alınan birim fiyatı arasında ve emlak vergisi beyanı arasında çok büyük fark olduğu görülmektedir.

Bu durumda, bir gayrimenkul değerleme uzmanı ve emlâkçının da aralarında yer aldığı bilirkişilerce, yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alınarak yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu düzenlenecek rapor esas alınmak suretiyle kıymet düşüklüğü bedelinin belirlenmesi ve buna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve araştırmaya dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; temyiz istemlerinin kabulüyle, Mardin İdare Mahkemesi'nin 17/5/2013 tarih ve E:2012/601, K:2013/930 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 15.3.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava konusu Mardin ili, Kızıltepe ilçesi, A1. Mevkii, 847 ada, 7. ve 8. parsel sayılı taşınmazlar bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere niteliğinin (vasfının) arsa olduğu, arsalar üzerinde yapılaşma bulunmadığı, taşınmazların 50 metrelik İpekyolu güzergâhında, Kızıltepe-Nusaybin-Mardin-Şenyurt kavşağında bulunduğu, davalı idarece köprülü kavşak yapılmadan önce ve sonrasında imar planı fonksiyonunda, niteliğinde ve kullanımında bir değişme olmadığı, kullanımı engelleyen ve olumsuz etkileyen herhangi bir unsur olmadığı, bölge ihtiyacını karşılayacak şekilde trafik akışını rahatlatmak amacıyla inşa edildiği göz önüne alındığında gerek kusurlu ve gerekse objektif sorumluluk ilkesi uyarınca idarenin hukuki sorumluluğundan söz edilmesine olanak bulunmamakta olup, bu nedenle tazminat hukuku ilke ve esasları dahilinde tazmin edilmesini gerektiren bir zararın bulunmadığı ve kararın bu gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.