Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

İstemin Özeti :Libya'da müteahhitlik yapan ve inşaat, onarım işi ile iştigal eden davacı şirket tarafından Libya'dan tahsil edemediği alacaklarının şüpheli alacak hale geldiği iddiasıyla, ihtirazi kayıtla verilen 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ile şüpheli alacak tutarının matraha eklenmiş olması nedeniyle fazladan tahakkuk eden verginin terkini istemiyle dava açılmıştır. Ankara 1. Vergi Mahkemesinin 19/12/2012 gün ve E:2012/939, K:2012/2349 sayılı kararıyla; dava konusu olayda alacağın şüpheli hale gelmesinin; alacağın dava veya icra safhasında olması ya da birden fazla kez istenmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş ve dava veya icra takibine değmeyecek derecede küçük miktarda olması şartlarının gerçekleşmediği; yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkede dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerektiği, olayda ise bu yolların kullanılmamış olduğu, borcun takibine ilişkin davacı tarafından bilgi belge ibraz edilmediğinden ihtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararın, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hâkimi K1'in Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince işin gereği görüşüldü:

Libya'da müteahhitlik yapan ve inşaat, onarım işi ile iştigal eden davacı şirket tarafından Libya'dan tahsil edemediği alacaklarının şüpheli alacak hale geldiği iddiasıyla, ihtirazi kayıtla verilen 2011 kurumlar vergisi beyannamesi ile şüpheli alacak tutarının matraha eklenmiş olması nedeniyle fazladan tahakkuk eden verginin terkini istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, mücbir sebepler başlıklı 13. maddesinde, vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk hali ile yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetlerin, kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler ile sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması gibi hallerin mücbir sebepler olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanun'un 323 üncü maddesinde, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların şüpheli alacak sayılacakları ifade edilmiş, maddenin devamında da maddede yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için öncelikle alacağın ticari veya zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olması ve maddede belirtildiği şekliyle şüpheli halde bulunması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; Libya'da inşaat onarım işi ile iştigal eden davacı şirketin Libya'daki şubesinin 2011 yılı sonu itibariyle oradaki işverenden alacağı olduğu, bu alacak nedeniyle Libya'daki şantiyenin malzeme gereksinimi gibi ihtiyaçların merkezce karşılandığı, bu şekilde merkezin şantiyeden alacağı olan 196,790 Euro'nun ihracat niteliğinde değerlendirilerek 2011 kurum kazancına dahil edildiği; ancak Libya'daki malum olaylar nedeniyle bu ihracat karşılığı alacağın çok büyük olasılıkla tahsil edilmeyeceği, şantiyenin kapandığı ve işler duruma getirilemeyeceği; öyle ki alacağın dava veya icra aşamasına getirilmesinin dahi mümkün olmadığı bu nedenle söz konusu alacağı şüpheli alacak olarak ayırma iradesiyle, kurum kazancına dahil edilerek ihtirazi kayıtla verilen 2011 kurumlar vergisi beyannamesi ile tahakkuk eden verginin terkini için dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Libya'da meydana gelen olaylardan etkilenen mükelleflerin Vergi Usul Kanunu'nun mücbir sebep hükümlerinden faydalandırılması hakkında düzenlenen 45 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri’nde, Vergi Usul Kanunu'nun 13 üncü maddesinde mücbir sebep hâlleri örnek verilmek suretiyle sayıldıktan sonra maddenin sonunda "gibi hâllerdir" hükmüne yer verilerek, benzeri durumların da bu kapsamda değerlendirilebilmesine imkân sağlandığı , Maliye Bakanlığının mücbir sebep sayılan hâller nedeniyle, bölge, il, ilçe, mahâl veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hâli ilân etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkili olduğunun hükme bağlandığı, işbu Kanun hükümlerine istinaden, Libya'da meydana gelen olayların mücbir sebep olarak değerlendirilmesi ve bu olaylardan etkilenen mükelleflerin durumunun Vergi Usul Kanunu'nun 13 üncü maddesi uyarınca mücbir sebep hâli olarak kabul edilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, Libya'da 2011 yılında yaşanan olayların mücbir sebep niteliğinde olduğu açıktır. Ancak mücbir sebebin Libya'da inşaat onarım işi ile iştigal eden davacı mükellef nezdinde, oradaki şantiyeden olan alacağının şüpheli olarak ayrılabilmesi suretiyle etki doğurması için, davacı mükellef tarafından tevsik edici belgelerle ortaya konulması gerekir. Öyle ki bu ispatın, mücbir sebebin varlığına ilişkin değil, mükellef nezdinde alacağının varlığı ve bu alacağı karşılamayacağına yönelik nitelikte olması gerekmektedir.

Öte yandan; idari yargıda re'sen araştırma ilkesi esas olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinde, Danıştay, İdare ve Vergi Mahkemelerinin bakmakla yükümlü oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliklerinden yapmaları öngörülmüştür. Buna göre bakılan davalarla ilgili dosyada mevcut bilgi ve belgelerin gerçeğe ulaşılmasında yeterli görülmemesi halinde, mahkemelerce madde hükmünde öngörülen her türlü incelemenin yapılması, gerek re'sen araştırma ilkesi, gerekse sözü geçen kanun hükmü karşısında zorunluluk arz etmektedir.

Bu nedenle, mahkemece, dava konusu olayda alacağın şüpheli olarak ayrılabilmesi için dava veya icra safhasında olma şartının gerçekleşmediği, dolayısıyla ihtirazi kaydın kabul edilemeyeceğinden bahisle yapılan tahakkuk işleminde hukuka aykırılık bulunmadığına karar verilmesi suretiyle, yaptığı ihracat dolayısıyla uğradığı zararın külfetinin doğrudan davacıya yüklenmesi sonucunun doğduğu; ancak, olayın mücbir sebep kabul edilerek re'sen araştırma ilkesi gereğince davacıdan mücbir sebep dolayısıyla alacağının karşılanmayacak şekilde etkilendiğini ortaya koyacak, tevsik edici bilgi belge istenerek bu yönde yeniden bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, bu araştırma yapılmadan verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca davacınıntemyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun'un 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde Danıştay'da kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 29/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.