Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

1- Genel anlamda bir idari işlemde sebep unsurunun gösterilmemiş olmasının dava açılması durumunda söz konusu işlemin yalnızca bu yönden iptalini gerektirmeyeceği; ancak, idari yaptırım niteliği taşıyan işlemlerde, temel hak ve özgürlükleri sınırlayan, onlara müdahale niteliği taşıyan işlemlerde ve verilmiş bir hakkı, izni veya yetkiyi geri alan işlemlerde, idare edilenler yönünden ağır sonuçlar doğuracağı açık olduğundan, idarenin gerekçe yükümlülüğüne uymasının zorunlu olduğu;

2- Bu bağlamda, davacı şirkete ait işyerinin on gün süreyle kapatılmasına ilişkin işlem, idari yaptırım niteliğinde olduğundan, kapatma gerekçesinin idari işlemden anlaşılması gerektiği hakkında.

İstemin Özeti               : İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 22.11.2006 günlü, E:2006/2454, K:2006/2864 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstanbul 5. İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Şehnaz Gençay Karabulut'un Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Ahmet Yahya Özdemir'in Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; davacı şirkete ait … isimli işyerinin on gün süreyle kapatılmasına ilişkin Eminönü Kaymakamlığı'nın 11.2.2004 günlü, 2003/D.S.2 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 24.12.2004 günlü, E:2004/376, K:2004/1856 sayılı kararıyla; uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirkete ait işyerinde çıkan kavganın zamanında emniyet güçlerine haber verilmediğinden bahisle işyerinin on gün süreyle kapatılmasına karar verilmiş ise de; gerek dava konusu işlemde, gerekse savunmada davalı idare tarafından dava konusu işlemin gerekçesinin gösterilmediği; yasal dayanak gösterilmeksizin tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kapatma işleminin iptaline karar verilmiştir.

Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Sekizinci Dairesinin 13.6.2006 günlü, E:2005/2781, K:2006/2480 sayılı kararıyla; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun 8/f bendinde, polisçe kati delil elde edilmesi halinde ve mahallin en büyük mülki amirinin emriyle yürürlükte bulunan hükümlere aykırı olarak işletilen veya konulan yasaklara uymayan, açılması izne bağlı yerler ile bu Kanunun 12. maddesi hükümlerine uymadığı tespit edilen yerlerin polis tarafından kapatılacaklarının veya faaliyetten men edileceklerinin kurala bağlanarak, aynı yönde düzenlemelere Açılması İzne Bağlı Yerlere Uygulanacak İşlemler Hakkında Yönetmeliğin 30., 32. ve 33. maddelerinde de yer verildiği, işlem tesisine dayanak alınabilecek mevzuatın davalı idare yönünden açık olması ve davalı idarenin temyiz dilekçesinde işlemin dayanağının 2559 sayılı Yasa'nın 8/f maddesi hükmü olduğunun belirtilmiş olması karşısında işlemin yasal dayanağının gösterilmediğinden bahisle verilen iptal kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesince; bozma kararına uyulmayarak, turizm işletme belgesi bulunan işyerine polisin müdahale yetkisinin 2559 sayılı Yasa çerçevesinde kısıtlı bulunduğundan verilen cezanın hukuki nitelemesinin önem kazandığı, idari yargıda açılan davalarda yargı yerince dava konusu edilen işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka uygunluk denetiminin yapılabilmesi için cezaya neden olan fiilin tanımlamasının yapılarak, cezanın hukuki dayanağının gösterilmesi gerektiği, aksi bir düşüncenin kabulünün idarenin takdir yetkisine sahip olduğu işlemlerinin yaygınlaşmasına ve keyfiliğe yol açacağı, kamu tüzel kişilerinin kendilerine tanınan yetkiyi kullanarak kişiler aleyhine olumsuz işlem tesis ettiklerinde işlemin yasal dayanağını göstermemelerinin idarenin kanuniliği ilkesine de ters düşeceği yolunda gerekçe de eklenmek suretiyle ilk kararında ısrar edilmiştir.

Davalı idare, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 22.11.2006 günlü, E:2006/2454, K:2006/2864 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; iptal davalarında hukuka uygunluk denetiminin idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları üzerinde yapılacağı öngörülmüştür. Gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide sebep unsuru, işlemin yapılmasını gerektiren hukuki işlem veya olay olarak tanımlanmaktadır. Sebep, idareyi işlem yapmaya yönelten tüm etkenler olup, işlemin bir tür gerekçesidir. İdari işlemin dayanağı olan sebebin yasalarda açıkça belirtilmemiş olması halinde dahi idari dava açılması durumunda yargı mercii önünde idare tarafından bildirilmesi zorunludur. Esasen 2577 sayılı Yasa'nın 20. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak mahkemeler bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliklerinden yapabileceklerinden, bu yetkiye dayanarak yargıç idareden işlemin dayanağı olan sebebin gösterilmesini isteyebileceği gibi bu sebebi kendiliğinden de araştırabilir. Dolayısıyla 2577 sayılı Yasa'nın 20. maddesinin yargıca tanıdığı re'sen araştırma yetkisinin aynı zamanda davacılara da güvence sağlayacağı kuşkusuzdur.

Genel anlamda bir idari işlemde sebep unsurunun gösterilmemiş olması o işlemin şekil şartını oluşturmaktadır. Ancak kararda öngörülen şekil şartı işlemin varoluş şartına ilişkin olmayıp sonucu etkilemeyen, ilgililerin durumunu değiştirmeyen bir özelliğe sahip bulunduğundan, bu kurala uyulmamış olması dava konusu işlemin esasının incelenmesini engellemeyecek ve yalnızca bu yönden iptalini gerektirmeyecektir.

Ancak, idari yaptırım niteliğindeki işlemlerde, temel hak ve özgürlükleri sınırlayan, onlara müdahale niteliği taşıyan işlemlerde ve verilmiş bir hakkı, izni veya yetkiyi geri alan işlemlerde bu işlemlerin idare edilenler yönünden ağır sonuçlar doğuracağı hususu dikkate alındığında, idarenin gerekçe yükümlülüğüne uyması gerekmektedir.

Dava konusu uyuşmazlık bu anlatım çerçevesinde incelendiğinde; davacı şirkete ait işyerinin on gün süreyle kapatılmasına ilişkin işlem idari yaptırım niteliğinde bir işlem olduğundan, kapatma gerekçesinin idari işlemden anlaşılması gerektiği açıktır.

Nitekim, işyerinin kapatılmasına neden olan maddi olay ve dayanağı yasa kuralı, diğer bir anlatımla işlemin gerekçesinin davacıya bildirildiği dava dilekçesi ekinde yer alan 12.1.2004 günlü "Tebliğ ve Tebellüğ Belgesi"nin incelenmesinden anlaşılmakta olup, bu durumda işlemin yasal dayanak belirtilmeksizin tesis edildiğinden söz edilemeyeceğinden, gerekçe gösterilmediğinden bahisle kapatma işleminin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne, İstenbul 5. İdare Mahkemesince verilen 22.11.2006 günlü, E:2006/2454, K:2006/2864 sayılı kararın bozulmasına, işin esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, 21.04.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.