T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2024/292
Karar No : 2025/553
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI): ...
2- (DAVALI): ... Kurulu
VEKİLİ: Av. ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 24/05/2023 tarih ve E:2019/3937, K:2023/6866 sayılı kararının; davacı tarafından, dava konusu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının, davalı idare tarafından ise iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 24/05/2023 tarih ve E:2019/3937, K:2023/6866 sayılı kararıyla;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu karara karşı istinaf başvurusunda bulunması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Ceza Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ... Ceza Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiği ve anılan mahkumiyet kararının 21/09/2020 tarihinde kesinleştiği, davacı hakkında soruşturmaya konu fiilleri nedeniyle Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, davacının yeniden incelenmesi talebi Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile reddedilmiş, bu karara karşı yapılan itiraz başvurusunun da Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu'nun ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile reddedildiği,
Dava konusu meslekten çıkarma cezasına ilişkin olarak davacıya isnat edilen eylemlerin de araştırıldığı silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan davacı hakkında açılan davada, ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararında; "...Yine yukarıda yer verildiği üzere FETÖ/PDY silahlı terör örgütününün nihai amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personellerin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirdiği, bu kapsamda örgütün yargı ayağındaki uzantısı tarafından H.K., Askeri Casusluk, Şemdinli, Balyoz, Ergenekon gibi proje soruşturma ve kovuşturmaların üretildiği, bu yöndeki soruşturmalardan birinin de kamuoyunda "Şemdinli İddianamesi" olarak bilinen soruşturma olduğu, bu soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan mahkememiz huzurunda dinlenen tanık F.S.'nın kapsamlı beyanlarının dosya içerisinde yer aldığı, adı geçen tanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gerek yargı ve emniyet teşkilatı içerisindeki gerekse diğer mensupları tarafından yönlendirildiği ve örgütün amaçları doğrultusunda soruşturmanın manipüle edildiği, bu soruşturma kapsamında tanık F.S. tarafından düzenlenen iddianame sonrası adı geçenin ihraç edilmesinden sonra yaşanan olayların sanığın örgüt içindeki konumu ve örgütün yargı teşkilatında aldığı rol yönünden önemli olduğu, tanık F.S.'nın ihracı sonrası örgüt liderinin talimatı ile tanığın bütün ihtiyaçlarının örgüt tarafından karşılandığı, tanık F.S.'nın yaşanan süreci ve örgütün faaliyetlerini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na gelerek anlatmak istemesi üzerine örgütün yargı teşkilatı içindeki mensuplarının devreye girerek yaşanan olaylar ile örgütün faaliyetlerinin ortaya çıkmasına engel olmaya çalıştıkları, bu kapsamda sanık ...'ın, tanık ile irtibata geçerek tanığın konuşmasını engellemek için tanığa, "Jitem tarafından suikast yapılacağını, bu nedenle yurt dışına çıkması gerektiğini" söylediği, bu sıralarda örgüt adına tanık ile sanığın ilgilendiği, tanığın bunun üzerine Amerika Birleşik Devletlerine gitmek için vize başvurusunda bulunduğu, vize için gereken paranın örgüt mensuplarınca sanığa getirildiği, sanığın beyanlarında bu parayı kimin getirdiğini ve getiren kişinin neden doğrudan tanığa vermediği yönündeki soruya verdiği cevabın sanık ile örgüt arasındaki bağı açıkça gösterdiği, sanığın bu yöndeki soruya cevap bulamadığını, kullanıldığını düşündüğü şeklinde cevap verdiği, 2006 yılında tanığın vize başvurusunda kullanılmak üzere azımsanmayacak miktarda 15-20 bin TL civarındaki paranın örgüt mensupları tarafından sanığa verildiği, sanığın da bu parayı tanık F.S.'ya verdiği, tanık tarafından ABD'ye yapılan vize başvurusunun kabul edilmemesi üzerine bu kez örgüt tarafından Kanada ülkesine gönderilmek istendiği, bunun da mümkün olmadığı, bu kez tanığın Güney Afrika ülkesine gönderildiği, burada örgüt mensupları ve örgütün yardımları ile hayatını idame ettirdiği, tanık F.S.'nın bir müddet Güney Afrika ülkesinde kaldıktan sonra Türkiye'ye dönmeye karar verdiği, tanığın bu kararından rahatsız olan terör örgütünün tanığı ikna etmek ve yurda dönmemesini sağlamak üzere sanığı Güney Afrika'ya gönderdiği, sanığın eşi hamile olduğu halde örgütün verdiği görevleri sorgulamaksızın yerine getirdiği, verilen bu görev kapsamında sanığın Güney Afrika'ya giderek tanık F.S.'ya "ülkeye dönmemesini, öldürülebileceğini, suikasta uğrayabileceğini" söylediği, sanığın bu eylemleri ile örgütün hiyerarşik yapısına dahil olarak emre amade olduğunun anlaşıldığı, tanığın tüm bu çalışmalara rağmen 2007 yılı Eylül ayında Türkiye'ye geri döndüğü, tanığı Ankara ilinde hava alanında sanığın karşılayarak örgütün denetimi altında tutmak için Ankara ilinde öğretmen olarak görev yapan bir diğer örgüt mensubu M.S.' ye teslim ettiği, sanığın, tanık F.S.'ya M.S.'ın kendisi ile görüşüp ilgileneceğini, her ihtiyacını karşılayacağını söylediği, tanığa 2-3 ayda bir telefon getirildiği, eski telefonun tanık tarafından kırılarak atıldığı, üçüncü kişiler adına kayıtlı hatlar ile iletişim kurulmaya devam edildiği, sanığın beyanlarında Güney Afrika'ya tanığı ziyarete gittiğini ancak tanığın beyanlarında geçen hususların doğru olmadığını savunduğu, Güney Afrika ülkesine gitme nedeni olarak gezi ve tanığın eşinin rahatsızlığını gösterdiği, aralarında husumet bulunmayan tanığın ayrıntılı ve açıklayıcı beyanları karşısında sanığın suçtan kurtulmaya yönelik hayatın olağan akışına uygun olmayan savunmalarına itibar edilemeyeceği, sanığın eşinin hamile olduğu bir dönemde örgütle irtibatı olmaksızın bir bankadan kredi çekerek tanığı Güney Afrika ülkesinde ziyaret etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı,..." tespitlerine yer verildiği, davacı hakkında ceza yargılaması sonucu verilecek karar beklenilerek işlem tesis edilmesi gerekirken, davacı hakkında verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesi beklenilmeden verilen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına yönelik işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı,
Davalı idare tarafından, davacı hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olduğundan davacıya isnat edilen eylemlerle ilgili olarak yeniden yapılacak değerlendirme sonucunda karar verilmesi mümkün olduğundan, davacının yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi yolundaki isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının iptaline, davacının dava konusu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesi ile maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesine rağmen bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrasında, disiplin cezası verilmesi sırasında devam eden kovuşturma sonucunun beklenmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı; meslekten çıkarma cezasının 2802 sayılı Kanun'un 69. maddesinin son fıkrası uyarınca verildiği noktasında tereddüt bulunmadığı, söz konusu fıkrada da disiplin cezası uygulanmasını gerektiren fiilin suç teşkil etmesi veya kişinin hüküm giymesini gerektirmediğinden, kovuşturma sonucunun beklenmesi gerektiği yönünde bir değerlendirme yapmanın dosyanın çözümü açısından bir fayda sağlamayacağı; 69. maddenin tüm fıkraları bütüncül bir şekilde değerlendirildiğinde hakimlik ve savcılık mesleğinin gereklerine uymayan şeref, onur ve itibarına halel getirecek bir davranış, eylem, tutum veya halin varlığı durumunda adli yargılamadan bağımsız bir şekilde disiplin yaptırımının meslekten çıkarma cezası olduğu, disiplin cezasına konu eylemin suç vasfından ari olarak hakimlik mesleğinin niteliği ve gereklerine uygunluk açısından değerlendirme yapma hususunda tanınan takdir yetkisinin ceza mahkemesi kararının beklenmesi koşuluna bağlanmasının Kanun hükümlerine aykırılık oluşturduğu belirtilerek Daire kararının iptale dair kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacının, ... Hakimi olarak görev yaptığı dönemde işlediği fiillerden dolayı hakkında 24/10/2016 tarihli Bakan oluru ile soruşturma başlatıldığı, söz konusu soruşturma raporunda, "F.S.'ye, hakkında suikast iddiaları olduğunu ve yurt dışına çıkması gerektiğini söylediği ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütünden almış olduğu 20.000 TL civarındaki nakit parayı vererek yurt dışına çıkışına yardımcı olduğu, sonrasında ise Güney Afrika'ya giden F.S.'nin yanına eşi ile birlikte giderek yurda dönmemesi için ikna etmeye çalıştığı" iddialarının soruşturulduğu ve soruşturma raporunda belirtilen fiillerin sübuta erdiği sonucuna ulaşılarak 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 69. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilmiştir.
Soruşturma sonucunda, davacının, Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Davacının, söz konusu disiplin cezasına karşı yapmış olduğu yeniden inceleme talebi aynı Dairenin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; bu karara karşı yaptığı itiraz başvurusu ise Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve E:... K:... sayılı kararıyla reddedilmiş, bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Diğer yandan, davacının ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Ceza Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla esastan reddedilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ... Ceza Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş ve anılan mahkumiyet kararı 21/09/2020 tarihinde kesinleşmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın "Hakimlik ve savcılık teminatı" başlıklı 139. maddesinde, "Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz. Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.",
"Hakimlik ve savcılık mesleği" başlıklı 140. maddesinin 3. fıkrasında, "Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir." hükümleri yer almaktadır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Meslekten çıkarma cezası" başlıklı 69. maddesinde, "Meslekten çıkarma: Bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesidir.
68 inci maddenin (e) bendinde yazılı hallerden dolayı hangi sınıf ve derecede olursa olsun iki defa, diğer hallerden dolayı bir derecede iki veya derece ve sınıf kaydı aranmaksızın üç defa yer değiştirme veya derece yükselmesinin durdurulması cezası almış olmak veya taksirli suçlar hariç olmak üzere, altı aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile 8 inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan biri ile kesin hüküm giymek meslekten çıkarılmayı gerektirir. Ancak, verilen cezanın 8 inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan dolayı verilmemiş olması ve cezanın ertelenmiş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesindeki tedbirlerden birine çevrilmiş veya yüzseksen günden fazla adlî para cezası olması halinde meslekten çıkarma cezası yerine, yer değiştirme cezası verilir.
Birinci fıkra dışında kalan ceza mahkûmiyetlerinin ertelenmiş veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesindeki ceza veya tedbirlere çevrilmiş olup olmadığına bakılmaksızın suçun niteliğine göre 64, 65, 66, 67 veya 68 inci maddelerde sayılan disiplin cezalarından biri verilir.
Hükümlülüğü gerektiren suç, mesleğin şeref ve onurunu bozan veya mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte görülürse, Kanunda daha alt derecede bir disiplin cezası öngörülmemiş olmak kaydıyla, cezanın miktarına ve ertelenmiş veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesindeki ceza veya tedbirlerden birine çevrilmiş olup olmadığına bakılmaksızın, meslekten çıkarma cezası verilir.
Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir." hükmüne yer verilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilen ve Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmiş bulunan Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde de, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmış olup, hâkimlerin herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmelerine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışları ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmeleri gerektiği; yargı görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmek zorunda oldukları; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmaları gerektiği; davranışlarının makul bir kişinin gözünde tasvip edilir nitelikte olmasını sağlamaları ve hâl ve davranış tarzlarının, insanların yargının doğruluğuna ilişkin inancını kuvvetlendirici nitelikte olması gerektiği; yalnızca adaleti sağlamakla kalmamaları, bu görüntüyü yansıtmak zorunda da oldukları; sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda oldukları ve bunu özgürce ve kendi iradeleriyle yapmaları gerektiği; ailelerinin, sosyal ilişkilerinin veya diğer ilişkilerinin, hâkim olarak meslekî davranışlarını veya kararlarını uygunsuz bir şekilde etkilemesine izin vermemeleri gerektiği; yargı görevinin yerine getirilmesinde herhangi bir kimsenin kendilerini uygunsuz bir şekilde etkileyebileceği izlenimine yol açmamaları ve başkalarının böyle bir izlenime yol açmasına müsaade etmemeleri gerektiği; özetle, hâkimlerin yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmak zorunda oldukları belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Daire kararının, dava konusu bireysel işlemin iptaline yönelik kısmı incelendiğinde;
Yukarıda metnine yer verilen 2802 Kanun'un 69. maddesinin ikinci fıkrasına göre, taksirli suçlar hariç olmak üzere, altı aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile 8 inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan biri ile kesin hüküm giyilmesi durumunun meslekten çıkarılmayı gerektireceği, aynı maddenin son fıkrasına göre ise; suç teşkil etmeyen ve hükümlülüğü gerektirmeyen fiillerin dahi, “hâkimlik ve savcılık mesleğinin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte” oldukları takdirde, hâkim ve savcıların meslekten çıkarılmaları sonucunu doğuracağı kurala bağlanmıştır.
Hâkimlik ve savcılık mesleğini ifa eden yargı mensuplarının, toplum nezdinde güvenilirliklerini ve saygınlıklarını korumaları gerekmektedir. Yargı kurumları, yargı kararları ve yargı mensuplarının saygınlığı, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı yanında yargı mensuplarının kişiliklerine olan saygı ve güvenin de bir sonucudur. Yargı kurumlarının itibarı ve güvenilirliği, hâkimlik ve savcılık mesleğini icra eden yargı mensuplarının toplum nezdindeki itibarı ve saygınlığı ile doğru orantılıdır. Hakimlik ve savcılık mesleğinin şeref ve onurunu, nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte fiilleri işleyen hâkim ve savcıların meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmaları ile korunan hukuki değer, yargı kurumlarının ve yargı mensuplarının toplum nazarındaki saygınlıkları ve itibarlarıdır. Hakimlik mesleğinin saygınlığı ve onuru, hem yargı mensuplarının kendi kişiliklerine yönelik özel saygınlığı hem de toplumun yargı kurumlarına ve yargı mensuplarına duyduğu genel güven ve saygınlığı ifade eder.
Hukuk Devleti, yargı kurumlarının ve yargı mensuplarının kamuoyundaki güven ve itibarını (saygınlığını) korumak ve buna aykırı her türlü tutum ve davranışları suç sayarak cezalandırmakla görevli ve sorumludur. Bu nedenle, yasa koyucu tarafından, yargı mesleğinin onur ve şerefini ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozucu eylem ve davranışlarda bulunan yargı mensuplarının disiplin hukuku açısından, meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılacağı kurala bağlanmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının ... Hakimi olarak görev yaptığı dönemde işlediği fiillerden dolayı hakkında başlatılan soruşturma sonucunda; "Van eski Cumhuriyet Savcısı F.S'nın 2006 yılında meslekten ihraç edilmesinden sonra; Cumhuriyet Savcısı F.S.’ya, hakkında suikast iddiaları olduğunu ve yurt dışına çıkması gerektiğini söylediği ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütünden almış olduğu 20.000 TL civarındaki nakit parayı F.S,'ya vererek yurt dışına çıkışına yardımcı olduğu, sonrasında ise Güney Afrika'ya giden F.S.'nın yanına eşi ile birlikte giderek yurda dönmemesi için ikna etmeye çalıştığı; bu kapsamda ilgilinin belirtilen eylemlerini FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda yürütülen bir organizasyonun parçası olarak FETÖ/PDY lehine gerçekleştirdiği, bu şekilde mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu" gerekçesiyle davacının, Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, yeniden inceleme talebinin reddi üzerine yapılan itirazın da Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve E:... K:... sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Temyize konu Daire kararıyla, dava konusu meslekten çıkarma cezasına ilişkin olarak isnat edilen eylemlerin de araştırıldığı silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan davacı hakkında açılan davada, ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile davacının silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, davacı hakkında ceza yargılaması sonucu verilecek karar beklenilerek işlem tesis edilmesi gerekirken, davacı hakkında verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesi beklenilmeden 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu meslekten çıkarma kararının iptaline karar verilmiştir.
Uyuşmazlıkta, 2802 Kanun'un 69. maddesindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde; maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ceza mahkumiyeti durumlarında meslekten çıkarma cezasının şartları belirtilmiş olup, son fıkrasında ise bunlardan bağımsız bir şekilde kişinin eylemi "mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte" görüldüğü takdirde, eylemin suç teşkil edip etmediğine, kişinin hüküm giyip giymediğine bakılmadan meslekten çıkarma cezası verileceği hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla, disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren eylem, mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde, eylemin aynı zamanda suç teşkil edip etmediği hakkında değerlendirme yapılmasına gerek kalmadan veya ceza mahkemesinde verilecek karar beklenmeden 69. maddenin son fıkrası kapsamında değerlendirilerek işlem tesis edilebilecektir.
Bu durumda, davacıya isnat edilen eylemlerin "mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte" olup olmadığı yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, bu inceleme yapılmadan, davacı hakkında verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesi beklenilmeden 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına yönelik işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Daire kararının, davacının yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı incelendiğinde;
Temyize konu Daire kararıyla, davacı hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olduğundan davacıya isnat edilen eylemlerle ilgili olarak davalı idarece yeniden yapılacak değerlendirme sonucunda karar verilmesi mümkün olduğu gerekçesiyle, davacının yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Dairece, Kurulumuzun bozma kararı üzerine, davacıya isnat edilen eylemlerin 2802 Kanun'un 69. maddesi kapsamında "mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte" olup olmadığı ve dava konusu meslekten çıkarma cezasında hukuka uygunluk bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapılarak verilecek kararda, davacının yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının faiziyle birlikte ödenmesine ve 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden de yapılacak değerlendirme sonucunda karar verileceğinden, bu istem yönünden davanın reddi yolunda verilen Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline, davacının dava konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, maddi zararlarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve ... TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden ise davanın reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 24/05/2023 tarih ve E:2019/3937, K:2023/6866 sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Beşinci Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 10/03/2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.