Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 10/12/2013 gün ve 2012/245 - 2013/226 sayılı kararı reddedilen Daire'nin 13.03.2015 gün ve 2014/17977 - 2015/3477 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, davalının müvekkilinin marka ve ticaret unvanını oluşturan tanınmış marka ve ticaret unvanıyla iltibas oluşturan "..." markasını kötü niyetle tescil ettirdiğini, bunun haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davalının haksız ve kötüniyetle adına tescil ettirdiği 2008/50526 nolu markanın iptali ile terkinine, haksız rekabetin tespit ve önlenmesine, ticari unvanından "..." kelimesinin terkinini ve hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin 2004 yılından beri dava konusu ibareyi hem marka hem de ticari unvan olarak kullandığını, davacının durumdan haberdar olduğu halde ses çıkarmadığını, 8 yıla yakın süre geçtikten sonra davanın açıldığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin ticari unvanının 1997, davalının ki ise 2004 yılında tescil edildiği, davalının "..." ibaresini 2004 yılından itibaren hem ticari unvan hem de markasal olarak kullandığı, ilk kullanım başlangıcı 2004 yılından dava tarihi 2012 yılında kadar 9 yıl gibi uzunca bir süre geçtiği, ... kelimesinin jenerik bir kök olması nedeniyle değişik eklerle kullanılmasının 556 sayılı KHK'nın 7. maddesi gereğince kimsenin tekeline verilmeyecek ibarelerden olduğu, davalının markayı kötü niyetle tescil ettiğinin kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce anılanın temyiz istemi süre yönünden reddedilmiş, davacı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

1-Davacı vekilinin temyiz istemi HUMK'nın 432/4 nci maddesi hükmünce süre yönünden reddine karar verilmiş ise de, gerekçeli kararın davacı vekiline 20.10.2014 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz isteminin ise 03.11.2014 tarihinde usulünce yapıldığı belirlenmiştir.

Bu durumda, kararın yasal süre içerinde temyiz edilmiş olunması nedeniyle karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 13.03.2015 gün ve 2014/17977 E., 2015/3477 K. sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin ilamının ortadan kaldırılarak davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.

2-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

3-Dava, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, davalının ticari unvanından "..." kelimesinin terkini ile hüküm özetinin ilanı istemine ilişkindir. Mahkemece, hükümsüzlüğü istenen dava konusu markanın tescil edildiği tarihten önceki bir tarih olan 2004 yılından beri davalı tarafça tescilsiz olarak da kullandığından bahisle sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğu gerekçesiyle marka hükümsüzlüğüne yönelik isteminde reddine karar verilmiştir.

Oysa, davacı 556 sayılı KHK.'nın 8/1-b, 8/3 ve 42 nci maddesine dayalı hükümsüzlük davasını tescilden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açmıştır.

Bu durumda, uyuşmazlığın tescilli bir markanın hükümsüzlüğüne dair anılan KHK hükümleri doğrultusunda ele alınarak çözümlenmesi gerekirken, davalı markasının tescilden önceki kullanımının da işbu davada dikkate alınarak sessiz kalma yoluyla hak kaybı nedeniyle hükümsüzlük isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir.

Öte yandan, mahkemenin “...” ibaresinin jenerik bir kök olması nedeniyle kimsenin tekeline verilemeyeceği ve bazı eklemeler yapılmak suretiyle de davalı markasının ayırt edici hale getirildiğine ilişkin gerekçesine gelince, davacı markası “...” kelimesinden türetilmek suretiyle oluşturulmuştur. Dairemizin yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere, bir ibarenin 556 sayılı KHK 7/1-(c) bendine göre tasviri nitelikte olduğunun kabulü için tescilli olduğu mal/hizmet sınıfları için doğrudan karakteristik özellik belirtmesi gerekir. Oysa, somut uyuşmazlıkta davacı markasının tescilli olduğu 11. sınıf için “...” ibaresinin doğrudan karakteristik özellik belirten (tasviri) bir işaret olarak nitelendirilmesi de mümkün olamayacağından, uyuşmazlığın 556 sayılı KHK'nın 8. ve 42. maddeleri kapsamında ele alınarak çözümlenmesi gerekirken açıklanan gerekçeye dayalı hükümsüzlük talebinin reddi doğru görülmediğinden kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 13.03.2015 gün ve 2014/17977 E., 2015/3477 K. sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin ilamının ortadan kaldırılarak davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 16/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.