Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı-k.davacılar vekili tarafından istenmiş ise de davetiye pulu olmadığından duruşma isteğinin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava 23.09.2005 tarihli “X2 İstasyonu ve X1 Ölçüm Merkezi projesine ilişkin sözleşmeden kaynaklanmıştır. Davalı F1-F2 K.A.Ş., F3 İnş.Müh.San.ve Tic.Ltd. şirketi, (F1-F3 iş ortaklığı) sözleşmenin yüklenici tarafı, davacı F4 Taşıma A.Ş. ise iş sahibidir.

Davada, davalı iş ortaklığının sözleşmeden doğan ihtilâfın halli için tahkim süreci başlattığı, bu konudaki ihtarın 29.12.2006 da davacıya tebliğ edildiği oysa sözleşmedeki tahkim şartının açık olmayıp sonuçta ihtilafın mahkemelerde çözümlenmesi gerektiğini vurguladığından tahkim şartının geçersiz olduğu ileri sürülerek bu davanın hakemde görülemeyeceğinden, tahkim davasının açılmamış sayılmasına karar verilmesi bu taleplerin reddi halinde ise taraf hakemini belirlemek üzere süre verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Davalı taraf cevabında; hakem bildiriminin Milletlerarası Tahkim şartına uygun olarak yapıldığını, geçerli olduğunu buna yönelik itirazın ancak hakem mahkemelerinde yapılabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; yanlar arasında imzalanan sözleşmede tahkim şartı mevcut ise de tahkim şartının kesinlik arzetmediği, mahkemelerin yetkisinin de kabul edildiği gerekçesiyle tahkim şartının geçersiz olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Kararın verildiği 07.02.2007 tarihinden sonra davalı iş ortaklığınca reddi hakim talebinde bulunulmuş, bu istem mahkemece, davadan el çekildikten sonra yapılmış olduğundan HUMK’nın 35. maddesi uyarınca geri çevrilmiştir.

Karar davalı iş ortaklığı vekilince temyiz edilmiştir.

Mahkemenin başkanı K1 , üyeleri K2 ile K3’nın reddine dair istemin geri çevrilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından buna yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Sair temyiz itirazlarına gelince; Taraflar arasında çıkan bir uyuşmazlığın giderilmesinde kural olarak görevli yargı yeri (Adli Yargı) mahkemelerdir. Taraflarca bunun aksine sözleşmeye konulan bir şart (tahkim şartı )ile veya ayrı bir tahkim sözleşmesiyle uyuşmazlığın halli hakeme bırakılabilir. Tahkim ile ilgili düzenlemelere 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 516. ve devamı maddelerinde yer verilmiştir. Ayrıca 21.06.2001 tarih ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu “yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanmak" üzere 05.07.2001 de yürürlüğe konulmuştur. 4686 sayılı kanunun 2. maddesinde yabancılık unsuru, 3. maddesinde ise “Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme ile mahkemelerin müdahale sınırı açıklanmıştır.

Taraflarca imzalanan sözleşmenin 32. maddesinde de “Anlaşmazlıkların çözümü” düzenlemesine yer verilerek “4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının 1. nolu bendinde sayılan hallerin dışındaki tüm durumlarda bu sözleşme ve eklerinin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlığın çözümünde Ankara Mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağı" vurgulanmıştır. Devamla 32.2 maddede 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının 1.nolu bendinde belirtilen hallerin varlığında ... ihtilafın 21.06.2001 tarih ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümlerince uyuşmazlığın çözümleneceği belirtilmiştir.

Maddenin devamında hakemlerin seçim usulü açıklanmış, anlaşmazlığın esasına ilişkin maddi hukuk kuralları Türk hukukuna tabi olacaktır, dil Türkçe, tahkim yeri Ankara ve yetkili Mahkeme Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi olacak denilmiştir. Bu maddedeki mahkeme belirlemesi 4686 sayılı kanunun 3. maddesindeki açıklamalara uygun şekilde yapılmış bir tespittir. Bir ihtilafın çözümü hakemlere bırakılmış ve hakem yargılamasının HUMK’nın 516 ve devamı maddelerince mi yoksa 4686 sayılı kanunun hükümleri doğrultusunda mı yapılacağı konusunda yanlarca imzalanan sözleşmede açık bir hükme yer verilmiş ise şüphesiz o irade açıklaması doğrultusunda işlem yapılacaktır.

Ancak dava konusu olayda olduğu gibi 4686 sayılı kanunun uygulanmasında ya da tahkim şartının yorumunda bir tereddüt varsa sözleşme hükümleri ve 4686 sayılı kanunun 1.ve 2. maddelerinin değerlendirilmesi gerekecektir. Yanlar arasındaki sözleşme 23.09.2005 tarihli olup Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 05.07.2001 tarihinden sonra imzalanmıştır. Bu kanuna göre yapılan yargılama sonunda verilen kararların temyiz edilemeyeceği, kanunun 15. maddesi uyarınca iptâl davasına konu edilebileceği ortadadır. 15. maddede iptâl şartları belirtilirken “Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı” hallerde kararın iptâl olunacağı, yine hakem veya hakem kurulunun hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduklarına karar verilmesi halinde de hakem kararının iptâl olunacağı açıklanmıştır. Bu düzenlemenin nedeni, kanunun 7. maddesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü 7. maddenin H bendinde tahkim anlaşmasının mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dahil olmak üzere kendi yetkileri hakkında karar verme imkânı hakemlere tanınmıştır. Bu yetkinin kanuna veya sözleşmeye aykırı kullanıldığı hallerde bu husus iptâl davasının incelenmesi sırasında değerlendirileceğinden bu konuda çıkacak ihtilaflarda HUMK’nın 519. maddesi bertaraf edilmiş olmaktadır. Yani milletlerarası tahkime giren bir konuda uyuşmazlığın tahkimde görülüp görülemeyeceği, tahkim sözleşmesinin geçerli olup olmadığı konularında karar verme yetkisi hakemlere bırakılmıştır. Bu itirazın tahkim yargılamasında en geç ilk cevap dilekçesinde yapılması gerekmektedir. Bu itiraz öncelikle hakemlerce incelenerek hakemlerce yetkili olduklarına karar verilmesi halinde yargılamaya devam edilecektir. Uyuşmazlığın esasına karar verilip, iptâl davası açıldığında bu sorun mahkemece iptâl sebebi olarak takdir olunacaktır. Hakemler kendilerini görevli saymadıkları takdirde dava dilekçesini görevli olmaları nedeniyle reddeceklerdir. Şu hale göre mahkeme önüne gelen ihtilafta, HUMK’nın 519. maddesi uyarınca tahkim şartının geçerli olup olmadığının incelenmesi hususunda bu aşamada mahkemenin görevli olmadığı açıktır. Öyle olunca mahkemece bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken HUMK’nın 519. maddesi uyarınca tahkim şartının geçersizliğine karar verilmesi yerinde olmamıştır. İhtilafın hakemde 4686 sayılı kanun hükümleri doğrultusunda görülüp görülemeyeceği hakkındaki ihtilaf ileride, hakemlerce verilecek karara karşı iptâl davası açıldığı takdirde mahkemece değerlendirilecek bir husustur. Uyuşmazlığın bu aşamasında mahkemenin tahkim şartını değerlendirmesi yerinde değildir. Temyiz itirazları bu nedenle yerinde olmakla karar bozulmalıdır.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın temyiz eden davalı taraf yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-k.davacılara geri verilmesine, 27.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.