Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Hırsızlık suçundan sanık Yalçın'ın TCK. nun 491/ilk, 522; 647 sayılı Yasanın 6. maddeleri gereğince yedi ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, cezanın ertelenmesine ilişkin, (Beykoz Sulh Ceza Mahkemesi)nden 27.5.1987 gün ve 649/402 sayı ile verilen hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Altıncı Ceza Dairesi 11.3.1988 gün ve 696/3053 sayı ile :

(Telefon konuşmasının TCK. nun 491/ilk fıkrasında gösterilen taşınabilir mal olarak kabulünün mümkün olmayacağı gözetilmeden, mağdurun telefon hattına saplama yaparak konuştuğu kabul edilen sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi) isabetsizliğinden bozmuştur.

Bu karara karşı 19.4.1988 gün ve 51 sayı ile itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığınca :

(TCK. nun 491/ilk maddesinde basit hırsızlık : Her kim, diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alırsa cezalandırılır diye tarif edilmektedir.

Öğretide de birşeyin hırsızlık konusu olabilmesi için üç vasfı bulunması gerekeceği kabul edilmektedir. Bunlar "mal" olması, "taşınabilir olması" ve "başkasına ait olması" dır.

Olayımızın konusunu teşkil eden "izinsiz telefon konuşması" acaba bu tanıma girecek midir? Bunu anlayabilmek için mal ve taşınabilir malın ne olduğunu incelemekte yarar var sanıyoruz.

Türk Hukuku Lügatı'nda mal : "mülkiyet mevzuu olabilen bütün maddi eşya ile mameleke girebilen bütün haklar" olarak tanımlanmakta, menkul mal ise : "kıymet ve mahiyetine halel gelmeksizin bir yerden diğer yere naklolunabilen mallar" olarak anlatılmaktadır.

Türk Ceza Yasasında hırsızlığa konu olabilecek taşınabilir malların neler olduğu tek tek sayılmamış, bunun tayin ve tesbiti çağın ve tekniğin gereklerine göre uygulayıcıya, özellikle yüce Yargıtay'ın İçtihat ve yorumlarına bırakılmıştır. Nitekim elektrik enerjisi de ilk nazarda taşınabilir bir mal olarak kabul edilmez gibi göründüğü ve önceleri bazı tereddütler bulunduğu halde, Yüce Yargıtay'ımız müterakki yorum kaidelerine uygun olarak konuya açıklık getirmiş ve elektrik çalmayı TCK. nun 491/ilk maddesine uygun hırsızlık suçu olarak kabul etmiş bulunmaktadır.

Prof. Dr. Sulhi Dönmezer "Şahıslara Karşı ve Mal Aleyhine Cürümler" adlı eserinde, bir şeyin hırsızlık cürmü bakımından mal olarak telakki edilebilmesi için mutlaka sulb (katı) olması gerekmez gaz ve mayi şeklindeki şeylerde hırsızlığın mevzuu olabilir" demekte; gene bir çok müellifler : elektirik enerjisi, motor enerjisi ve çağın gereği ortaya çıkan daha bazı tür enerjilerin de hırsızlık suçunun konusu olabileceği belirtmektedirler.

İzinsiz olarak ve saplama suretiyle yapılan telefon görüşmesi ile, elektirik enerjisi arasında konumuz açısından büyük bir benzerlik bulunduğunda kuşku yoktur. Zira her ikisi de elle tutulur gözle görülür nesleler olmadığı halde, insanların hizmetine sunulan teknik harikaları olup, her ikisinin de izinsiz kullanılmasıyla bir taraf, diğerinin rızası hilâfına yarar sağlarken, diğer taraf zarara uğramaktadır.

Ceza hukukunda kıyas yapılmayacağı ilkesi ile, bu konularda zaruret haline gelen yorum getirmeyi birbirinden ayırt etmek gerekmektedir. Aksi halde yasaların daha teferruatlı ve her konuda uzun listeleri içeren yapıtlar haline getirilmesi gerekecektir.

Özel Daire, benzer olaylar nedeniyle birçok defalar izinsiz yapılan telefon konuşmalarını hırsızlık olarak kabul etmişken, itiraza konu yaptığımız son kararında görüşünü değiştirmiştir.

Arz ve izah olunan sebeplerle, sanığın hırsızlık suçunu işlediğini kabul etmek gerekeceğinden, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak, usül ve yasaya uygun görülen Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi) talep olunmuştur.

Dosya içeriğine göre :

Müşteki Kadir'in evine giden telefon hattına, sanığın saplama yaparak kendi evine hat çekip; müşteki adına. kayıtlı ............ numaralı telefonu kaçak olarak uzun süre kullandığı; müştekinin, son aylardaki telefon faturalarının çok kabarık geldiğini görerek araştırma yapılmasını istemesi üzerine, hatları inceleyen PTT. görevlilerince bu durumun görülüp, tutanakla saptandığı anlaşılmaktadır.

Oluş ve sübutta Özel Daire ile, C. Başsavcılığı arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, sanığın eyleminin "hırsızlık" suçunu oluşturup oluşturmadığı yönündedir.

Konunun Genel Kurulumuzda müzakeresi sırasında ortaya atılan ve çoğunluk görüşüne esas alınan bilimsel görüşler aşağıda özetlenmiştir.

a - Bir çok kanunlar, bu meyanda İsviçre, Alman, Fransız ve Yeni İtalyan Kanunları hırsızlığı tarifeden maddelerinde ,kanunumuzda mevcut "mal" tabiri yerine "şey" tabirini kullanmışlardır. İhata ve genişlik itibariyle iki tabir arasında herhangi bir fark yoktur.

Fransız Temyiz Mahkemesi, 2 Temmuz 1954 tarihli kararlarıyla, evine konan elektirik saati üzerinde bazı muameleler icra ederek sayacının hareketini yavaşlatan ve hatta geriye doğru işleten şahsı hırsızlıktan mahkûm etmiştir (Naci Şensoy, Basit Hırsızlık ve Mevsuf Hırsızlıklar, 1963, T.S, 30 ve devamı).

b - Elektirik ister bir enerji, ister bir mayi olsun, teraküm ettirmek, kendisine muayyen bir istikamete sevk etmek, kuvvet, hareket, ziya gibi mütenevvi şekilde kullanılmak suretiyle hususi mülkiyete konu olabilen bir maddedir. Bu sebep dolayısıyladır ki elektirik, Fransız Ceza Kanununda hırsızlığı tarif eden 379. maddesi manasında bir "şey" dir. Zira bu madde tabiat sahasında insan faaliyetinin temellük edebileceği herşeye kabili tatbiktir (Garçon, Code Penal Annotte, S. 1 141 ).

c - Türk Ceza Kanunun "Mal Aleyhine Cürümler" başlığını kullanarak, yalnız mülkiyet haklarının değil, fakat mala ilişkin sair hakların da korunduğu belirtmiştir.

Bütün cisimler vs ekonomik değer taşıyan ve mülkiyete elverişli olan diğer bütün varlıklar hukukî bakımdan mala sayılırlar.

...Bizce yanlız elektrik enerjisi değil, termik, nükleer ve benzeri enerjiler de mal kavramına dahil edilebilirler. Bunun için gerekli şart, bu enerjilerin ekonomik değeri haiz olmalarıdır. Örneğin, merkezi bir ısıtma tesisinden verilen termik enerjiyi haksız olarak kendi dairesine getirerek, dairesini ısıtan kişide hırsızlık suçunu işlemiş sayılır (Manzini'ye atfen Hasan Erman, İ.Ü. H.F.M., 1975, S. 1-2, sah. 133).

d - Günlük dile göre, dış alemde insanın dışında kalan her cisim "şey" sayıldığı halde, hukuki bakımdan, mamelek haklarının konusunu teşkil edebilecek her "şey"'in bu anlama geldiği malümdur. Daha açık deyişle, bütün cisimler ve ekonomik değer taşıyan ve mülkiyete elverişli olan diğer bütün hukuki varlıklar hukuki bakımdan "şey" sayılırlar (Fransesco Antolisei, Genel Olarak Mameleke Karşı İşlenen Suçları, A.Ü.H.F.D. 1962, S. 65, Çeviren Uğur Alacakaptan).

Yukarıda açıklanan bilimsel görüşler birlikte değerlendirildiğinde : Alınıp satılabilmesi, başkalarına devredilebilmesi ve mirascılarına intikal edebilmesi nedeniyle mamelek haklarına dahil olan ve belli bir numara verilerek kişiselleştirilen; ekonomik değeri haiz olması yanında, tıpkı sayaçtan geçirilen elektirik akımı gibi, kendisi aracılığı ile yapılan her konuşma, süre, adet ve konuşulan yerle bağlantılı olarak elektronik cihazlarla ölçümlenip, P.T.T. İdaresince adına kayıtlı kişiden para talep hakkı doğuran müştekiye ait telefon hattına, onun rızası olmadan saplama yapıp, kendisine ait cihazla irtibatlandırmak suretiyle, kaçak olarak kendi malı imişcesine kullanmaya başlayan ve olay ortaya çıkıncaya kadar, kendi yaptığı konuşmalar dahil, bu hattan yapılan tüm konuşmaların bedelini de müştekiye ödeten sanığın eyleminin "hırsızlık" suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunduğundan, C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve Üyeler :

(TCK. nun 491. maddesinde hırsızlık "bir kimsenin, diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak amacıyla almasıdır" şeklinde tanımlanmıştır.

Kanunsuz suç ve ceza olmayacağı gibi; Ceza Hukukunda kıyas da caiz değildir.

Eylemin gayri ahlaki, gayri hukuki ve toplumun değer yargılarınave beklentilerine ters düşmesi ayrı şey, Ceza Hukuku yönünden suç oluşturması daha başka şeydir. Yasada yazılı unsurları içermeyen ve dolayısıyla suç oluşturmayan bir fiilden dolayı hareketin tecviz edilirliği yoktur diye kimseye ceza verilemez. Yargı merciince suç ihdas edilemez.

Sanık, müştekinin taşınabilir malını rızası olmaksızın almamış, sadece onun telefon hattına saplama yaparak, PTT. idaresince gerçekleştirilen bir hizmetten kendisi de yararlanmıştır.

Nasıl ki TRT'nin televizyon yayınından, kendi cihazıyla ücretsiz yararlanma "hırsızlık" değilse ve ancak özel yasası gereğince "ruhsatsız televizyon aracı kullanma" suçunu oluşturacaksa; Belediye Otobüslerine ücretsiz binme, bir başkasının çok kıymetli bir tablosunun gizlice kopyasını çıkartmada "hırsızlık" suçunu oluşturmaz.

Teknik gelişmeler karşısında, TCK. nun hırsızlıkla ilgili maddelerinin yetersiz kaldığı bir gerçektir. Ancak, yorum yoluyla suç ihdas edilemez. Yasadaki boşlukları doldurma görevi yasama organınındır.

Nitekim yeni hazırlanan Türk Ceza Kanunu Öntasarısında, teknolojideki gelişmeler ve günlük hayatın icapları gözönünde tutularak, 178. madde ile, bazı hizmetlerden yararlanma suç haline getirilmiştir.

Anılan maddenin gerekçesinde :

"Bu madde ile, ceza mevzuatımızdaki bir boşluk doldurulmuş olmaktadır. Maddede, ancak bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilecek veya elde olunabilecek hizmetlerden faydalanmaya teşebbüs edilmesi, suç haline getirilmiştir. Sözgelimi bir sinemaya ve tiyatroya girme hakkına sahip olmadığı, halde girmek; tren, gemi gibi ulaşım araçlarındaki kutulara bilet yerine bir kâğıt parçası atarak karşılıksız seyahat etmeye teşebbüs eylemek bu suçu oluşturacaktır. Taksiye bindikten sonra bedeli ödememek de bu suçu oluşturacaktır.

Suçun teşekkülü için karşılığın verilmemesi gerekmektedir.

Dikkat edilmelidir ki, benzin istasyonlarında depoya akaryakıt koydurduktan sonra bedeli ödenmeden vasıtayı harekete geçirerek oradan ayrılan kişi, bu suçu değil ve fakat hırsızlık suçunu işlemiş sayılmalıdır. Zira depoya konulan benzin ancak bedeli ödendiğinde otomobil sahibinin zilyetliğine geçer. Benzinci ve araç sahibi arasındaki hukuki anlaşma böyledir. Bu sebeple, benzini alıp giden, rızayla üzerinde zilyetliği oluşmamış bir malı alınış bulunacağından fiili hırsızlık olarak tavsif edilmek gerekecektir.

Otomatik cihazlardan hileli bir takım usullerle faydalanmada yaşadığımız çağda sık sık görülen bir suç şeklidir. Otomatik telefon, yiyecek veya içecek veren makinalar, hatta oyun aletlerinde, gerek jetonlar yerine birtakım maden parçaları kullanmak veya başka usullerle başvurmak suretiyle faydalanılması halinde bu suç tipi ortaya çıkar. Hileli hareketler elektronik cihazlara karşı da yapılabilir" denilmektedir.

Açıklanan hususlar ve sanığın eylemiyle unsurları bakımından hırsızlık suçu oluşmadığı gözönünde tutularak, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiğini) ileri sürerek, bu yolda oy kultanmışlardır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Altıncı Ceza Dairesi'nin 11.3.1988 gün ve 696/3053 sayılı bozma kararının (KALDIRILMASINA), yerel mahkeme hükmünün (ONANMASINA), konunun 6.6.1988 günü yapılan birinci müzakeresinde yasal çoğunluk sağlanamadığından, 27.6.1988 günü yapılan ikinci müzakerede ve oyçokluğu ile karar verildi.