Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

YARGITAY DAİRESİ : Ceza Genel Kurulu

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 34-1

Silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçundan sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 26.12.2019 tarih ve 76-170 sayı ile; sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1, TCK'nın 221/4, 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.

Hükmün sanık müdafii ve Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 02.06.2022 tarih ve 247-394 sayı ile;

"(...)Bu açıklamalar çerçevesinde dosya kapsamındaki sanık savunması, tanık beyanları ile diğer bilgi ve belgelere göre; 1988 yılında hâkim olarak göreve başlayan, 1997 yılı Şubat ayında Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne tetkik hâkimi olarak atanan, Bakanlıkta Genel Müdür Yardımcılığı ve Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulunan, Danıştay üyeliğine seçilip Adalet Akademisi Başkanlığı yapan, 2010 yılındaki HSYK seçimi neticesinde Ekim 2010-Ekim 2014 tarihleri arasında HSYK 3. Daire Başkanlığı ve HSYK Başkan Vekilliği görevlerinde bulunan sanığın; lise yıllarında örgütle irtibat kurarak örgütün kamplarına katılması ve üniversitede evlerinde kalması, bu irtibatını hâkimlik görevi sırasında da örgüte ait evlerdeki sohbet toplantılarına katılarak ve zaman zaman para yardımında bulunarak sürdürmesi, Adalet Bakanlığına tetkik hâkimi olarak atanmasından sonra da örgütsel sohbetlere iştirak etmeye devam etmesi, HSYK üyeliği süresince eski HSYK Genel Sekreteri ... tarafından organize edilen ve örgüt mensubu olduğu belirtilen HSYK üyelerinin katıldığı örgütsel mahiyetteki sohbet toplantılarına iştirak etmesi, gerek Bakanlıktaki gerekse HSYK'daki resmi görevlerinin mahiyeti itibarıyla örgüt mensuplarının yargı teşkilatında kadrolaşmasında katkısının olması, bu katkısının 2010 yılında yapılan seçim sonrasında yeniden yapılandırılan HSYK'nın sekretaryasının oluşturulmasında ve tetkik hâkimleri ile müfettişlerin belirlenmesinde de görülmesi, 24.02.2011'de gerçekleştirilen Yargıtay ve Danıştay üyeliği seçimlerinden önce HSYK Genel Sekreteri ... ile HSYK Üyesi ...'nin evlerinde düzenlenen ve örgüt mensubu olduğu belirtilen HSYK üyelerinin bulunduğu gayriresmi toplantılara katılarak bu toplantılar neticesinde belirlenen büyük çoğunluğu örgüt mensubu hâkim ve savcılardan oluşan listenin Bakanlık ve örgüt mensubu olmayan diğer HSYK üyeleri nezdinde kabul görmesine aracılık etmesi, 21.12.2013 tarihinde Adli Kolluk Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe karşıt nitelikte görüşlere yer verilen ve bildiri şeklinde kamuoyuna açıklanan HSYK Genel Kurulunun 25.12.2013 tarihli ve 1024 sayılı karar metninin hazırlanmasına katkıda bulunması ve Genel Kurul gündemine alıp kabul edildikten sonra yayımlanmasını sağlaması, örgütün yargı eliyle gerçekleştirdiği operasyonları resmi görevinin mahiyeti itibarıyla yakından görmesine ve bu operasyonların amacına vâkıf olmasına rağmen HSYK'da görev yaptığı dönemde alınan kararlarda aşamalardaki ifadelerinde de açıkça belirttiği üzere örgüt mensubu hakim ve savcıları koruma amacıyla lehlerine olacak şekilde diğer örgüt mensubu üyelerle birlikte hareket etmesi ve örgütsel tavırla faaliyet göstermesi, aynı tavır doğrultusunda HSYK'da görev yapan örgüt mensubu tetkik hâkimleri ve müfettişlerin uzaklaştırılması için yapılan toplantılara katılmayarak çoğunluk sağlanamaması suretiyle bu konuda karar alınmasına engel olması şeklinde sübuta eren eylemleriyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği anlaşılan ve Genel Kurulun 21.12.2021 tarihli ve 347-653 sayılı kararında belirtilen örgüt yöneticiliğinin kıstaslarına ilişkin açıklamalara göre örgütün hiyerarşik yapılanması itibarıyla 5. katta veya daha üst konumda olmaması ve ayrıca idari ve yargısal konularda karar alınmasında etkin konumda olmakla birlikte örgütün mahrem yargılamasında yer aldığına ilişkin herhangi bir delil bulunmaması nedeniyle örgüt yöneticisi olarak kabul edilmesine imkan bulunmayan sanık hakkında yakalandıktan sonra örgütte kaldığı süreye ve konumuna uygun şekilde örgütün yapısı, faaliyetleri ve mensuplarıyla ilgili verdiği bilgilerin niteliği, faydalılık derecesi, etkin pişmanlıkta bulunduğu aşama ve özü itibarıyla istikrarlı şekilde devam ettirdiği gözetilerek tayin edilen cezada TCK'nın 221/4-2. cümlesi uyarınca yapılan indirim oranı isabetli ise de, temel cezanın belirlenmesinde Anayasa'nın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği zarar ve tehlikenin ağırlığı ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik, sanığın örgüt içindeki konumu, kaldığı süre, faaliyetlerinin nitelik, süreklilik ve çeşitliliği gözetilerek işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek, üst sınıra daha yakın bir ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde eksik ceza tayin edilmesi isabetli görülmemiştir.

Bu itibarla, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temel cezanın belirlenmesinde hakkaniyete uygun şekilde üst sınıra daha yakın bir ceza tayin edilmemesi, "isabetsizliğinden" bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı ile dosyanın devredildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesince 24.01.2023 tarih ve 34-1 sayı ile bozma kararına direnilmesi ile sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Direnme kararına konu hükmün de sanık müdafii ve Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma istemli 21.03.2023 tarihli ve 28877 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:

Ceza Genel Kurulunca yapılacak temyiz incelemesi sanık hakkında silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçundan cezalandırılma istemiyle açılan davada, İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesinde yapılan yargılama sonunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki yönüne ilişkin ise de;

İncelemeye geçmeden önce; direnme hükmünün Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.06.2022 tarihli ve 247-394 sayılı bozma kararından sonra 24.01.2023 tarihli celsede CMK'nın 307/4. maddesi gereğince bozmaya direnilmesine ve sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verildiği, gerekçeli kararda ise dosyanın geçirdiği safahata değinildikten sonra karara direnildiğinin ifade edildiği ve bozma ilamına konu Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26.12.2019 tarihli ve 76-170 sayılı kararının gerekçesinin aynen tekrar edildiği, bu sırada da Yargıtay Cumhuriyet savcısının bozma sonrası 24.01.2023 tarihli duruşmada verdiği ve sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle TCK'nın 314/2. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini talep ettiği esas hakkındaki mütalaası yerine silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçundan TCK'nın 314/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasını talep ettiğine ilişkin bozma öncesindeki mütalaaya yer verildiği, ayrıca direnme konusunda herhangi bir husus yazılmaksızın önceki hükümdeki gibi sanığın mahkûmiyetine hükmolunarak, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme kararı verildiği,

Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21.03.2023 tarihli ve 28877 sayılı bozma istekli tebliğnamede; "Bozma üzerine, Yargıtay Cumhuriyet savcısının 24/01/2023 tarihli duruşmada esas hakkında verdiği mütalaasıyla sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle TCK'nın 314/2. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmesine rağmen gerekçeli kararda silahlı terör örgütü yöneticiliği suçundan TCK'nın 314/1. maddesi uyarınca mahkûmiyet talep ettiğine ilişkin eski mütalaasına yer verilmesi düzeltilebilir maddi hata olarak(....)" değerlendirildiğinin ifade edildiği,

Anlaşılmaktadır.

Anayasa'nın 141 ve CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağına kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

Yargıtay 3. Ceza Dairesince; direnme kararına konu hükme ilişkin gösterilen gerekçede, Yargıtay Cumhuriyet savcısının bozmadan sonra verdiği esas hakkındaki görüşüne ve sanığın bozmadan sonraki savunmalarına yer verilmediği, ayrıca direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan bozulmakla ortadan kalkan önceki hükmün gerekçesinin iddia makamının esas hakkındaki mütalaası da aynen alınarak tekrarlanması suretiyle hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında, direnme kararına konu hükmün Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükmün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; kararın yeterli gerekçeyi içerdiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Açıklanan nedenlerle;

1) Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 24.01.2023 tarihli ve 34-1 sayılı direnme kararına konu hükmünün, Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanunî ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2) Dosyanın, Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.