Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Hırsızlıktan sanık (İ) nin yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (Adana Üçüncü Ceza Mahkemesi)nden verilen 3/12/1975 günlü hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay Altıncı Ceza Dairesince incelenerek 12/2/1976 gün ve 1041/1046 sayılı ilamıyla bozulup yerine geri çevrilmiştir.

İlk hüküm direnmeyi kapsayan 21/5/1976 günlü son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş, evvelki koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 8/10/1976 gün ve 6/5330 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :

Abone kaydı yaptırmadan elektrik işletmesine ait cereyan kullanmaktan sanık (İ) nin TCK. nun 491/1, 522, 59, 525 maddelerine istinaden cezalandırılmasına, 647 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ve cezasının teciline dair verilen hükmü, özel daire, abone kaydı yapılmadan cereyan kullandığından bahis ile hükümlülük kararı verilen sanığın evine sayaç takdırdıktan sonra elektrik kullandığı ve sarfettiği miktarın sayaçta açıkça belirlenmiş olması ve cereyanı parasız olarak kullanmak, diğer deyimle hırsızlık yapmak kastı ile hareket ettiğini gösteren kesin deliller münakaşa edilerek açıklanmadan yazılı gerekçe ile mahkûmiyet kararı verilmesini yasaya aykırı bularak bozmuş, mahkeme ise bu yöne ait bozmaya uymayarak bazı gerekçelerle evvelki hükmünde direnmiştir.

1 - TCK. nun 491. maddesinde, çalma suçu başkasına ait olan taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden almak olarak tanımlanmıştır.

Çalmanın gizli veya herkesin görebileceği tarzda işlenmesinin önemi yoktur, doktrin ve uygulamada elektrik enerjisi taşınabilir mal hükmündedir.

Elektrik enerjisinden yararlanmak isteyen kimse enerjiyi kullanacağı tesisini fenne uygun yöntemle yaptırdıktan sonra elektrik enerjisi satan kuruluşa yazılı veya sözlü müracaatta bulunması ve enerji satan kuruluşun da bu tesisin fenne uygunluğunu kontrol ve tesbit ettikten sonra izin vermesi ile imkan dahiline girer. Bu koşullara riayet etmeden kendiliğinden elektrik tesisini idarenin elektrik enerjisi taşıyan hattına bağlayan kimsenin eylemi başkasına ait taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden almak yani çalma suçunu oluşturur.

Kullanılan ceryanın elektrik sayacından geçirilmiş olması ve sayaçta yazılan enerji bedelinin ödeneceği düşüncesi ve bedelin suçun oluşmasına engel teşkil etmez. Ancak : Cezadan indirme için bir neden olabilir herkesin yararlandığı veya istenildiği takdirde sarfettiği cereyan bedelini ödeyeceği düşüncesi ile izin almadan elektrik cereyanı almasına yasal yönden imkan yoktur.

Aksine düşünce şahısların mallarına sahip olma güvencesini ortadan kaldırmakla toplum düzenini vahim derecede bozacağı aşikardır.

Bu düşünceden hareketle sanığın aşamalardaki savunmaları incelendiğinde : Özetle;

Yeni inşa ettirdiği evin elektrik tesisatını yapıp enerji sahibi belediye ile gerekli resmî işlemleri tamamlamak ve sayaç bağlayarak eve cereyan vermek üzere (Y) isminde bir elektrikçi ustası ile (1000) liraya anlaştığı ve anlaşma gereğince eve bağlanan elektriği 7-8 ay kadar kullandığı ve cereyan kesilmesinden sonra belediye ile gereken işlemlerin yapılmadığını, ismi geçen elektrikçi ustasına sorduktan sonra öğrenmiş olduğunu savunmuş ve kullandığı enerji karşılığı olan 1196 lira 20 kuruş parayı belediyeye ödediğine dair 17/6/1975 tarih ve 27517 sayılı makbuzu ibraz etmiş bulunduğu görülmüştür.

Bu savunmaya göre sanığın, enerji sahibi işletmeden ruhsat alınmadan evine cereyan bağlandığını bilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla savunmasını doğru olup olmadığının ve samimiyet derecesinin tayini gerekir, bunun için de gösterdiği savunma şahidi elektrikçi (Y) nin dinlenmesi ve toplanan delillerin birlikte incelenip kast üzerinde durularak bir sonuca varılması gerekirken evvelki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi,

2 - Mahkemenin 647 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verirken bir gerekçe göstermemesi Anayasanın 135. maddesinin son fıkrası ve CYUK. nun 1696 sayılı Kanunla değişik 32. maddesi hükmü gereği olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlılık gösteren içtihadı da bu yoldadır.

Bu itibarla sanığın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine 25/10/1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.