Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Hükümlerin tavzihinden bahis olan H.U.M.K. nun 455 inci maddesinin temyiz kararlarına şümulü olup olmadığı hakkında Temyiz Mahkemesi Dördüncü Hukuk Dairesiyle İcra ve İflas Dairesi kararları arasında meydana gelen ihtilafın tevhidi içtihat yoliyle halli Temyiz İcra ve İflas Dairesi Reisliğinin 26/10/942 tarih ve 775 sayılı yazısiyle istenilmesine mebni ihtilafın mevzuunu teşkil eden ve zikri geçen yazı teksir olunarak Umumi Heyet azasına tevzi edilmişti.

Müzakere için tayin olunan 7/6/944 tarihine rastlayan çarşamba günü saat 9.30'da toplanan Umumi Heyet Birinci Reis K1'ün başkanlığı altında müzakereye başlayarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar hulasaten Birinci Reis tarafından izah edildikten sonra söz alan:

K2: Tavziha müteallik hükümlerin temyiz mukarreratı hakkında da tatbiki lazım gelip gelmiyeceği hususu iki daire arasında ihtilaflıdır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 455 inci maddesinde yazılı olduğu üzere hüküm müphem veya gayri vazıh olur veya mütenakız fıkraları ihtiva ederse iki taraftan herbiri ibhamın tavzihini ve tenakuzun ref'ini isteyebilir.

Temyiz Mahkemesi hüküm mahkemesi değildir. Temyiz mukarreratı hakkında böyle bir tetkik yoluna müracaata esasen lüzum yoktur. Çünkü temyiz kararları ya tastike mütedair olur. Bu surette tavzih olunacak bir cihet mevzuubahis olamaz. Mucibi tavzih bir noktası varsa esas hükmün tavzihi talep olunmak lazım gelir. Veya temyiz olunan kararlar nakzedilir. Bu surette de tavziha mahal görülemez. Çünkü kararı bozulan mahkeme nakzı yanlış anlamış ise verdiği karar temyizen nakız muktezasına uygun olduğundan yine bozulur. Ve bundan kat'annazar tashihi karar yolu açık olduğundan bu tarikle de maksat hasıl olur.

Şimdiye kadar icraya intikal eden temyiz kararlarından hiç birinin metninde tereddüt edildiğini veya tavzihi istilzam eder bir hal iktisap ettiğini görmedim. Binaenaleyh Temyiz Mahkemesi kararlarına karşı tavzih yolunun açılması zaid ve işlerin lüzumundan fazla uzaması bakımından da muzırdır. Çünkü isabet kadar süratli de ehemmiyeti var. ikisi içtima ederse hak sahibi tatmin edilmiş olur. Nadiren lüzum hasıl olsa bile bunun için böyle işlerin uzamasını mucip bir yolun açılması doğru olur mu? Bir şeyin faidesiyle zararı mukayese olunmak icap eder. Bir şey ki zararı, mahzuru fazladır, bunu terketmek zaruri olur. Ender hadisat için hüküm konulamaz. Hükümler ekser içindir.

Temyiz Mahkemesi kararlarına karşı tavzih talep olunamayacağı hakkında Temyiz Mahkemesi Umumi Heyetinin teşrinievvel 940 tarihli kararım musaadenizle okuyorum. (Temyiz Mahkemesi Umumi Heyetince nakzedilen kararın tavzihi talep olunmakta ise de temyiz kararlarına karşı tavzih talep olunamayacağından dilekçesinin reddine) gerek Umumi Heyetin işbu kararı, gerek tashihi karar yolu açık olduğundan iadei muhakeme tarikinin temyiz kararlarına karşı kapalı olduğuna dair bulunan tevhidi içtihat müessesesi kararı temyiz mukarreratına karşı tavzihin caiz olmayacağı hakkındaki mütalaamı teyit ettiğini ilaveten arzeylerim.

K3: İhtilafın mahiyeti temyiz kararlarına karşı tavzih talep olunup olunamayacağı meselesidir. Muhterem muhasımlarımız,

1- Tavzih faslındaki hüküm ve mahkeme kayıtlarından istidlal süretiyle,

2- Temyiz kararlarına karşı tashihi karar yolu mevcut olduğundan ve nihayet temyiz kararlarının tavzihini talep etmek işleri uzatacağından bahsile temyiz kararlarının tavzihi talep edilemeyeceği fikrindedirler.

455 ve müteakip maddelerdeki hüküm ve mahkeme kayıtlarından Temyiz Mahkemesi ilamlarının tavzihi talep edilemeyeceği istidlal edilemez. Filhakika Temyiz Mahkemesi bir hüküm mahkemesi değildir. Temyiz Mahkemesi asliye ve sulh mahkemelerinden verilen hükümlerin mevzu Kanunlarına uygun olup olmadığını tetkik ile mükellef bir teşekküldür. Fakat bundan temyiz ilamlarının tavzihi talep edilemeyeceği neticesi çıkarılamaz. Zira ibham ve tenakuz sulh ve asliye mahkemeleri hükümlerinde olabileceği gibi temyiz ilamlarında da olabilir.

Temyiz ilamlarının şümul ve neticelerinin veya manasının neden ibaret olduğunun tayininde tereddüt edilebilir. Yahut temyiz kararında birbirini bozan fıkralar bulunabilir. Hükmün icrasındaki ve ya ittiba ve ısrar hususundaki müşkülatı bertaraf etmek ancak tavzih yoluna müracaat etmekle kabil olabilir ki bunu tavzih etmek de o hükmü veren Temyiz Mahkemesine aittir. Kaldı ki, Temyiz Mahkemesinin mahkeme hükmünü tadil ve ıslah suretiyle de tasdik edebileceği kabul edilmiştir. Bu takdirde temyiz ilamlarına karşı tavzih yoluna müracaat etmek daha ziyade kesbi zaruret eder. Bahsolunan tevhidi içtihat kararının hadiseye şümulü olmadığı gibi Tevhidi içtihat Müessesesi, Heyeti Umumiye kararı ile de bağlanamaz. Temyiz ilamlarına karşı tashihi karar yolu var, buyurdular. Bu da temyiz ilamlarının tavzihi talep edilemeyeceğine delalet etmez. Çünkü bil kerre Temyiz Üçüncü Hukuk Dairesinden sadır olan ilamlar hakkın da tashihi karar yolu kabul olunmamıştır. Diğer dairelerin kararlar hakkında da tashihi karar talebi bir müddet ile mukayyettir. Halbuki 455 inci madde mucibince hükmün icrasına kadar ibhamın tavzihi ve tenakuzun ref'i talep olunabilir. Bundan başka tashihi karar sebepleri mahduttur. Tashih sebebi olmıyan herhangi bir ibham ve tezat, tavzih sebebi olabilir.

İşleri uzatmak bahsine gelince, fikrimce tavzih caiz değildir dersek işler daha ziyade uzamış olur. Çünkü, mesela nakzolunan bir işte hakim seri ve salim bir karar verebilmek için nakzın müeddasıni iyi anlamak lazım gelir. Aksi takdirde muhakemenin icrasında bil çok müşkülat ve teşevvüş hasıl olur. Binnetice vereceği hükümde de isabet mülahaza edilemez. Bu sebeplere binaendir ki, tavzih talebi mahkeme hükümlerine münhasır olmayıp temyiz kararlarına da şamildir.

K4: 330 tarihli İcra Kanununun altıncı maddesi mucibince hüküm vazıh olmadığı surette icra memuru ilamı veren mahkemeden istizah ederdi. Mülga mevzuatımızda icra kanununda yer bulan hükmün tavzihi usulü, 927 senesinde meriyete giren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa bir faslı mahsus olarak girmiştir.

Bu fasıl H.U.M.K. numuzun alındığı Nöşatel usul kanunundan aynen iktibas olunmuş ve kanunumuzun 456 inci maddesi mucibince hükmün tavzihini, hükmü veren mahkemeden istemek salahiyeti eski mevzuatımızda olduğu gibi icra memuruna değil, alakalılara tanımıştır.

Tavzih ve aslına göre tefsir tarafların adresleri, iddia neticeleri hesap hataları hakkında hükmün aydınlatılmasından ibarettir. Yani tavzih ve tefsir ilamın hüküm fıkrasında, "dispositif kısmında" cari olup mucip sebeplerinde, "motif" de cari değildir. Bu fasılda hükmün tavzih ve tefsiri hangi hallerde ve şartlar altında ve ne şekil ve merasim dairesinde ifa olunacağı gösterilmiştir.

Tavzih ve tefsir faslının temyiz mukarreratına da şümul ve derecesi hakkındaki düşünceme gelince, kanunumuzun alındığı Nöşatel usul kanunu Neuchatel kantonu adliye teşkilatına göre district mahkemeleriyle (bizim teşkilatımızda sulh mahkemelerine benzetilebilir) Kanton mahkemesinde (Teşkilatımızda asliye mahkemesi denilebilir) cari muhakeme usulünü gösterir. Gerçi Kanton mahkemesinin bazı hususlarda istinaf ve temyiz salahiyeti varsa da, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun temyiz faslına göre temyiz tetkikatı isviçre Federal Mahkemesinde icra olunur, isviçre Federal Mahkemesi teşkilatı ve hukukta cari muhakeme usulleri kanununa göre Federal Mahkemesinden verilen hükümlerin tavzih ve tefsiri usulü mevcuttur. Ancak kanunumuzun temyiz faslı Federal kanunundan muktebis olmadığından bizde temyiz mahkemesinden verilen hükümlerde tavzih ve tefsir mutlak surette cari olamaz. Hükümlerin tavzih ve tefsiri ilamı veren mahkemeden istenebileceğine göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun 438 inci maddesi mucibince tahkikat ve muhakemeye muhtaç olmıyan hallerde mezkur maddenin verdiği cevaza binaen Temyiz Mahkemesi yeniden bir hüküm tesis ettiği hallerde yalnız cari olabilir. Tastik ve nakız hallerinde cari olamaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun temyiz faslında Federal Mahkemesinde cari olmıyan iki usul konmuştur. Biri tashihi karar yolu, diğeri de asliye ve sulh mahkemelerinin nakız kararlarına karşı ısrar yoludur, işte bu iki tarz temyizde cari olmıyan hükmün tavzih ve tefsiri yerine kaim olabilir.

Binaenaleyh temyizde tashihi karar ve ısrar yolu olduktan sonra Temyiz Mahkemesinin herhangi bir dairesi için tavzih ve tefsir hükmün temyiz mukarreratında cari olmaması da bir mahzur tevlit etmez.

K5 : Tavzih beyana taalluk eder. Bir tarike müracaati tazammun eder. 459 uncu maddedeki sebepler başkadır. Bir muhatabın tefehhümüne göre değişen ve bazı izah ve tefsirleri icap ettiren tarzı beyandır. Ancak o mananın şümulü hususunda tefehhüm itibarile ihtilaf olabilir. Bunda evvela taraflara, ikincisi istinafta verilen karar üzerine bidayet hakimi ve nihayet icra hakimi tereddüt eder.

Bizde yenilik olarak tavzih faslı konmuştur. Bunu kül halinde kabul etmek lazımdır. Islah, üçüncü şahsın duhulü temyizde cari değildir. Mahalli mahkemesi mütekellim olan temyiz mahkemesinin ne kastettiğini nasıl anlayabilir? Mücmelin izahı mücmile aittir Tavzih beyana taalluk eder. itiraz, temyiz, tashihi karar bir haksizliğin düzeltilmesi talebidir. Tashihi karar da tevzihten müstağni kılmaz. Müphem olduğundan dolayı tashihi karar ediyorum dese bunu esbabı erbaadan birine temas etmez diye red ederiz. O halde tashihi kararı tavzih yerine nasıl ikame ediyorlar?

K6: Sehiv ve hata Temyiz Mahkemesinde de olabilir ve ıslah edilmek lazım gelir. Temyiz ilamı ibham ve mütenakız fıkraları ihtiva eder ve taraflardan biri sizin bu kararınızın tashihini isteyeceğim, fakat şu noktayı anlamak isterim, derse bunu yapmayacak mıyız? Tashihi karar sureti ile bu ibhamı anladıktan sonra ikinci bir tashihi karar yaparsa kanun yolları kapanmış mi denecek? Kaidedir ki, mücmeli izah mücmile aittir. Taraflar gerek tashihi karar haklarını kullanabilmeleri ve gerek hakimin temyizin noktai nazarını anlayabilmesi için tavzih zaruridir. Kanunun ruhu da vardır. Gerçi Temyiz, hüküm mahkemesi değildir Fakat kelimelere saplanıp kalmak doğru olamaz. Aklın lüzumlu gördüğü şeylerde o dairede hareket etmek lazımdır.

K7: Söylenmeyenleri söylemek azmindeyim. Temyiz faslında sarahat olmayan şeylerden bir çokları temyiz faslında cereyan etmektedir. Tebligat bu cümledendir. Tavzihin Temyizde de cereyan etmesi halindeki faidei azime tebarüz ettirilmiştir. Usulümüz hüküm ve kararı elfazı müteradife olarak kabul etmiştir.

459 uncu maddenin Temyizde de cereyan etmesini K8 kabul ettiler. Halbuki burada da "hüküm" denmiştir. Bizim dairemiz şubat ayına benzer. Mürafaası yok, tashihi kararı yoktur. Biz de on beş bin iş içinde hata ederiz. Tavzih yolu temyizde de cari olmalıdır. Temyiz ilamında altı üstünü tutmıyan cümleleri sulh hakimi düzeltsin diyebilir miyiz? Muarızların neticei iddialar buna müteveccihtir ki, şayanı kabul değildir.

K8: H.U.M.K.nun üçüncü babı (hükümlere karşı müracaat tarikleri) ünvanlıdır. Bu babın birinci faslı (temyiz), ikinci faslı (iadei muhakeme), üçüncü faslı (hükümlerin tavzihi) başlıklıdır. Bunların hepsi hükümler aleyhinde müracaat olunacak kanun yollarıdır.

Hükümlerin tavzihi faslının temyiz faslından sonra gelmesi, temyiz kararları aleyhinde tavzihin .caiz görüldüğüne delalet etmez. Bu ciheti bu yolda ileri sürülen mütalaaya cevap olarak arzediyorum.

Tavzih talepleri temyiz kararları hakkında değil, hüküm mahkemelerinin karar ve hükümleri hakkında olur. Bu hususu H.U.M.K. nun tavzihe mütedair olan faslının açık ifadeleri ve hükümleriyle anlamak mümkündür.

Bir kerre tavzihin ne sebeple istenebileceğini bildiren 455 inci maddesinde, (hüküm müphem ve gayri vazıh olur veya mütenakız fıkraları ihtiva ederse tarafların bu ibhamın tavzihini ve tenakuzun ref'ini isteyebilecekleri) yazılıdır. Bir de tavzih faslında 459 uncu madde vardır ki, orada da ayniyle, (iki tarafın isim ve sıfat ve neticei iddialarına müteallik hatalar ve esas hükümdeki hesap hataları kendilerinin istimaından sonra mahkeme tarafından tashih olunur. Tashih olunan cihet hüküm zirine yazılır) deniyor.

Bu iki maddenin mevzuları birbirinden tamamiyle farklıdır. Önce söylemekliğimiz icap eder ki, bizim ihtilafımız 455 inci madde şümulüne giren bir tavzih sebebiyle vakidir. 459 uncu madde mevzuuna giren hatalar hakkında içtihadın tevhidi istenmiyor. 459 uncu maddeye giren bir hata hakkında ayrı bir düşüncemiz olabilir. Bunda ihtilaf etmeyebiliriz. Mesela bir temyiz kararında mümeyyiz ve mümeyyizünaleyhin isimleri yanlış yazılmış, mümeyyizin ismi mümeyyizünaleyhin adı olarak gösterilmiş ve yine mümeyyiz davacının iddiasını hulasa olarak karara geçirmek icap etmiş de bu hatalı olarak naklolunmuş ve hulasa temyiz kararında tamamiyle 459 uncu maddeye uyan bir yanlışlık yapılmış. Bu yanlışlıkları ve hataları kim düzeltir ve bunlar nasıl düzeltilir? Bu mesele 455 inci maddenin mevzuu olan tavzih haricinde olduğundan ve bunlarda bir ihtilaf olmadığından bu nokta hakkında mütalaamı arzetmiyorum. Tamamiyle 455 inci madde mevzuu olan tavzih ihtilafı konuşulurken bu maddenin karıştırılmaması lazımdır.

Bu beyandan -sonra 455 inci madde mevzuuna, dahil ihtilaf geçiyorum. 455 inci maddede hüküm müphem ve gayri vazı olursa denilerek hükümden bahsolunuyor. 456 inci maddede tavzih talebi hükmü veren mahkemeye arzuhal verilerek yapılır, deniyor, 457 inci madde mahkemenin tavzih talebi üzerine nasıl tetkikatta bulunacağını ve bunun için lüzum görürse izahat almak üzere alakalıları çağıracağını bildiriyor. Bu maddelerdeki hüküm, hükmü veren mahkemenin kelime ve cümleleri... ve bu mahkemelerde yapılacak tetkikat şekli tavzihin, hüküm mahkemelerinin kararları ve hükümleri hakkında olacağım açıkça gösterir.

Kanunda kullanılan ıstılah ve tabirlerin muayyen ve muhtes mana ve mefhumları vardır. Bunlara kıymet ve ehemmiyet verilmek icap eder. Usul kanunu hükümlerine göre Temyiz Mahkemesi hüküm mahkemesi değildir, kanun mahkemesidir. Hükmü veren mahkeme denilince bu ifadede Temyiz Mahkemesi dahil olmaz. Usulün temyiz faslı ve diğer fasıllarının alakalı maddeleri gözden geçirilirse hüküm mahkemeleri için karar veya hüküm verdi diye karar ve hüküm kelimeleri kullanılmış ve .fakat Temyiz Mahkemesi için hüküm verdi denmemiş olduğu görülür. Temyiz mahkemesi için hüküm tesisi yoktur, kanun hükümlerini korumak vardır. Usulün 432, 438 ve 439 uncu maddeleri mucibince ancak red, bozma, tastik, tadilen ve tashihan lastik kararı vermek vardır. Bu suretle kanunda kullanılan hüküm ve hükmü veren mahkeme, kelime ve cümleleri, tavzihin temyiz kararları hakkında olmayacağı hakkında kanuni bir nas teşkil eder.

Bundan başka 455 inci madde mevzuu olan ibhamın ve mütenakız fıkraların tavzihi hususu diğer sebep ve mülahazalar ile de temyiz kararları için varit değildir. Şöyle ki;

Temyiz olunan hüküm veya karar, temyiz tetkikatı sonunda biraz evvel söylediğim gibi tastik veya nakız veya tadil ve tashih suretiyle tastik olunur veyahut temyiz "talebi reddedilir. Bir temyiz kararı bu ihtimaller dışında değildir;

1- Temyiz kararı tastike mütedair bulunursa, böyle bir kararda ibham ve mütezad fıkraların mevcudiyeti nasıl olur? Akla gelen tastik kararının esbabı mucibesi müphem ve gayri vazıhtır yahut mütezat fıkraları muhtevidir, bu olabilir. Fakat şunu arzedeyim ki, ibham ve vuzuhsuzluk ve mütezat fıkralar usulün 388 inci maddesinin 6 numaralı fıkrada yazılan hükümde (dispositif) de olmak lazımdır. Tavzih yalnız, hükmün manalarındaki müphemiyeti ve vuzuhsuzluğu ve tenakuzu gidermek için kabul olunmuştur. 455 inci maddenin beyanı açıktır. (Hüküm) deniyor. Hükmün istinat ettiği esbabı mucibelerde ibham ve tenakuz tavzih sebebi olmaz. Belki temyiz sebebi olur. Temyizin asıl tastik ettiği hükümdür. Temyiz esbabı mucibe söylemeden tastik etmiş olsaydı ne olacaktı? Temyizin tastik kararında mucip sebepleri şöyle demesinin, böyle demesinin tavzihinden ne çıkar? Bu mucip sebeplerinin düzeltilmesi çok lazım ve tarafları alakadar ediyorsa bı tashihi karar yoliyle kabildir. Tastik olunan hüküm müphem ise açık değilse bunun şümulünü o hükmü veren hakime söyletmek icap eder. Hükme vuzuh verecek o hakimdir. Eğer biz hükmün şu na da delaleti vardır, bunu da şümulüne alır veya almaz dersek mahallinin. bu hususta ilk söz söylemek hakkına tecavüz etmiş oluruz ve sonra alakadarların yapılacak bir tavzihi kabul etmemeleri halinde kanun yollarına müracaat haklarını ihlal ve onları bu haktan ve bir dereceden mahrum etmiş oluruz.

Bu mütalaaya ilave olarak temyizin tastik kararlarına karşı tashihi karar yolu da olduğunu ve icap ederse bu yola da gidilerek düzeltilmesi istenilen mucip sebeplerin tashihi istenilebileceğini arzederim.

Sayın muarızlarımız, bir tastik kararında mütenakız esbabı mucibeler olabilir. Şöyle yapılmamış denir, fakat o yapılmış olur. Bu ibarelerin ne saikla söylendiğini Temyiz bilir. Bu sebeple temyiz kararında tavzih olur buyurdular. Biraz evvel arzettim. Bir tastik kararında tenakuz ve ibham kusurlar bu kararın esbabı mucibesine müteveccih bulunur. Esbabı mucibenin şu veya bu sebeple tavzihi olmaz ve buna lüzum yoktur. Kanun hükümden bahsediyor. Bu suretle kendilerine cevap vermiş oluyorum.

2- temyiz kararı nakza mütedair ise ve bu bozma kararında ibham ve mütenakız fıkralar bulunursa mahalli mahkemesinin hadise mahiyetine Ve iddia ve müdafaalara göre kanun hükümleri dairesinde davayı görmesi ve hükme bağlaması icap eder. Mahkeme ya nakızdan anladığına ve kanun icabına göre yeniden tetkikat yapar ve hükmünü verir veya evvelki kararında ısrar eder. Her iki halde de bu hüküm ve kararlar tekrar temyiz yoliyle tetkike tabi bulunur. Muamelenin bu suretle cereyanı pek tabiidir. Kanun hakime bir tavzih talebi hakkı vermemiştir. Tarafların böyle bir yola müracaat etmemeleri halinde hakim ne yapacak ve nasıl karar verecek idise onu yapar. Bundan başka alakadarlar iddia ve müdafaaları bakımından temyiz kararlarındaki ibham ve tenakuzdan dolayı tashihi karar da isteyebilirler. Bu hal ve vaziyette tavzih istemenin yeri ve lüzumu yoktur,

Bozma kararındaki ibham ve tenakuzun tashihi karar sebebi olabileceğinde şüphe edilemez. Çünkü tavzih sebeplerinin ilk (hükmün müphem ve gayri vazıh olması) halidir. Usulün 389 uncu maddesinde (verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.) deniyor. Bu usul kanunun bir emridir. Tashih sebeplerinin biri de 440 inci maddenin üçüncü bendi mucibince hükmün usul ve kanuna muhalif bulunması halidir. Müphem ve gayri vazıh olan bir bozma karariyle usulün 389 uncu maddesi hükmüne, emrine muhalefet edilmiş olur. Bu muhalefet de 440 inci madde bend 3 mucibince tashihi karar sebebi olur.

Bundan sonra diğer tavzih sebebi hükmün mütenakız fıkraları ihtiva etmesi halidir. Bu da usulün 440 inci maddesinin ikinci bendi mucibince tashih sebebidir. Bu bendde bir ilamda yekdiğerine mübayin fıkralar bulunması halinin tashihi karar sebebi oldüğü yazılıdır. Görülüyor ki, tavzihi icap ettiren hallerin hiç birisi açıkta kalmıyarak tashihi karar sebebi olabilmektedir.

Sayın Reisimiz Bay K5 nakızdan bir mana çıkmazsa hakim ne yapsın ve sonra tashihi karar, tavzihi temin edecek bir yol değildir, onun sebepleri başkadır, buyurdular. Bu maruzatımla kendilerine cevap vermiş oluyorum.

3- Temyiz kararı temyiz talebinin reddi hakkında ise, bu kabil kararlar mahiyeti itibariyle tavzih istemez, red reddir. Bunun ibhamı ve tenakuzu olmaz. Şayet bir red kararında ve müddet hesabında her hangi bir hesap sehvi olursa bu her zaman tashihi karar yoliyle tashih olunabilir. Nasıl ki, daima yapıyoruz. Tashihi karar yolu nün kabul olunmadığı işlerde beyan olunduğu veçhile, hesap hatasına müstenit bir red kararının düzeltilmesi yolu tavzih yolu olamaz. Tavzihin sebebi bellidir. Onun yolunu başka aramak icap eder. Hadise 459 uncu maddeye uyarsa o suretle düzeltilir. Evvelce söyledim, bu madde ihtilaf mevzuu değildir.

4-temyiz kararı tadil ve tashih suretiyle tastike mütedair ise, Hukuk Usulünün 438 inci maddesinin muayyen fıkrasında temyiz olunan karar esas yönünden kanuna uygun olup da kanunu tatbikte bir yanlışlık yapılmış veya kanuna uymıyan husus hakkında yeniden tahkikat ve muhakeme yapılmasına lüzum görülmezse bundan ötürü kararın bozulmıyarak bu cihetlerin düzeltilmesi ve değiştirilmesi suretiyle tastik edileceği yazılıdır. Kanunu tatbikte hata ve kanuna uymıyan husus kanun maddesinin veya esbabı mucibesinin beyanındaki veya sabit görülen hale göre şöyle veya böyle denilmesindeki hatalardır. Bunlar tadil ve tashih olunduktan sonra bunda ibham ve tenakuz nasıl farzolunabilir? Farzolunsa bile bunu düzeltecek yol vardır ve tashihi karar yoludur. Nasıl ki, bu fıkra 2606 numaralı kanun ile değiştirilmeden evvel (Temyiz Mahkemesi şu hallerde temyiz olunan kararı tadil ve tashih suretiyle tastik eder) cümlesinden sonra (bu karara) karşı tashih talep olunabilir suretinde idi. (Bu karara) sözü ile tashihi kararın sadece bu hale münhasır olacağı yolunda hasıl zebahı gidermek ve bu vaziyet de dahil olmak üzere bütün temyiz kararlarına karşı tashih yolunun mevcudiyetini bildirmek için 2606 numaralı kanun ile 438 inci maddede değişiklik yapılmış, tashihi karar yolu müstakil bir fıkrada gösterilmiştir.

Hülasa, bu ihtimalde Temyiz Mahkemesince yeni bir hüküm verme yoktur, verilmiş bir hükmün tastiki vardır. Tadil ve tashih suretiyle tastik için fıkraya konulan kayıt ve şartlar bir tavzih sebebini istilzama müsait değildir.

Şimdi diğer bir iddiaya geçiyorum. Tashihi kararda, tavzihi müstelzim bir hal olursa yani ibham ve tenakuz bulunursa iddiası. Bu ihtimal de varit değildir. Tashihi karar mevzuunu ve bunun tetkiki usulünü gözden geçirirsek tashih kararında tavzih istemeyeceği anlaşılır, şöyle ki;

Bir temyiz kararı aleyhinde tashihi karar talebi kanuni sebeplere müstenit ise, tashihi karar talebi kabul olunur. Evvelce verilen temyiz kararı kaldırılır. Temyiz olunan hüküm veya karar hakkında yeniden temyiz tetkikatına başlanır. (Usulün 442 inci maddesi) bu yeni tetkikat sonunda mahalli mahkemesinin temyiz olunan hüküm veya kararı ya tastik veya nakız veya temyiz talebi red veyahut tadil ve tashih suretiyle tastik olunur. Bu dört ihtimal için biraz evvel arzettiğim mütalaayı tamamiyle tekrar ederim. Vaziyet yukarıda tafsil ettiğim suretlerle hal olunur.

Tashihi karar talebi kanuni sebeplere istinat etmez de reddolunursa bu red kararının tavzihi olmaz. Bu kabil tashih taleplerinin reddi kararına karşı tavzih talebini kabul etmek tashihi kararlara karşı isim değiştirmek suretiyle tekrar tashihi karar yolunu açmak olur. Usulün 442 inci maddesinde (tashihi karar arzuhalinin reddine veya kabulü ile kararı sabıkın tadiline dair südur eden kararlara karşı tashihi karar caiz olmadığı) yazılıdır. Hiçbir kimse tashih talebinin reddi kararına karşı, ben tekrar tashihi karar talebindeyim, demez, tavzih istiyorum der. Tavzih adiyle kanunun men ettiği bir yolu açmış oluruz. Bu nasıl mümkün ve caiz olur?

Mütezad fıkralar tashihi kararda olursa deniyor, bunun cevabı geçen sözlerimde vardır. Tashihi karar talebi sonunda mahallinin hükmü tastik olunursa veya bozulursa tavzih sebeplerinin ne yolda bir tetkike tabi tutulabileceğini arzettim.

Bundan sonra sulh işlerinde temyiz kararlarına karşı tashih karar yolunun kabul edilmemiş olması temyiz kararlarına karşı tavzihin kabulünü de lüzumlu kılmaz. Çünkü, Temyiz Mahkemesinin bir sulh davası hükmünü tastik ve nakzetmesi hallerinde yukarıda arzettiğim veçhile tavzih vaziyetleri mütalaa ve tetkik olunur. Tastik veya nakız kararlarında tavzihe niçin lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını arzettim. Ayni haldir. Tashihi karara lüzum olmadan mesele hallolunabilir. Tadil ve tashih suretiyle tastik karar vermesi halinde de hadiseye uyarsa 459 uncu maddenin koyduğu tashih yolu vardır. Sehiv ve hata o suretle düzeltilir. İbham ve vuzuhsuzluk ve mütenakız fıkraların vücudu gibi tavzih halleri esasta bir tadil ve tashih suretiyle verilebilecek tastik kararlarının mahiyetlerinde tasavvur olunamaz. Bunların karakterleri buna müsait ve mütehammil değildir.

Şu ciheti arzedeyim ki, kanun vazumız bir lüzum ve düşünce ile sulh işlerinde tashihi karar yolunu kabul etmemiştir. Bu işlerin fazlaya tahammülleri olmadığından kısa kesilmesini istemiştir. Tavzih yolu adı ile bir tashihi karar yolu açamayız.

Hulasa, 455 inci madde mucibince tavzih talebi temyiz kararlarına karşı istenemez. Tavzih hüküm mahkemelerinin verdikleri hüküm ve kararları hakkında olur. Maruzatım bundan ibarettir.

K2: Sükut kabul etmek demektir. Temyiz faslında bulunan bazı maddeler tatbik edilir. Ancak kabili telif olmak şartiyledir. Biz tavzihi kabili telif görmüyoruz.

Temyiz tetkikatı tavzihten müstağni bir netice olduğu için ancak tashihi karar yolunu gösterdiğim. Yedi senedenberi Temyiz Mahkemesine kararlarımızın vuzuhsuzluğundan dolayı bir müracaat sebketmemiştir.

Hüküm tadil edilmez. Temyiz Mahkemesinde tesis yoktur.

Birinci Reis: Temyizin bir kararında ibham ve tenakuz görülürse bu kendisine izah ettirilemezse kime izah ettirilecektir? Kanun bir tavzih yolunu kabul etmiştir. Temyiz kararlarına tavzih olunamaz demeğe bir kül olan kanun hükümlerinin mani teşkil etmesi lazımdır, demeleriyle neticede:

Hükümlerin tavzihinden bahis olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 455 inci maddesinin Temyiz Mahkemesi kararlarma şümulü olup olmadığı hakkında Temyiz Mahkemesi Dördüncü Hukuk Dairesiyle İcra ve İflas Dairesi kararları arasında ihtilal mevcut olduğu verilen izahattan anlaşılmıştır.

Tavzih talebinin hükmü veren mahkemeye iki nüsha olarak ita edilecek arzuhal ile vaki olacağından bahis olan usulün 456 inci maddesindeki "Hüküm ve mahkeme" tabirlerinden istidlal edilerek bir hüküm mahkemesi olmıyan temyiz kararlarına karşı tavzih talep edilemeyeceği iddia olunmaktadır. Gerçi Temyiz Mahkemesi bir hüküm mahkemesi olmayıp asliye ve sulh mahkemelerinden verilen hükümlerin mevzu kanunlara uygun olup olmadığını tetkik ile mükellef bir teşekkülden ibaret bulunmuş ise de bundan temyiz kararlarının tavzihi talep edilemeyeceği neticesi çıkarılamaz. Çünkü tavzih, müphem ve gayri vazıh olan yahut mutenakız fıkraları ihtiva eden hükümlerdeki ibhamın izah ve tenakuzun ref edilmesi demektir.

İbham ve tenakuz sulh ve asliye mahkemeleri hükümlerinde olabileceği gibi Temyiz Mahkemesi ilamlarında da olabilir. Hususiyle Temyiz Mahkemesi, usulün 438 inci maddesinde gösterildiği üzere temyiz olunan karar, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunu tatbikte bir yanlışlık yapılmış veya kanuna uymayan husüs hakkında yeniden tahkikat ve muhakeme yapılmasına Temyiz Mahkemesince lüzum görülmemiş olursa bundan ötürü temyiz olunan kararı bozmayıp düzelterek lastik edebileceğine göre hakim ve taraflar temyiz ilamlarının şümul ve neticelerinin veya manasının neden ibaret olduğunun tayininde tereddüt edebilirler. Yahut Temyiz Mahkemesi kararlarında birbirini nakzeden fıkralar bulunabilir, gerek ilamın icrasında, gerek ittiba veya ısrar hususlarında müşkülatı mucip olmamak ve mahkemeleri yanlış bir yola sevketmemek için ilk önce ibhamı tefsir ve tavzih etmek ve mütenakız fıkraları kaldırmak lazımdır ki, bu da ancak o kararı veren Temyiz Mahkemesine aittir.

Filvaki temyiz kararları aleyhine tashihi karar talep olunabilirse de bu, bu husustaki temyiz ilamının tavzihi talep edilemeyeceğine delil olamaz. Çünkü Temyiz Üçüncü Hukuk Dairesinden sadır olan kararlar aleyhinde tashihi karar talebi kanunen kabul edilmemiştir. Diğer temyiz daireleri kararlarına gelince, bunlarda da tashihi karar talebi bir müddetle mukayyettir. Halbuki 455 İnci madde mucibince hükmün icrasına kadar ibhamın tavzihi ve tenakuzun ref'i talep olunabilir. Bundan başka tashihi karar ile tavzih talebi sebepleri bir olmayıp başka başka şeylerdir. Tashih sebebi olmıyan herhangi bir ibham ve tezadın tavzih sebebi olabileceği gibi tashihi karar hakkı kullanılmak için de ilk önce temyiz kararındaki ibhamın tavzihine ve tenakuzun ref'ine lüzum ve ihtiyaç hasıl olabilir. Zikrolunan mucip sebeplere binaen tavzih talebi, mahkeme hükümlerine münhasır olmayıp Temyiz kararlarına da şamil olduğuna 7/6/944 tarihinde üçte iki çoğunlukla karar verildi.