OLAY
(A), (B) ve (C)’nin ortak oldukları (X) Limited Şirketi tekstil sektöründe faaliyet…
(A), kendisine karşı açılan alacak davası devam ederken şirketten hisse devirlerine…
SORULAR/CEVAPLAR
1. (A)’nın kendisine karşı açılan alacak davasında yapmış olduğu savunmayı ispat yükünün dağılımını da dikkate alarak değerlendiriniz.
(A)’nın yapmış olduğu savunma hukukî niteliği itibarıyla bir ikrar olup, ikrar çeşitlerinden vasıflı ikrardır. Vasıflı ikrar, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıanın (somut olayda 100.000 TL’nin ödenmesi) doğruluğunu beyan etmekle beraber, vakıanın vasfının, hukukî niteliğinin farklı olduğunun ileri sürülmesidir. (A), sözü edilen bedelin ödendiğini kabul etmekle beraber, bunun ödünç niteliğinde değil, satım bedeli olarak ödendiğini ileri sürmektedir. Hukukumuzda vasıflı ikrarın bölünemeyeceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla ispat yükü, ikrarına vasıf ekleyen tarafta değil, lehine ikrarda bulunulan taraftadır. Bu sebeple olayda ispat yükü X Ltd. Şti. ortaklarındadır.
2. (X) Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinin söz konusu dava bağlamında mahkemece delil olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini tartışınız.
Ticari defterlerin delil olarak kullanılabilmesi için; kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yapılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekir. Ayrıca her iki tarafın defter tutma yükümlülüğünü haiz olması yani uyuşmazlık konusu işin yapıldığı tarihte her iki tarafın tacir olması gerekmektedir. İlaveten her iki tarafın da defterlerine geçirmesi gereken bir ticari işten kaynaklanan uyuşmazlık söz konusu olmalıdır. Gerçek ve tüzel kişi olup olmadığına bakılmaksızın her tacir, yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebiri tutmakla yükümlüdür. Ayrıca limited şirketler pay defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmak zorundadır. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Limited şirketlerde hisse devri pay defterine kaydedilir. Gerçek kişi tacirin de defterlerinde bu hususta bir kayıt bulunmakta ise defterlerin delil olarak kullanılması mümkündür.
3. Şirket ortaklarının henüz şirket kurulurken, ortaklar ile şirket tüzel kişiliği ve ortakların birbirlerine karşı şirketle ilgili olarak açacakları davalarda şirket ortaklıkları sona erse dahi yalnızca şirket nezdine tutulan ticari defterlerin delil olarak kullanılacağı yönünde yaptıkları bir sözleşmeyi varsayalım. Bu sözleşmenin yapılan yargılamaya etkisi ne olurdu?
Sözü edilen nitelikte bir sözleşme delil sözleşmesidir. Delil sözleşmesi bir vakıanın belli bir delil ile veya diğer deliller yanında kararlaştırılan türdeki delillerle ispat edilebileceği konusunda yapılan bir sözleşmedir. Delil sözleşmesi davadan önce veya dava sırasında yapılabilir. Delil sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerekir. Ancak bu şekil şartı yalnızca ispat şeklidir. Hukukî niteliği itibarıyla bir usul sözleşmesidir. Bununla birlikte HMK 193/2 gereğince taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir. Somut olayda da böyle bir durum olup sözü edilen sözleşme geçersiz kabul edilmelidir.
4. (C)’nin davanın ihbarı üzerine (A)’ya verdiği yanıt yerinde midir? Neden?
Davanın ihbarı, ihbar etkisini (m.64) sağlamak amacıyla yapılır. Dava kendisine ihbar edilen kimse, davaya katılmayıp hareketsiz kalsa dahi ihbar etkisinden kurtulamaz. Dolayısıyla (A)’nın daha sonra (C)’ye karşı açacağı davada bu davada maddî vakıa ve delillere ilişkin tespitler bağlayıcı olacaktır. (C) ancak ihbarın zamanında yapılmadığı ve bu sebeple davaya müdahil olamayıp savunma nedenlerini ileri sürmesinde (A)’ya yardımcı olamadığını ya da (A)’nın davayı hatalı yürüttüğünü ileri sürmek suretiyle bu etkiden kurtulabilir.
5. (A)’nın davalı olduğu tahliye ve kira bedellerinin istemi amacıyla açılan davada anahtar teslimine ilişkin olarak mahkemenin verdiği karar doğru mudur?
Senetle ispatı zorunlu olan hususlar, doğumu, devri, yenilenmesi, itfası vb. 2500 TL’yi geçen hukukî işlemlerdir. Anahtar teslimi, bir hukukî işlem olmayıp bir maddi vakıadır. Maddi vakıaların senetle ispatına gerek yoktur. Bu konuda her türlü delile başvurulabilir. Ancak Yargıtay bu konuda farklı düşünmektedir. Bir kararında (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E. 2013/6201 K. 2014/983 T. 28.01.2014) anahtarın kiralayana teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bir yıllık kira bedeli ispat sınırını aşıyorsa bu hususun senetle ispatı gerektiğini kabul etmektedir. Ancak bilinmelidir ki, senetle ispat kuralı yalnızca hukukî işlemler bakımından söz konusu olur.