Zaman geçiyor, sonradan defalarca karşılaşıyoruz Sabih Hoca’yla. Mesafeli duruşunun ardındaki sevecen kalbini, samimiyetini keşfediyorum gülümsemesinde. Merakla okuyorum yazdıklarını, hayranlıkla izliyorum çalışma azmini, üretkenliğini. Saygı duyuyorum… Açık, anlaşılır, daha da önemlisi düzeyli akademik üslubunun, insan ilişkilerinde koruduğu seviye, dürüstlük ve zarafetiyle nasıl uyumlu olduğunu düşünüyorum. Sonra, tevazunun, karşındakini önemsemenin, aslında ne büyük bir erdem ve bir o kadar da özgüven olduğunu. Bir de yolun başındakilere verilen elin hiç unutulmadığını… Değerli hocam, o gün bugün gibi aklımda……
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel + pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
Sayfa 1109
Prof. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK*…
Yıl 1997… Yüksek lisans tezimi henüz savunmuşum. Sanıyorum jüri üyelerinin imzasını almam gerekiyor. Çekinerek giriyorum odasına Prof. Dr. Sabih Arkan’ın. Yüzünde ciddi bir ifade, belli ki çalışıyor. Çalışmasını bölme endişesiyle, tereddütle ilişiyorum karşısındaki koltuğa. Hemen tez konumla ilgili birkaç soru soruyor, fikrimi öğrenmek istiyor. Kendimce cevap veriyorum. Dikkatle dinliyor. Sonra “Teziniz ne zaman yayımlanacak? Size atıf yapacağım.” diyor. Şaşırıyorum. Odadan çıktığımda ayaklarım yerden kesiliyor sanki. Bugüne dek unutamadığım bir an… …