2. Genel kurul kararının gerekli olmadığı yönündeki görüş
Çamoğlu, TK’nın eTK’dan farklı olarak, sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurulun karar alması konusunda suskun olduğunu, Gerekçe’de bu konuda açıklama yer almadığını, buna rağmen kanun
Yasaman, doğrudan zarar davasını kural olarak anonim ortaklık adına yönetim kurulunun ikame edeceğini, ancak aleyhlerinde dava açılacak olan yönetim kurulu üyelerinin halen görev başında olmaları durumunda çıkar çatışması yaşanacağını, eTK’da bu gibi bir halde davanın denetçiler tarafından açılacağının hükme bağlandığını, TK’da denetçilerin organ olarak düzenlenmediğini ve muadil bir maddeye de yer verilmediğini ifade etmektedir.…
Akdağ Güney, TK’nın ortaklık adına yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararı gerektiğine dair bir açıklık içermemekle birlikte, konu ile doğrudan ilgili olmayan bir hükümde dolaylı olarak bir genel kurul kararının varlığına işaret etmekte olduğunu, kanun koyucunun TK 479/3-c hükmünde pay sahiplerinin imtiyazlı oylarının genel kurulda alınan ibra ve sorumluluk davası açılması halinde geçerli olmayacağını düzenleyerek üstü kapalı olarak bir genel kurul kararı alınabileceğinden bahsettiğini, ne var ki bu düzenlemenin genel kurul kararının eTK’da olduğu gibi dava şartı şeklinde yorumlanamayacağını, İsviçre doktrininde tartışmasız kabul gördüğü üzere yönetim kurulunun herhangi bir genel kurul kararı olmaksızın bu davayı açabileceğini savunmaktadır.Doğrusöz Koşut ise, eTK 341 hükmünde anonim ortaklık adına dava açma yetkisi genel kurula aitken, TK’nın anonim ortaklık adına dava açma yetkisinin kime ait olduğunu ifade etmemekte olduğunu, bu minvalde ortaklık adına dava açma yetkisinin ilkesel olarak yönetim kuruluna ait olduğunu, ancak yönetim kurulu aynı zamanda davacı ise, davayı ortaklığı temsilen açmak üzere kayyım atanması gerektiğini belirtmektedir…