Mahkemece, davacı tarafından maddi tazminata ilişkin talepler atiye terk edildiği…
- İçindekiler
- Metin
- Referans kopyala
-
Git
: - Sayfaya Git
- Görüntüleme Ayarları
-
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
On İki Levha Yayıncılık
Yayın tarihi: Kasım 2018
Sayfa: 840 - 844
Şükran Ertürk
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel + pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
VI. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI
A. MANEVİ TAZMİNATIN TUTARI
21. Hukuk Dairesinin 21.6.2016 tarih ve E. 2015/14949, K. 2016/10363 sayılı kararına…
Özel Daire, “Gerek 818 sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesi, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna dair zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.…
Bu açıklamalar sonrasında somut olayda; tarafların sosyal ekonomik halleri, kusur durumları ile iş kazası tarihi gözetildiğinde davacılar için hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının ayrı ayrı az olduğu bellidir” …
Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 23.2.2016 tarih ve E. 2015/18279, K. 2016/2690 sayılı…
Özel Daire “hâkim takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin mütterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminat takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir…
Bu açıklamalar sonrasında somut olayda, tarafların sosyo-ekonomik halleri, iş kazasının meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu ile davacının yaralanmasının niteliği gözetildiğinde hüküm altına alınan 15.000 TL miktarlı manevi tazminat fazladır”. Karşı oy yazısında “dava, davacı işçi tarafından iş kazası sebebiyle davalı şirket aleyhine açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı özellikle öncelikle maddi tazminat talepli dava açmış, daha sonra ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini arttırmış, aynı dilekçeyle bu kez 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davacı ıslah talebinde bulunurken ıslah harcını yatırmış ancak başvuru harcını yatırmamıştır. Mahkemece 29.04.2014 tarihli ilk kararda maddi tazminat talebinin kabulü ile 104,008,91 TL nin olay tarihinden itibaren yasal faizi birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, manevi tazminat olarak da 10.000 TL alacağın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu kararı sadece davalı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay yüksek Özel 21 Hukuk Dairesince, davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile ıslahta davaya konu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir. Başvurma harcı da yatırılmadığından dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü de mümkün değildir. Bu nedenle davacının ayrı dava açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata dair ıslah isteminin reddine şeklinde karar verilmesi gerekirken, manevi tazminatın kabulü şeklinde hüküm kurularak söz konusu ıslaha değer verilmesi doğru bulunmamıştır gerekçesiyle anılan hüküm bozulmuştur. Yargıtay 21 Hukuk Dairesinin bozma ilamından sonra davacı 04.03.2015 tarihinde birleştirme talepli 15.000 TL manevi tazminat talebini içerir ek davayı açmış ve bu dava maddi tazminat davası dosyası ile birleştirilmiştir. İlk derece mahkemesi 29.05.2015 tarihli celsede Yüksek Dairenin bozma ilamına uyulmasına karar vermiştir. İlk derece mahkemesi aynı celsede, yine maddi tazminatın kabulüne karar vermiş, ancak bu kez manevi tazminat olarak 15.000 TL alacağın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar vermiştir. Karar yine sadece davalı şirket tarafından temyiz edilmiştir.…
Yüksek özel Daire çoğunluğu, davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile” somut olayda tarafların kusur durumu ile davacının yaralanmasının niteliği göz önüne alınarak, hüküm altına alınan 15.000 TL manevi tazminat fazladır” gerekçesiyle anılan hükmü bozmuştur. Yüksek Özel dairenin bozma ilamının sonucu dışında gerekçesine aşağıda anlatılacak sebeplerle katılmıyorum: “özellikle burada tartışılması gereken sorun, mahkeme bozma ilamına uymuş olmakla artık davalı lehine usuli kazanılmış hakkın oluşup…