Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise, menfî tespit davalarında davacı, davalıya borçlu…
Daha sonra Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin kapanmasını(37)…
Doktrinde de menfî tespit davasında talebin, ticaret hukukuna ilişkin dava şartı…
Ticarî nitelikteki menfî tespit davalarının da arabuluculuk dava şartı kapsamında…
Bu yöndeki diğer bir görüş de(44) kanun metninin açık olmadığı durumlarda amaca uygun yorum yapılması gerektiği, kanun gerekçesinde sadece eda davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında yer aldığı şeklinde bir ifadeye yer verilmediği, tespit davasının eda davasının öncülü olduğu ve eda hükmünün tespit hükmü de içerdiği gibi gerekçelerde menfî tespit davalarının da arabuluculuk dava şartı kapsamında kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bu görüş, aksinin kabulü hâlinde kanun koyucunun amacına aykırı hareket edileceğini ve uygulamada büyük bir kargaşa yaşanacağını belirtmektedir. Bu görüşün, soyut bir şekilde kanun koyucunun amacından yola çıkarak ve hâkimin haksız veya adaletsiz bir durum ortaya çıkacaksa Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına dayanılabileceği şeklinde açıklamaları ilginçtir. Zira, bu görüşçe menfî tespit taleplerinin açıkça gerekçede de dışlanmadığına dayanılmışsa da kanun metni zaten açıkça alacak ve tazminat taleplerini dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul etmiştir. Kanunun lafzı bu kadar açık ve hak arama hürriyeti ile mahkemeye erişim hakkın esasken, bu esas kuralı sınırlayıcı düzenlemeleri böylesine keyfî ifadelerle genişletmek uygun değildir. Kaldı ki, eda hükmünün içinde tespit hükmünün de yer almasının veya tespit davasının eda davasının öncülü olması gibi gerekçelerin de konuyla ilgisi yoktur. Bu nedenle, bu yöndeki görüşe ciddî ve haklı eleştiriler yöneltilmiştir(45)…
