Değerleme ölçülerinin birleştirilmesi zorunluğu:
Emlâk Vergisi tâbiri işini tasarıda halen yürürlükte bulunan Bina ve Arazi vergileri kavramlarını içine almaktadır. Her iki verginin reel ve mahallî olmak bakımından aynı mahiyette bulunmaları böyle bir birleştirmeyi icabettirmektedir. Ayrıca her iki vergide de aynı esasa göre vergilendirme yoluna geçilmesi amacı da bu konuda ayrı bir sebep teşkil etmektedir. Filhakika bugünkü sistemimiz arazide servet değeri esası binada irat esası şeklinde iki ayrı ölçüye dayandırılmıştır. Genel olarak Emlâk Vergisi sistemlerinde bu ölçülerden sadece birisi uygulanır; meselâ Federal Almanya’da her türlü emlâk hakkında servet değeri caridir; Fransa ve diğer birçok Batı Avrupa ülkelerinde ise irat esası uygulanmaktadır.
Bu itibarla memleketimizde de iki ayrı ölçü esasından ayrılarak bütün emlâk nevileri için tek bir ölçüyü uygulamanın zamanı gelmiştir.
Vergi değeri kavramı:
Bu tasarıda her türlü emlâk nevileri için mükellefiyetin esası vergi değeri kavramına dayandırılmıştır. Vergi değeri, mükellefin beyanda bulunduğu devrede emlâkin normal alını - satım değeri olarak tanımlanmıştır. Rayiç değer şeklinde bilinen bu değerleme tekniği, servetleri değerlendirmede en çok kullanılan bir tekniktir. Halen Federal Almanya Emlâk vergileri sisteminde bu teknik kullanılmaktadır.
Kalkınma halindeki ülkelerde dinamik bir iktisadi denge söz konusudur. Gerek merkezi Hükümetin gerekse mahallî idarelerin enfrastrüktür yatırımları ve diğer harcamaları emlâk değerinde daimî bir değişiklik meydana getirmektedir; buna mukabil, benzeri değişiklikler aynı nisbet ve ölçüde emlâkin iratlarında görülmiyebilmekte; ayrıca binalarda zaman zaman uygulanan kira tahditleri rejimi, irat esasına dayanan Bina vergilerinde büyük haksızlıklar yaratabilmekte; bundan başka sahibinin kullandığı emlâk için irat takdiri her zaman güçlüklere yol açmaktadır.
Servet değerine dayandırılan vergi değeri esasının birçok bakımlardan üstünlükleri vardır. İratlardaki değişiklikleri izlemek büyük güçlükler arz eder, servet değerindeki değişiklikler ise daha kolay izlenebilir. Şöyle ki, emlâk alım ve veraset ve intikal vergilerinde rayiç değerin ve Gelir ve Kurumlar vergilerimizde de bu kavramın benzeri olan emsal bedelinin muhtelif amaçlarla kullanıldığı dikkate alınırsa, vergi sistemimizde bir nevi oto - kontrol düzeninin ilk adımı da bu reformla atılmış olacaktır.
Aşağıda belirtileceği üzere tasarıda mükelleflerin beyanına dayanan bir usul benimsenmiştir; bu yeni usulün biraz önce belirttiğimiz oto-kontrol sistemi içinde değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca T. B. M. Meclisine sevk edilmiş bulunan 1970 yılı Finansman kanun tasarısında yer alan gayrimenkul değer artışı vergisinde de rayiç değer esası benimsenmiştir. Böylece emlâkla ilgili bütün vergilerde aynı ölçü kabul edilmiş olmaktadır.
Beyan usulünün faydaları:
Bugüne kadar uygulanan tahrir usulü modern vergicilik görüşlerine aykırı bir tekniktir. Tahrir usulü her şeyden önce son derece külfetli ve masraflıdır; Vergi Usul Kanunumuzda öngörülmesine rağmen 1937 yılından beri memlektimizde genel tahrir yapılabilmiş değildir; memleket yüzeyine dağılmış milyonlarca emlâk biriminin tahriri vergi idaresi için büyük güçlükler çıkarır. Ayrıca halihazır sistemimizdeki binalar için irat, arazi için kıymet esası şeklindeki farklı iki tekniğin uygulanması da ilâve zorluklar yaratmaktaydı.
Değerlemede bâzı normlar konabilirse de, prensip itibariyle de tahrirlerde her bir emlâk biriminin vergi değeri ayrı olarak takdir olunur; bu sebeple değerlemede eşitlik, adalet ve kesinlik sağlanamaz.
Tahrirlerde görevli komisyonların aynı özellik ve seviyede kurulmasını sağlamak imkânsızdır; bu hal, değerlemede büyük farklılıklar yaratmaktadır.
Beyan usulü, Türk vergi sisteminde genellikle benimsenmiş temel bir ilkedir. Vergi değeri ölçüsünün kullanıldığı diğer vergilerimizde de esasen beyan usulü uygulanmaktadır; beyan edilen vergi değerlerini Vergi İdaresinin inceliyerek ek tarhiyatta bulunmak hakkı gene söz konusu kanunlarda tanınmıştır.
Bu itibarla Emlâk vergileri sistemimizde de uygulanması modern ve ileri adım teşkil edeceği kadar diğer vergilerle organik bir bağlantı da kurulmuş olacaktır.
Verginin tarh ve tahsilinin Maliye Bakanlığına bırakılması:
Emlâk Vergisi reformuna girişilirken bu reformun icabı olarak, teşkilât bakımından tarh ve tahsil usulünün de yeni bir nizama bağlanması zorunlu görülmektedir.
Yukarda belirttiğimiz şekilde bir oto-kontrol sistemi kurulması endişesi böyle bir devri gerekli kılar; zira Emlâk Alım Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi, Gelir ve kurumlar vergileriyle tasarı halindeki gayrimenkul değer artışı Vergisi Maliye Bakanlığınca uygulanan uygulanacak olan vergilerdir; Emlâk vergilerinin de aynı teşkilât eliyle tarh ve tahsili büyük faydalar sağlıyacaktır. Bu hal ayrıca tahsil masraflarında tasarruf imkânı verecektir.