Resmi Gazete Dışındaki Kaynak
Kurum:
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Kabul Tarihi:
13.02.2019
Yürürlüğe Giriş Tarihi:
13.02.2019
Bu doküman Resmi Gazete dışında bir kaynakta yayınlanmıştır. Konsolide metin çalışmaları ilgili kaynak güncellendikçe sağlanabilmektedir.
T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı: 11395140-105[323-2012/VUK-1- . . .]-137137
Konu: Temlik yoluyla edinilen ve iflas masasında alacağın kısmi kabulü ve kalan kısmının reddi halinde alacaklar için karşılık ayrılıp ayrılmayacağı hk.
İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ek dilekçenizde;
- .. Bank'ın … A.Ş. nezdindeki alacağının … EURO (…) TL tutarı karşılığında temlik yolu ile alındığı,
- Tüm alacak hakkının şirketinize geçmesiyle birlikte müflis şirketin dosyasının bulunduğu … İflas Müdürlüğüne başvurulduğu ve dosya kapsamındaki borç aslı ve eklerinden oluşan … TL tutarındaki alacağın masa kaydının istendiği,
- … İflas Müdürlüğünün 51 kayıt no.lu kararında Bankanın hesap şekline itirazı ile alacağın … TL tutarındaki kısmının kabul edildiği ve alacağın kalan … TL tutarındaki kısmının ise reddedildiği,
- Yasal süreç devam ederken müflisin paraya çevrilecek mallarının iflas masası marifeti ile satışa çıkarıldığı ve İcra Müdürlüğünce yapılan satış işlemi neticesinde, müflise ait fabrika binasının … TL’ye tarafınızca satın alındığı,
- İpotek alacaklısı ve temlik sahibi olmanız nedeniyle yeni bir ödeme yapmadan, yasal harç ve vergilerin yatırılarak … tarihinde tapunun adınıza tescil edildiği,
- İlgili şirketin iflas masasında satılabilecek mallarının satıldığı ve geriye tahsile imkân verecek bir mal varlığının kalmadığı
belirtilerek, temlik alacağından kaynaklanan … TL tutarındaki tahsil edilemeyen kaydi alacak bakiyesi ile bankayla yapılan temlik sözleşmesi kapsamında satın alma bedeli ile icradan tahsil edilen karşılık arasında fiili olarak oluşan … TL tahsil edilemeyen tutarın gelir/gider ile ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği veya ne gibi bir işleme tabi tutulacağı hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
(1) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettiği safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde ise, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise bu farka ilave olacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası" ve "dönemsellik esası" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, bu işlemin miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır. Dönemsellik, tahakkuk etmiş bir gelir için söz konusudur. Bu esaslar dikkate alındığında, bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme olmadığı sürece mahiyet veya tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde; "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr-zarar hesabına intikal ettirilir." hükümleri yer almaktadır.
Kanun hükmüne göre, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkan bulunmamaktadır. Diğer yandan, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır.