İstemde bulunan Mahkeme : Danıştay Dava Daireleri Kurulu
İstemin konusu : 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanununun 2. maddesinin (c) fıkrasındaki (... veya Vakıflar İdaresine ...) hükmünün Anayasa’nın 38/1. maddesine aykırılığı nedeni ile iptali istenmiştir.
Olay ve ileri sürülen iptal nedenleri : Vakıflar Genel Müdürlüğünce, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile, Hatay Valiliğine karşı su taşkınlarının önlenmesi için kamulaştırılan vakıf kıraathanenin değerinin tazmini istemiyle açılan davada 4373 sayılı Yasa hükümlerince vakıf malların kamulaştırılması durumlarında para ödenmeyeceğinin savunulması dolayısıyla uygulanması -gereken 4373 sayılı Yasanın 2. maddesinin (c) fıkrasındaki (... veya Vakıflar idaresine...) hükmünün Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu sonucuna varan Danıştay Dava Daireleri Kurulu, sözü geçen hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuş bulunmaktadır.
İptal için ileri sürülen gerekçe özet olarak şöyledir
4373 sayılı Yasanın 2. maddesinde suların akmasına engel olan yapı ve tesis fidanlık gibi engeller için kamulaştırma kurallarının uygulanacağı öngörüldükten sonra aynı maddenin (c) fıkrasında Devlete, belediyeye, özel idarelerle köy tüzel kişiliklerine veya Vakıflar idaresine ait olan yapılar, tesisler, fidan, ağaç ve aşinalıklarla öbür engeller için hiç bir tazminat ödenmemesi ilkesi benimsenmiştir. Vakıf mallar, 2762 sayılı Vakıflar Kanunundaki hükümlerden anlaşıldığı üzere, ister mülhak ister mazbut vakıflardan olsunlar, vakıf tüzel kişiliklerinin malı olup bunların yöneticisi veya denetçisi durumunda bulunan Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mülkiyet bakımından her hangi bir ilişkileri bulunmamaktadır. Yine o malların hayrat veya akar olmaları dahi bu konuda herhangi bir ayırım yaratmamaktadır. Buna göre mazbut ya da mülhak vakıflara ait olsun vakıf mal varlığına giren malların özel mülkiyet kavramı içinde kaldığında kuşku yoktur ve hiç bir zaman bu yolda başka bir sav ileri sürülmüş de değildir. Anayasa’nın 38. maddesi kamu yararının gerektirdiği durumlarda özel mülkiyette bulunan taşınmazların kamulaştırılması yetkisini ancak bunların gerçek karşılıklarının peşin ödenmesi koşuluna bağlamış bulunduğundan, vakıf malların tazminat ödenmeksizin kamu yararı için vakfın elinden alınmasını öngören 4373 sayılı Yasanın 2. maddesinin (c) fıkrasındaki (... veya Vakıflar idaresine...) deyimi Anayasanın 38 maddesine aykırıdır.
İptali istenilen kanun hükmü
14/1/1913 günlü ve 4373 sayılı Kanunun 2. maddesi : «Madde 2 Birinci madde hükümlerine göre tespit ve ilân edilen sahaların sınırları içinde suların akmasına engel olan bina, tesisler, fidan, ağaç, set, savak gibi manialarla değirmen ve sulama arkları hakkında aşağıdaki hükümler tatbik olunur:
a) Bina ve tesisler hakkında istimlâk hükümlerine göre muamele yapılır. Bu bina ve tesislerin arsaları ve bitişik arazileri sahiplerinin faydalanabilecekleri durumda ise, bunların kıymetleri istimlâk bedelinden indirilir ve arsa veya arazi sahiplerine terkedilir.
b) Fidan, ağaç ve aşinalıklarla esaslı bent ve savaklar belediye sınırı içinde ise belediye encümeninin, bu sınır dışında ise vilâyet daimî encümeninin seçeceği üç vukuf ehli tarafından kıymetleri takdir edilerek, bedelleri sahiplerine peşinen ödendikten sonra kaldırılır veya yıkılır. Bunların takdir olunan kıymetleri için tebliğ tarihinden itibaren beş gün zarfında ilgililerce vilâyet idare heyetlerine itiraz edilebilir. Vilâyet idare heyetlerinin nihayet bir ay içinde karar vermeleri lâzımdır. Bu kararlar icrayı durdurmaz. Ancak bu fıkra hükmü dairesinde kaldırılacak veya yıkılacak olan fidan, ağaç ve aşinalıklarla bent ve savakların kısmen veya tamamen başka yerlere nakli için sahiplerince alâkalı makamlara yazı ile vukubulacak müracaatlar üzerine lüzumlu ve mümkün mühletler verilir. Bu hallerde takdir edilmiş olan bedellerden nakledilen kısımlara isabet eden miktarlar indirilir. Kaldırılan fidan, ağaç ve asmalıkların arazisi sahiplerince hiç bir surette kullanılmıyacak hale girmiş bulunursa, bunlar da (a) fıkrası hükümlerine göre istimlâk olunur.
c) Yukarıki fıkralara göre takdir edilecek bedeller Nafıa Vekilliğince ödenir. Ancak Devlet ve belediyeye ve hususi idarelerle köy hükmi şahıslarına veya Vakıflar İdaresine ait olan bina, tesisler, fidan, ağaç ve aşinalıklarla diğer manialar için hiç bir tazminat verilmez.
d) Adi bent ve setlerle çit, dolma ve toprak birikintisi gibi mânialar da hiç bir tazminat verilmeksizin kaldırılır.
e) Baskın sahalarının dışındaki değirmenlere, sınaî tesisleri veya ekim sahalarına giden ve su baskın sahasından geçen ark ve kanallardan zararlı olanların fennî icaplara uygun olarak düzeltilmeleri için sahiplerine kâfi bir mühlet verilir. Bu müddetin sonunda düzeltilmedikleri takdirde yukarıki hükümler tatbik olunur.» (iptali istenilen deyimin altı çizilmiştir) (Düstur - 3. Tertip, Cilt 24, 2. basılış - S. 198).
İptal İstemi ile ilgili Anayasa hükmü:
«Madde 38
Devlet ve kamu tüzel kişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartiyle, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların, kanunda gösterilen esas ve usullere göre, tamamını veya bir kısmını kamulaştırmaya veya bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Çiftçinin topraklandırılması, ormanların devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlariyle kamulaştırılan toprak bedellerinin ödeme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngördüğü hallerde ödeme süresi on yılı aşamaz. Bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir ve kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten çiftçinin hakkaniyetli ölçüler içerisinde geçinebilmesi için zaruri olan ve kanunla gösterilen kısmının ve küçük çiftçinin kamulaştırılan toprağının bedeli her halde peşin ödenir.»
İlk inceleme
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca yapılan ve Lûtfi ömerbaş, İhsan Keçecioğlu, Salim Başol, Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Halit Zarbun, Mustafa Karaoğlu ve Muhittin Gürün’ün katıldıkları 26/6/1969 günlü toplantıda dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oy birliğiyle karar verilmiştir.
Esasın incelenmesi
Esasa ilişkin rapor, iptal isteminin gerekçeleriyle, dosyadaki belgeler iptali istenilen yasa hükmüne ilişkin yasama belgeleri, Anayasa'nın konu ile ilgili hükmü ve buna ilişkin yasama belgeleri incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
Vakıf, kökü İslâm hukukuna dayanan bir sosyal yardım kurumudur, bu kurumun temeli, vakfeden denilen kimsenin, malını vakfetmek yani belli bir işe süresiz olarak bağlamak iradesidir. İslâm hukuku açısından vakıf, bir özel hukuk kurumu ve ondan doğan ilişkiler, özel ilişkiler kileridir ve böylece vakıf mal vakfın özel mülkiyetinde bulunan malıdır. 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, eski vakıfların düzenlerken, vakıf kurumunun ve ondan doğan ilişkilerin hukukî niteliğinde ve bu arada vakıf malların özel mülkiyet konusu mallar olmasında, herhangi bir değişiklik yapmış değildir. Bu durum sözü edilen Yasanın düzenlediği bütün eski vakıfların malları için böyledir. Bu düzenlemenin yasa koyucunun eski vakıfları kurarların iradelerine olabildiğince saygı gösterme ilkesine dayandığı ve sözleşme özgürlüğüne anayasal temel bulunan, Anayasa’nın 40. maddesinin doğrultusunda olduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin, daha önce verilmiş, bir kararında da, vakıf malların vakfın özel mülkiyetinde olduğu ve 2762 sayılı Vakıflar Kanununun, bu durumda bir değişiklik yapmadığı belirtilmiş bulunmaktadır. (30 Ocak 1969 günlü, 1967/47 esas, 1969/9 karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararı, 24/12/1969 günlü, 13382 sayılı Resmî Gazete, S. 4).
İptal konusu kuralın yazılışı ve fıkranın tümü gözönünde tutulunca, Vakıflar İdaresine ait inallar sözü ile 2762 sayılı Vakıflar Kanununun kapsamına giren malların anlatıldığı soncuna, varılmaktadır. Nitekim hukuk uygulamalarında, Vakıflar İdaresine ait mal denilince, genellikle, Medenî Yasadan önce kurulmuş bulunan ve hukukî durumları 2762 sayılı Vakıflar Kanununda düzenlenmiş olan mallardan söz edildiği, herkesçe benimsenen bir gerçektir. Vakfa ait malların vakıf tüzel kişiliğinin özel mülkiyetindeki mallar olması karşısında, Anayasa’nın 38. maddesinin açık hükmü gereğince malın gerçek karşılığı peşin olarak ödenmedikçe bu malların vakıf tüzel kişiliğinin elinden alınması Anayasa’ya uygun görülemez. Bundan ötürü itiraz konusu kuralın iptaline Anayasa’nın 147. maddesinin birinci fıkrası ve 151. maddesi uyarınca karar verilmelidir.
SONUÇ
4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlara Karşı Korunma Kanununun 2, maddesinin (c) fıkrasındaki (. . . veya Vakıflar İdaresine) deyiminin Anayasa’ya aykırı olduğundan iptaline 4/12/1969 gününde oybirliğiyle karar verildi.