Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

KONU

6245 sayılı Harcırah Kanununun 20’nci ve Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin 27’nci maddeleri uyarınca, hastanın resmî tabip raporuyla birden fazla refakatçi eşliğinde başka bir yere tedaviye gönderilmesi halinde bu refakatçilerin tamamı için harcırah ödenmesinin mümkün olup olmadığı hususunda, 1’inci Dairenin 9.4.1979 tarih ve 1208 sayılı ilâmı ile 8’inci Dairenin 19.3.1998 tarih ve 218 sayılı ilâmı arasında aykırılık bulunduğundan bahisle içtihadın birleştirilmesi istemi.

USUL YÖNÜNDEN İNCELEME

Artvin Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü 1976 yılı hesabının 1’inci Dairede yargılanması sonunda düzenlenen 9.4.1979 tarih ve 1208 sayılı ilâma esas 19.12.1978 tarih ve 1825 sayılı tutanağın 11 ’inci maddesinde, "Tedavi yönetmeliğinin ilgili maddesi refakate cevaz verdiği gibi doktor raporu da bunu teyit ettiğinden ilişik bulunmadığına" denilmiş ve ilâmda bu konu da dahil olmak üzere "diğer işlemlerin belgelerine dayandığı, kayıtlarına, kanun ve nizamlarına uygun bulunduğu anlaşıldığından sorumluların bu yönden beraatine" karar verilmiştir.

Bartın Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü 1996 yılı hesabının 8’inci Dairede yargılanması sonunda düzenlenen 19.3.1998 tarih ve 218 sayılı ilâma esas 5.2.1998 tarih ve 3978 sayılı tutanağın 3’üncü maddesinde, "Fuzulen ödenip de sonradan âhizlerinin rıza ve muvafakatlarıyla tahsil olunduğu bildirilen tutarın ilâma dercine karar verildi. " denilmiş ve ilâmda da söz konusu meblağ tahsilat tablosunda gösterilmiştir.

832 sayılı Sayıştay Kanununun 80’inci maddesinin birinci fıkrasında, işin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyetleri bir olduğu halde aynı konu hakkında dairelerce veya Temyiz Kurulunca verilen ilâmların birbirine aykırı olması halinde, Birinci Başkanın bu ilâmları içtihadın birleştirilmesi için Genel Kurula vereceği belirtilmiştir

Yukarıda yer alan her iki ilâmda da ödemelerin konusu aynıdır. Her ne kadar 1’inci Dairenin 1208 sayılı ilâmına konu olan Artvin Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü 1976 yılı hesabına ait rapor dosyası ve ekleri, ilgili mevzuat hükümleri gereği imha edilmiş ve bu nedenle incelenmesine imkân kalmamışsa da. konuya ilişkin denetçi sorcusu, sorumluların

savunmaları, Savcı görüşü, üye mütalâası ve nihayet Daire karan, herhangi bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde, hükme esas olan belgelerin mahiyeti hakkında tam bir fikir vermektedir. Buna göre, her iki ilâm bakımından ibraz edilen belgelerin de aynı mahiyette olduğu sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, 1’inci ve 8’inci Dairelerce verilen ilâmlar arasındaki aykırılığın giderilmesini teminen içtihadın birleştirilmesi gerektiğine çoğunlukla karar verildi.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 80’inci maddesinin birinci fıkrasında, işin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyetleri bir olduğu halde, aynı konu hakkında dairelerce veya Temyiz Kurulunca verilen ilâmların birbirine aykırı olması halinde içtihadın birleştirilebileceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, içtihadı birleştirme yoluna gidilebilmesi için öncelikle tespiti gereken hususlardan birisi, ibraz edilen belgelerin mahiyetlerinin bir olmasıdır. Oysa, Artvin Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü 1976 yılı hesabına ait rapor dosyası ve ekleri, ilgili mevzuat hükümleri gereği imha edilmiştir. Böylece sözü edilen ilâm hükümlerine esas olan ödeme belgelerinin mukayese edilebilmeleri imkânı ortadan kalkmıştır.

Anılan 80’inci madde hükmü, işin gereği ile belgelerin mahiyetinin bir olması şartını öngörmektedir. İşin gereği (halin icabı)’nın bir olup olmadığı, belgelerin düzenlenmesine sebep olan olayın oluş şekli, unsurları ve mahiyetleri arasında ayniyete varan bir benzeşmenin araştırılması ile anlaşılabilir. İbraz edilen belgelerin mahiyetlerinin bir olması da esasen aynı araştırma zorunluluğuna işaret etmektedir. Yoksa her iki işlemde de aynı sevk formunun, aynı raporun, aynı verile emri ve tahakkuk pusulasının kullanılmış olmasını yeterli saymak mümkün bulunmamaktadır. Rapor dosyası ve eklerinin mevcut olmadığı bir yerde ilâmda ve buna esas tutanakta yer alan bilgilerden, olayların ve belgelerin mahiyeten bir olduğu sonucuna varmak açık ve kesin görünmemektedir. Bu durumda, her iki Daire kararının da doğru ve yerinde olması galip ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır.

İçtihadı birleştirme kararlarının niteliği gereği iki karardan birisi yönünde olma zorunluluğu vardır. Üçüncü bir ihtimal söz konusu değildir.

Halin icabına göre her ikisi de doğru olabilecek kararlardan, birisinin tümüyle yanlış ve geçersiz sayılması bundan sonraki yorum ve kararları da sınırlandırabilecek veya zora koyabilecektir.

Dolayısıyla 832 sayılı Kanunun 80’inci maddesinde öngörülen şartların tam olarak mevcut olup olmadığı belirlenemediğinden, konunun içtihadın birleştirilmesi yoluyla karara bağlanabilmesine imkân bulunmamaktadır.

Esasen konu, Maliye Bakanlığının görüş talebi üzerine gündeme gelmiştir. Maliye Bakanlığının yazısında her ne kadar her iki Daire kararından söz edilmekte ise de, sonuçta içtihadın birleştirilmesi yönünde bir talepte bulunulmamış, sadece konuya ilişkin Sayıştay görüşünün bildirilmesi istenilmiştir.

Bu durumda meselenin Genel Kurulca verilecek idari nitelikteki bir kararla çözüme kavuşturulması daha uygun olacaktır.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

1 ’inci Dairenin 1208 sayılı ilâmına konu olan Artvin Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü 1976 yılı hesabına ait rapor dosyası ve ekleri ilgili mevzuat hükümleri gereği imha edilmişse de, çoğunluk görüşünde de ifade edildiği üzere, konuya ilişkin denetçi sorgusu, sorumluların savunmaları, Savcı görüşü, üye mütalâası ve Daire kararının incelenmesi sonucunda, ibraz edilen belgelerin aynı mahiyette olduğu anlaşıldığından, bu durum içtihadın birleştirilmesine engel teşkil etmemektedir.

Ancak meselenin içtihadın birleştirilmesi yoluyla karara bağlanmasına gerek bulunmamaktadır. Zira Maliye Bakanlığının yazısında bu yönde bir talepte bulunulmamış, sadece konuya ilişkin Sayıştay görüşünün bildirilmesi istenilmiştir.

Maliye Bakanlığının, uygulamaya yön vermek üzere genel mahiyetteki konulara ilişkin görüş talepleri daha önce Genel Kurulca verilen idari kararlarla karşılanmış olduğundan, bu defa da aynı yöntem benimsenmek suretiyle meselenin idari nitelikteki bir kararla çözüme kavuşturulması daha uygun olacaktır.

KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT

6245 sayılı Harcırah Kanununun 20’nci maddesi:

Hastalıkları icabı 18’inci maddenin (c) bendinde yazılı yerlere bir kimse refakatinde gitmesi lüzumu resmî tabip raporuyla tevsik edilenlere refakat edecek aile efradından birisine ve aile efradından refakat edecek bir kimse bulunmadığı takdirde kurumlarınca terfik olunacak memur veya hizmetliye bu işin devamı müddetince yevmiye ve yol masrafı verilir.

Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri

Yönetmeliğinin 27’nci maddesi:

Yatakta tedavi edilenlerin, hastalıkları gereği yanlarında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu tedaviyi yapan sağlık kurumunun raporu ile belgelendiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir. Bu takdirde ödenmesi gereken yatak ücreti, sağlık

kurumunca düzenlenecek faturada gösterilmek ve belge eklenmek suretiyle ilgili kuramca ödenir. Hasta özel sağlık kurumunda tedavi edilir ve giderler hasta tarafından bu sağlık kurumuna ödenirse, alınacak fatura ve belge ilgili kuruma verilerek bedeli kuramdan alınır.

Hastanın tedavi edilmek üzere başka bir yere gönderilmesi sırasında yanında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun raporunda belirtildiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir. Eşlik eden kimseye ile memurun bağlı olduğu kuramca, “Harcırah Kanunu” hükümleri dairesinde yolluk ve gündelik verilir. Hasta bu Yönetmeliğin 26’ncı maddesi gereğince belli bir araç ile gönderiliyorsa, eşlik edenin yollukları da aynı madde hükümleri uyarınca ödenir.

ESAS YÖNÜNDEN İNCELEME

Konu ile ilgili mevzuat incelenerek gereği görüşüldü :

Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin 27’nci maddesinin ikinci fıkrasında, "Hastanın tedavi edilmek üzere başka bir yere gönderilmesi sırasında yanında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun raporunda belirtildiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir Eşlik eden kimseye de memurun bağlı olduğu kurumca, 'Harcırah Kanunu ' hükümleri dairesinde yolluk ve gündelik verilir. ” hükmü yer almıştır.

Bu hükümle, zorunlu hallerde hastaya refakat imkânı sağlanmıştır. Ancak fıkra metninde "hastaya biri eşlik ettirilir" denilmek suretiyle hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun sadece bir refakatçi için lüzum gösterebileceği ifade edilmiştir.

Aynı fıkrada, eşlik eden kimseye verilecek yolluk ve gündelik konusunda da Harcırah Kanununa atıf yapılmıştır.

6245 sayılı Harcırah Kanununun konuya ilişkin 20’nci maddesinde ise, hastalıkları icabı 18’inci maddenin (c) bendinde yazılı yerlere bir kimse refakatinde gitmesi lüzumu resmî tabip raporuyla tevsik edilenlere refakat edecek aile efradından birisine ve aile efradından refakat edecek bir kimse bulunmadığı takdirde kuramlarınca terfik olunacak memur veya hizmetliye bu işin devamı müddetince yevmiye ve yol masrafı verilmesi öngörülmüştür.

Görüleceği üzere, bu hükümde de “aile efradından birisine ve aile efradından refakat edecek bir kimse bulunmadığı takdirde kurumlarınca terfik olunacak memur veya hizmetliye " denilmiş ve böylece, sadece bir refakatçi için yolluk ve yevmiye ödenmesine cevaz verilmiştir.

Refakatçiye yapılacak yolluk ve yevmiye ödemeleriyle ilgili temel yasal düzenleme, kuşkusuz Harcırah Kanununun anılan hükmüdür Bu hükümde de hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde bir refakatçi için ödeme yapılabileceği belirtilmiştir. Kanunun açık bir

biçimde ortaya koyduğu bu durumun, birtakım zorunluluklar gerekçe gösterilerek farklı biçimde yorumlanması ve bahis konusu 20’nci madde hükmünün bu suretle genişletilmesi mümkün değildir.

Bu itibarla, hastanın başka bir yere tedaviye gönderilmesi halinde, resmî tabip raporunda lüzum gösterilmiş olsa dahi, birden fazla refakatçi için yolluk ve yevmiye ödenmesine imkân bulunmamaktadır.

SONUÇ

6245 sayılı Harcırah Kanununun 20’nci ve Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin 27’nci maddeleri uyarınca, hastanın resmî tabip raporuyla birden fazla refakatçi eşliğinde başka bir yere tedaviye gönderilmesi halinde refakatçilerden sadece birisi için harcırah ödenebileceğine ve içtihadın bu yönde birleştirilmesine 25.10.1999 tarihinde çoğunlukla karar verildi.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

6245 sayılı Harcırah Kanununun 20’nci maddesinde, hastalıkları icabı 18’inci maddenin (c) bendinde yazılı yerlere bir kimse refakatinde gitmesi lüzumu resmî tabip raporuyla tevsik edilenlere refakat edecek aile efradından birisine ve aile efradından refakat edecek bir kimse bulunmadığı takdirde kurumlarınca terfik olunacak memur veya hizmetliye bu işin devamı müddetince yevmiye ve yol masrafı verileceği hükme bağlanmıştır. Madde metninde her ne kadar, "aile efradından birisine ve aile efradından refakat edecek bir kimse bulunmadığı takdirde kurumlarınca terfik olunacak memur veya hizmetliye" denilmek suretiyle tekil bir ifade kullanılmışsa da, bu ifadenin amaca uygun bir şekilde yorumlanması ve refakatçi sayısının bu iş için yeterli sayıda olabileceği şeklinde anlaşılması gerekmektedir. İhtiyaç duyulan refakatçi sayısının belirlenmesindeki en önemli unsur ise tıbbi zaruretlerdir. Örneğin, emzikli çocuklar, bakıma ihtiyaç duyan özürlüler, bazı sinir ve ruh hastaları gibi, her hâlükârda yanında birisinin bulunması gereken kişiler için birden fazla refakatçiye ihtiyaç duyulabilir. Bu durumun tevsiki halinde, birden fazla refakatçiye harcırah ödenmesi anılan Kanun hükmüne aykırılık teşkil etmez.

Harcırah Kanununun anılan hükmünde, hastanın memuriyet veya ikamet mahallinden başka yerdeki tedavi kurumuna gönderilmesi sırasında "... bir kimse refakatinde gitmesi lüzumu... ” halinde yapılacak işlem düzenlenmektedir. Ancak tedavi kurumunda yatarak tedavi gören hastaya refakat hali söz konusu edilmemiştir.

Oysa, Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin 27’nci maddesinde, yatakta tedavi edilenlerin, hastalıkları gereği yanlarında bir kimsenin

bulundurulmasının zorunlu olduğu tedaviyi yapan sağlık kurumunun raporu ile belgelendiği takdirde, hastaya birinin eşlik ettirileceği herhangi bir yoruma yer vermeyecek açıklıkla ifade edilmektedir.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, Harcırah Kanununun 20’nci maddesindeki düzenlemeye paralel olarak “Hastanın tedavi edilmek üzere başka bir yere gönderilmesi sırasında yanında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun raporunda belirtildiği takdirde hastaya biri eşlik ettirilir ” denilmektedir.

Kanunda terfik olunan (yoldaş kılınan) refakatçiden söz edilirken, hastanede hastanın yanında kalmak suretiyle ona yardım eden refakatçiden bahsedilmemesi, bu tür refakatin gerekli olmadığı veya sadece memuriyet mahallinde geçerli olup başka yere sevkedilen hastalar için uygulanmayacağı şeklinde yorumlanamaz. Diğer taraftan, bu iki tür refakatin aynı kişi tarafından yerine getirilmesi de mümkün olmayabilir.

Yukarıda örneği verilen ve Daire kararlarında da bahsedilen emzikli bebekler, seyahat ve kayıt-kabul işlemleri ile hastane dışı ihtiyaçlarının temininde babanın; bütün hayatında olduğu gibi tedavi esnasında da annenin refakatine, lüzumun da ötesinde bir bağımlılık içerisinde olabilirler.

Bu itibarla, tıbbi zorunluluklara rağmen, Kanunda geçen “bir kimse” ifadesini, mutlak (1) rakamı olarak kabul ederek, birden fazla refakatçi görevlendirilmemesini veya görevlendirilse bile ona harcırah ödenmemesini savunmak mümkün görünmemektedir. Kaldı ki, böyle bir yorum Yönetmelikteki düzenlemeyi gözardı ettiği gibi bazı hallerde Anayasanın 18’inci maddesine de aykırı düşebilir.