Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, miras bırakanı Ş.’nın, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak toplam 20 parça taşınmazını davalılara satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalılar, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Y. K.’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan Ş.’nın 28.09.1984 tarihli akitle dava konusu taşınmazlar dahil olmak üzere birçok taşınmazını davalılar B. ve I. W.’a satış suretiyle temlik ettiği, davalıların miras bırakan’ın oğlu olan Mirali’nin çocukları (torunları) olduğu anlaşılmaktadır.

Davacı (miras bırakanın kızı) anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılacak olan davalar herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir.

Somut olaya gelince; miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davalılardan B.’in 1970 doğumlu olduğu ve akit tarihinde reşit olmadığından satış aktine velayeten anne ve babasının katıldığı, diğer davalı I. W.’ın da 1965 doğumlu olduğu ve henüz reşit olduğu, bu yaştaki kişilerin bedel ödeyerek taşınmaz mal satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, diğer yandan davacıya verilen herhangi bir taşınmazın bulunmadığı ve evlenirken verilen bir takım eşya ve hayvanların da mirasbırakanın tüm mallarını mirasçıları arasında paylaştırma kastıyla hareket ettiği anlamına gelmeyeceği, dolayısıyla miras bırakan tarafından davalılara yapılan 20 parça taşınmaz temlikinin bedelsiz ve mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı olduğu üzere reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.