Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 12.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17.04.2006 tarih ve 2005/233 - 2006/223 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 05.12.2006 gününde davacılar avukatı K1 ile davalı avukatı K2 gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi K3 tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili F2 A.Ş.ne ait arkinos yetiştirme çiftliği kafesleri içinde bulunan canlı balık stoklarının davalı şirket tarafından sigorta güvencesi altına alındığını, 15-17 Aralık 2003 tarihinde meydana gelen olumsuz hava koşulları sonucunda 6.881 adet balığın ölüm ve kaçma suretiyle telef olduğunu, sigorta sözleşmesinde Aralık ayı tazminat değeri olarak kilo başına 10 USD üzerinden meydana gelen toplam zararın 9.410.891.74 USD ve muafiyet düşüldükten sonra 7.058.168.8 USD olduğunu, ayrıca kurtarma masrafı olarak 50.000.000.000.-TL harcama yapıldığını, sigorta poliçesinde 1-5 nolu kafesler için davacı F3 Co Ltd.in, 6-10 nolu kafesler için ise diğer davacının sigorta lehdarı olarak gösterildiğini, halen ödenmemiş 200.000 USD sigorta prim borcu bulunduğunu, bu tutarın tenzilinden sonra toplam 6.858.167.7 USD zarar olduğunu ileri sürerek, bu tutar ile birlikte 50.000.000.000.-TL masrafın riziko tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, sigorta poliçesinin 12 nci maddesi ile uyuşmazlığa İngiliz hukukunun uygulanması ve davanın da İngiliz Mahkemeleri’nin yetkisinin kabul edildiğini, davacıların sigorta tazminatını hak kazanabilmek için yerine getirilmesi gereken ön şartları ihlal ettiklerini, sigortacıya aylık stok kayıt listesi göndermediklerini, tehlikeye ilişkin derhal ihbar yükümlülüğüne uymadıklarını, teklifte yer alan üretim miktarının 2 katı üzerinde üretim yapıldığını, teklifte 10 adet kafes bildirilmesine rağmen 12 adet kafes bulunduğunu, gerçeğe aykırı beyan nedeniyle sigortalının tazminat isteminin reddedilmesi gerektiğini, gerçek zarar miktarının da belirlenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, poliçenin taraflarının Türk vatandaşı olduğu, sözleşmede yabancılık unsurunun bulunmadığı, bu nedenle HUMK.nun 76 ncı maddesi gereğince uyuşmazlıkta Türk Hukuku'nun uygulanması gerektiği, iki Türk vatandaşının Türk Mahkemeleri’nin yetkisini kaldırıcı ve sınırlandırıcı sözleşme yapmasının kamu düzenine aykırı olduğu, HUMK.nun 19 ve TTK.nun 1266 ncı maddesi hükümleri gereğince Türk Mahkemeleri’nin yetkili olduğu ve Türk Hukuku'nun uygulanması gerektiği, 15.12.2003 tarihinde başlayan rizikonun devam ettiği ve ihbarın 19.12.2003 tarihinde süresinde yapıldığı, tespit dosyası ile rizikonun oluş biçiminin belirlendiği ve ayrıca gazete haberine de konu olduğu, sigortalıya ait kafeslerde bulunan balık kayıtlarının düzenli olduğu, davacının tazminat talebi üzerine davalı sigorta şirketinin reasürlerince zararın belirlendiği yanıtının verildiği ve kayıtların düzenli tutulmadığı, aylık stok kayıtlarının gönderilmediği konusunda bir iddianın ileri sürülmediği, bu savunmanın reasürlerin yanıtı üzerine gündeme getirildiği, ancak açıkça kendilerine bilgi verilmediği beyanının bulunmadığı, bilirkişi raporu ile dava dilekçesinde belirtilen ağırlıktan daha fazla zararın olduğu belirlenmiş ise de taleple bağlı kalınması gerektiği, davacı sigortalının prim borcunu ödediği, ancak, riziko sırası ve sonrasında yapılan masrafların kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davacı F2 A.Ş.nin masraf tazmini talebinin reddine, davacı F3 Co Ltd. yönünden 5.499.904.7 USD, diğer davacı yönünden ise 1.558.264 USD.nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince faiziyle tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Sözleşmenin Genel Şartları’nın 12 nci maddesi ile sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların İngiliz Hukuku'na göre çözümleneceği ve münhasıran İngiliz Mahkemeleri'nin yetkili olduğu yada reasürlerin kabul edebileceği başka bir yerin yetkisine tabi olduğu belirtilmiştir. Davalı sigorta şirketi sözleşmenin bu hükmüne dayanarak uygulanacak hukuk ile birlikte mahkemenin yetkisine de itiraz etmiş, mahkemece Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına uygun olarak yetki sözleşmesinde somut bir mahkeme belirlenmemiş olması yanında diğer gerekçeler ile yetki itirazı reddedilmiştir.

Ancak, sözleşmenin anılan hükmünde yetkili mahkeme yanında uygulanacak hukuk açısından da belirleme yapılmıştır. Mahkemenin uygulanacak hukuk konusundaki sözleşme hükmüne itibar edilmemesinin gerekçesi olarak sözleşmenin yabancılık unsuru taşımadığı, tarafların Türk olduğu, HUMK’nun 76 ncı maddesi gereğince de uyuşmazlıkta Türk Hukuku’nun uygulanması gerektiği gösterilmiş ise de, HUMK’nun 76 ncı maddesi Türk vatandaşları arasında özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda yabancı hukukun uygulanmasını yasaklayıcı bir düzenleme içermemekte, yabancı hukukun uygulanması gerektiğinde bu iddiada bulunan tarafa, o kanun hükmünü ispat yükümlülüğü getirmektedir. Yasanın bu hükmü, özel hukuk sözleşmelerinde tarafların hakimin hukukunda (lex fori) kamu düzenine açıkça aykırılık içermeyen hükümlerin serbestçe konu-labileceğine ilişkin ilke ile de uyumludur. Yabancı hukukun uygulanması ve tarafların bu konuda sözleşmeye

hüküm koymaları için sözleşmenin yabancılık unsuru içermesi koşulu bulunmamaktadır. Aksi düşünülse dahi sigorta poliçesinde menfaattar olarak gösterilen iki davacı yabancıdır. MÖHUK.nun 24/1 nci maddesi gereğince de uyuşmazlıkta tarafların açıkça seçtiği kanunun uygulanması gerekmektedir. O halde mahkemece uyuşmazlıkta İngiliz Hukuku’nun uygulanacağına ilişkin sözleşme hükmünün tarafları bağlayacağı gözetilerek davalıya bu konudaki ispat yükünü yerine getirmesi için fırsat verilmesi, MÖHUK.nun 5 nci maddesi gereğince uygulanacak hukukta Türk kamu düzenine aykırı düzenlemeler tespit edildiği takdirde sadece o hükümle sınırlı olarak Türk Hukuku’ndaki düzenlemenin gözetilmesi suretiyle hüküm kurulması gerekir iken, uygulanacak hukuk yönünden davalının itirazının reddine karar verilmesi suretiyle işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 numaralı bente açıklanan nedenle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir edilen 450,00 YTL duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.