Davacı K1 vekili tarafından, davalı K2 aleyhine 25.1. 1979 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 21.11.1979 günlü hükmün Yargıtay'ca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü :
Davacı İstanbul Yedinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 978/246 sayılı dosyası ile davalı aleyhine satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil davası açmış, henüz tensip yapılıp duruşma açılmadan davacı 19.4.1978 günlü dilekçeyle davalı ile anlaştığından davadan vazgeçiyorum demiş, mahkemede bu dilekçeyi karşı tarafa tebliğe dahi göndermeden evrak üzerinden feragat sebebiyle davayı reddetmiştir. Davacı vekili o dosyaya verdiği 22.6.1978 günlü dilekçesinde müvekkilinin davalıyla anlaşma ihtimaline binaen davadan vazgeçtiğini, ihtiyati tedbir için depo edilen teminatın iadesini istediğini ifade eylemiştir. Gerek davacı asilin gerekse vekilinin bu beyanları karşısında feragatın davalı ile anlaşma ihtimali nedeniyle olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının ikinci davada iddia ettiği gibi tapu işleminin yapılacağı beyanı ve sözü üzerine bu vazgeçmenin vaki olması mümkündür. Feragatin hata, hile, ikrah ile yapıldığı iddiası ayrı bir dava konusu olabilir. Bunu engelleyen bir yasa hükmü olmadığı gibi, doktirinde buna imkan vermektedir. Örneğin Prof. İlhan E. Postacıoğlu'nun 1975 baskılı Medeni Usul Hukuku Kitabının 481 482, Prof. Dr. Baki Kuru'nun 1974 baskılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kitabının 559, Prof. Dr. K3 Bilge Doç. Dr. Ergun Önen Medeni Yargılama Hukuku Kitabının 353. sayfasında aynı görüşü doğrulamışlardır. Davacımız davasını fesih davası olarak değilde tekrar ikinci defa tescil davası olarak açması feragatin rıza fesadıyla malül olduğu iddiasını dinlemeye engel değildir. Çünkü açılan tescil davası içinde feragatın geçersizliği isteğide bulunmaktadır. Bu nedenle olayda kesin hükmün varlığı söz konusu olmadığından işin esası incelenip taraf delilleri toplanarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 10.4.1980 gününde oybirliği ile karar verildi.