Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Dava dilekçesinde 500 DM. nin aynen tahsili yada 500 DM. karşılığı olan 108.565.000-lira alacağın 4.6.1998 tarihinden reeskont faizi ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın husumet yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı kiracı, davalı ise eski malik (kiralayan)dır.

Davada, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 12. maddesine göre kiracı (davacı) nın, davalı olan kiralayana ödemiş bulunduğu 500 DM. teminat parasının (depozitonun) kiralananın üçüncü kişiye satılması nedeniyle iadeten tahsili istenilmiştir.

BK. mad. 254'e göre yeni malik kira sözleşmesini kabul etmiş olmadıkça, kiracıyla olan kira ilişkisine taraf olarak girmediği halde, 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunun 7 (d) maddesi uyarınca yeni malik kira sözleşmesinde kanunen eskisinin yerini alır ve sözleşmeyi yüklenmiş sayılır. Böylece kira sözleşmesi kendisinden doğan bütün alacak ve borçlarıyla birlikte yeni malike devredilmiş olur. Uyuşmazlık konusu taşınmazın ise 6570 sayılı Yasanın kapsamı içerisinde kaldığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Eski malikin borçtan kurtulması, ancak kiracının yeni malik tarafından borcun üstlenilmesine açıkça yada delalet edici eylemle rıza göstermesi üzerine gerçekleşebilir.

Kiralanan davalı tarafından dava dışı üçüncü kişiye satılmış ve devir edilmiş bulunmaktadır. Böyle olunca davalının kiralayan sıfatını satım tarihinde yitirdiğini kabul etmek gerekir. Bunun doğal sonucu olarak ta kiralayanın kiracıya (kiracının da kiralayana) karşı kira sözleşmesinden kaynaklanan asli ve yan edim yükümlülükleri son bulmaktadır. Bir başka anlatımla yeni malik kira sözleşmesinde eskisinin yerine geçerek sözleşmeyi tümüyle devir alırken, eski malik ile kira ilişkisi sona ermektedir. Borcun sona ermesi, bir edimi yerine getirme yükümünün hukuken ortadan kalkmasını ifade eder. Böylece borçlu borçtan kurtulur, alacaklının alacak hakkı kalmaz. Borç ilişkisi eski kiralayan bakımından (kiralanan taşınmazın satımı ile) sona ermesine karşın bu ilişkiden doğmuş bir borcun (örneğin uyuşmazlık konusu olayda olduğu üzere sona eren kira ilişkisi nedeniyle muaccel hale gelen güvence parasının iadesi isteminin) devam etmesi olanaklıdır. O zaman kira ilişkisinin satım tarihi itibariyle tasfiye edilmesi gerekecek ve kiracının (davacının) kiralayandan (depozitoyu) geri isteme hakkı doğacaktır. Şu var ki kiracının yeni malik tarafından borcun üstlenilmesine (açıkça ya da delalet edici eylemle) rıza göstermesi halinde eski malikin (davalının) borçtan kurtulması gerçekleşmiş olur.

Mahkemece yukarıdaki ilkeler dikkate alınıp işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken (kiracının ödediği depozito bedelini yeni malikin ancak eski malikten isteyebileceği gerekçesi ile ve sonuç itibariyle davanın husumet noktasından reddine) şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.4.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.