Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Zimmet

HÜKÜM : Sanık ...'in zimmet suçundan, sanık ...'ın zimmete yardım etme suçundan mahkumiyetine

İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için CMK’nın davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerektiği, mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan "suçtan zarar görme" kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali" olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 gün ve 65–69, 22/10/2002 gün ve 234–366, 04/07/2006 gün ve 127–180, 03/05/2011 gün ve 155–80, 21/02/2012 gün ve 279–55 ile 15/04/2014 gün ve 599-190 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 gün ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; şikayetçiler ... Güvenlik Hizmetleri A.Ş. ve Ak Sigorta A.Ş.’nin CMK'nın 237. maddesi kapsamında suçtan doğrudan zarar görmedikleri, mahkemece usulsüz olarak verilen katılma kararlarının temyiz hakkı vermeyeceği anlaşılmakla temyiz istemlerinin CMUK'nın 317. maddesi gereğince reddiyle incelemenin sanıklar müdafiilerin temyiz itirazlarıyla sınırlı yapılmasına, hükmolunan ceza miktarları itibariyle koşulları bulunmadığından sanıklar müdafiilerin duruşma isteminin CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddi ile incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Güvenlik firmasının çalışanı ... ile birlikte sanık ...'ın Kıbrıs Caddesi üzerinde bulunan Aktif Bank şubesinden Yeditepe Mahallesinde bulunan TEB bankasının kasası olarak faaliyet gösteren Bantaş Firması şubesine teslim edilmek üzere 7.200.000 Euro parayı teslim alarak güvenlik firmasına ait 34 FM 3172 plaka sayılı araca koydukları, ardından sanık ...’in tanık ...'e “sen Bank Asya’nın ATM de unutulan banka kartlarını teslim et gel, ben seni bekliyorum'' diyerek uzaklaştırdıktan sonra zırhlı araç ile olay yerinden ayrılarak zimmet suçunu işlediği ve sanık ...’ın da bu eyleme iştirak ettiğinin kabul edildiği olayda; her ne kadar özel güvenlik hizmetleri özel hukuk kurallarına göre kurulup işletilen ticari şirketlerce yürütülmekte ve bu hizmetler genel olarak ihale usulüyle satın alınmakta ise de, 5188 sayılı Kanunun 1. maddesinde belirtildiği üzere bu hizmetin “kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette” kabul edilerek kanunla düzenlendiği, faaliyet izni, çalışanların eğitimi ve denetimi konularında İçişleri Bakanlığı ve valiliklerin yetkili olduğu, 5188 sayılı Kanunun 7 ve 8. maddelerindeki hükümler uyarınca özel güvenlik görevlilerinin şartları oluştuğunda; kişileri kontrol etme, arama, yakalama, gerektiğinde silah kullanma yetkilerine haiz oldukları, diğer taraftan özel güvenlik hizmeti yürütenlere verilmiş bulunan kimi yetkilerin de kamu görevi niteliğinde bulunduğu, ancak; 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlayıp 11. maddesi uyarınca da Valilikten çalışma izni alan özel güvenlik görevlilerini aynı Kanunun 23. maddesine göre görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi sayılacakları gözetilerek, özel güvenlik görevlisi olan sanık ...’ın eğitim ve izin koşullarını taşıyıp taşımadığı araştırılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde hükümler kurulması,

Gerekçeli karar başlığında duruşmada hazır olan Cumhuriyet Savcısı yerine bir başka C.Savcısı yazılmak suretiyle CMK'nın 232/2-b maddesine muhalefet edilmesi,

Kabule göre de;

Tanık beyanları, sanıkların telefonla görüşmelerini ve mesaj içeriklerini tespit eden tutanak, sanıkların olayın gerçekleşme sürecine ilişkin kaçamaklı savunmaları, olay günü sanıkların olaydan önce karşılaşıp kısa süre görüşmeleri tüm dosya kapsamı ile hep birlikte değerlendirilip, olaydan sonra yer ve araç teminine ilişkin aktif davranışları da nazara alındığında sanık ...’ın başından itibaren fikir ve eylem birliği içerisinde olduğu ve suça azmettirmek suretiyle iştirak ettiğinin kabulü gerekirken yardım eden sıfatıyla katıldığının kabulüyle hakkında eksik ceza tayini,

Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-e maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesine rağmen sanık ... hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanmaması,

Şikayetçiler ... Güvenlik Hizmetleri A.Ş. ve Ak Sigorta A.Ş.’nin CMK'nın 237. maddesi kapsamında suçtan doğrudan zarar görmedikleri gözetilmeden kamu davasına katılmalarına karar verilip lehlerine vekalet ücretine hükmolunması

Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/09/2012 gün ve 2012/1-941-1780 sayılı ve 12/04/2011 gün ve 51-42 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, temyiz aşamasında geçen sürenin, CMK'nın 102. maddesinde yazılı azami tutukluluk süresinin hesabında dikkate alınmayacağı gibi 5271 sayılı CMK'nın 102. maddesinde öngörülen tutuklama sürelerindeki sınırların da aşılmadığı anlaşılmış olup, sürdürülen tutuklama tedbirinin orantılı bulunması, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmaması ve tutuklama tarihine göre sanıklar müdafiilerin tahliye istemlerinin REDDİNE, 18/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.