Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davalıya ait işyerinde Aralık 2000, Ocak-Şubat-Mart-Nisan ve Mayıs 2001 aylarında aylık 300.000.000 TL. ücretle çalıştığını belirtilen davacı, ücretlerinin ödenmediğini belirterek ücret ve işlemiş faiz alacağının tahsili için icra takibinde bulunmuş olup, davalının kısmi itirazı üzerine itirazın iptali ve % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı işveren kısmi itirazında olduğu gibi davacının 30.11.2000 17.1.2001 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığını, bu hizmeti karşılığı ücretin icra dosyasına yatırıldığını belirterek davanın reddine savunmuştur.

Mahkemece, davacının Aralık 2000, Ocak-Şubat ve Mart 2001 ayları aylık 250.000.000 TL. net ücretle çalıştığı kabul edilerek istek kısmen kabul edilip fark ücret ve işleyen faiz alacağı üzerinden icra takibinin devamına % 60 yasal faiz uygulanmasına ve % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.

Mahkemece verilen karar aşağıdaki nedenlerden dolayı hatalı bulunmuştur.

1. Davacının davalıya ait işyerinde 30.11.2000-31.3.2001 tarihleri arasında hizmet akti ile çalıştığı tanık anlatımları ile sabit ise de, 250.000.000 TL. ücret aldığına dair somut bir kanıta rastlanmamıştır. Davacının görevi ile vasıflı yada eğitimli bir işçi olup olmadığı anlaşılamamıştır. Bu hususlar açıklığa kavuşturulmadan, bir tanığın aldığı ücretin emsal alınması hatalıdır.

2. Borçlar Kanunu'nun 101. maddesi uyarınca borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmemiş ise, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihbariyle mütemerrüt olur. Bir borcun muaccel olması ile temerrüt olgusu farklı kavramlardır. Ücret alacağının her ay sonunda ödenmesi gerektiği kuralı, bu alacağın muaccel olma zamanını gösterir. Hükme esas alınan bilirkişinin belirttiği gibi temerrüt olgusunun gerçekleştiğini göstermez. Takip tarihinden önce alacaklı davacının bir ihtarı olmadığına göre takip tarihine kadar işlenmiş faiz alacağı istenemeyeceğinden, bu yöndeki istemin reddi yerine kabulü isabetsizdir.

3. Yasal faiz oranları zamanla değişkenlik gösterdiğinden, oran belirtilmeksizin hüküm kurulmalıdır. Mahkemece asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanılmasına karar verilmelidir.

4. Taraflar arasında hizmet süresi ve aylık ücretin ne kadar olduğu uyuşmazlık konusudur. Bu maddi olgular yargılamayı gerektirdiğinden, likit bir alacaktan sözedilemez. Böyle olunca icra inkar tazminatının reddi gerekir. Aksine düşünce ile bu tazminata karar verilmesi de isabetsizdir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.6.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.