Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Kararı veren

Yargıtay Dairesi :Ceza Genel Kurulu

Mahkemesi :YARGITAY 9. Ceza Dairesi

Sayısı :30-73

Davacı :K.H.

Sanık :K1

Temyiz Edenler :Sanık ve müdafisi

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.05.2019 tarih ve 30-73 sayı ile; sanığın TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.

Hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "onama" istemli 01.09.2019 tarihli ve 84499 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:

Hükmolunan ceza miktarı yönünden şartları oluşmadığından sanığın süresinden sonra yaptığı duruşmalı inceleme isteminin CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca reddine oybirliğiyle karar verilmiştir.

Ceza Genel Kurulunca, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılma istemiyle açılan davada, İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesinde yapılan yargılama sonunda, bu suçtan kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki yönüne ilişkin ise de;

İncelemeye geçmeden önce; Özel Dairece yapılan yargılama sırasında hâkimin reddi taleplerinin usulüne uygun olarak değerlendirilmesi suretiyle karar verilip verilmediği hususuöncelikle değerlendirilecektir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan yargılamanın 10.12.2018 tarihli oturumunda Daire Başkanı K2'nun başkan sıfatıyla heyete iştirak ettiği,

Sanığın aynı tarihli dilekçesi ile;"Henüz yeni haberdar olduğum, K3 ve K4'un 2017/37 Esas sayılı dosyanın 13.11.2018 tarihli celsedeki hakim evinde yapılan cemaat mensubu olduğu iddia olunan üyelerin tanıtıldığı iki itirafçı sanığın organize ettiği bu toplantılarda katılan diğer üyeler ile birlikte el yazılarıyla cemaate yakın olduğunu düşündükleri benimde aralarında bulunduğum Yargıtay üyelerinin bilgilendirilmesi ve aynı zamanda fişleme çalışmasına Sayın Başkan'ın da katıldığına dair beyanları ve açıklanan diğer nedenler karşısında; Yüksek mahkemeye saygımın gereği olarak;

-Öncelikle Sayın Başkanın dosyayı bu sorun bakımından ele alıp CMK.nın 24. ve 30. maddeleri uyarınca 'çekinmeyi' değerlendirmesini, bu konuda bir karar vermesini,

-Çekinme yönündeki davetimiz kabul görmezse, CMK.nın 24., 25/1. Maddeleri uyarınca mahkeme Başkanı'nın 'tarafsızlığını şüpheye düşüren' bir halin varlığının bulunması nedeniyle REDDİNİ,

-Talebimin değerlendirilmesi için CMK.nın 27/1-b maddesi uyarınca YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI'NA gönderilmesine karar verilmesini,

Talep ederim". şeklinde heyet başkanı K2 hakkında hâkimin reddi talebinde bulunarak aynı oturumda dilekçede beyan ettiği gerekçelerle taleplerini yinelediği,

Bu talep üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 10.12.2018 tarihli oturumda hakkında ret talebinde bulunulan Daire Başkanı K2'nun heyete katılımı ile;

"Sanık tarafından Mahkeme Başkanı K2 hakkında CMK 24/1-2 maddesi uyarınca ileri sürdüğü hakimin reddi sebepleri 5271 sayılı CMK'nın 31/1-b-c maddesi kapsamında yeterli delil olmadan ve duruşmaları uzatma amacına yönelik olduğu kanaatine varılmakla anılan yasanın 31/2 maddesi uyarınca geri çevrilmesine,

Bu karara karşı aynı yasanın 31/3 maddesi uyarınca Yargıtay 10. Ceza Dairesi nezdinde 7 gün içerisinde Mahkememize verilecek dilekçe ya da zabıt katibine tutturulacak bir tutanak ile itiraz edilebileceğinin hatırlatılmasına (hatırlatıldı), oy birliğiyle karar verilerek tefhimle duruşmaya devam olundu." şeklindeki ara kararla hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine karar verildiği,

Bahse konu karar üzerine sanığın söz alarak, "Dilekçemde itiraz da etmiştim zaten, hani 10 Ceza itiraz terditli olarak yazdım. Yani yeniden itiraz etmeme gerek yok. Yani eğer çekilme talebimiz kabul görmezse 10. Ceza Dairesine itiraz ediyorum diye." şeklindeki beyanı ile itiraz talebini 10.12.2018 tarihli dilekçesine atıf yapmak suretiyle dile getirdiği,

Dosyanın itirazın değerlendirilip bu hususta bir karar verilmek üzere 10. Ceza Dairesine gönderilmesi sağlanmaksızın Yargıtay 9. Ceza Dairesince yargılamaya devam olunarak 09.05.2019 tarihinde hüküm kurulduğu,

Sanığın 17.07.2019 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinde özetle; hâkimin reddi talebinin usul ve yasaya aykırı olarak reddolunduğu ve 10.12.2018 tarihli celsede yaptığı itirazının gereği yerine getirilmeyip yasal prosedür sonuçlanmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek temyiz talebinde bulunduğu,

Anlaşılmaktadır.

Ön sorunun sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması için bu konudaki yasal düzenlemelere değinilip Yargıtay Ceza Dairelerinin "İlk derece mahkemesi" sıfatı ile baktıkları davalarda hâkimin reddi taleplerine ilişkin başvurularda izlenecek olan usulün belirlenmesinde fayda bulunmaktadır.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun "Genel esaslar" başlıklı 39. maddesi;

"Yargıtay daireleri ile kurulları oylamaya katılacakların tümünün hazır bulunması veya bu Kanunla belli edilen çoğunluğun meydana gelmesi halinde toplanır.

Görüşmeler gizli olur. Daire ve kurullarda kararlar çoğunlukla verilir. Özel hükümler saklıdır.

Dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyeleri reddolunabilirler. Ret hususundaki istemler, reddedilen başkan veya üye katılmaksızın ilgili daire veya genel kurullarca incelenerek kesin karara bağlanır. Daire ve kurulların toplantılarını engelleyen toplu ret istemleri dinlenmez."şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında daireler ve kurulların oylamaya katılacak olanlarının tamamının hazır olması veya kanunda belirlenen sayıya ulaşılması hâlinde toplanabileceği belirtilmiş, ikinci fıkrasında özel hükümler ayrıksı olmak üzere görüşmelerin gizli olacağı ve kararların çoğunlukla verilebileceği düzenlenmiş, üçüncü fıkrasında ise dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyelerinin reddedilebilecekleri ve reddedilmeleri durumunda reddedilen başkan veya üye katılmaksızın anılan daire veya kurul tarafından ret isteminin kesin bir şekilde karara bağlanacağı ile heyetin tümünün toplanmasını engelleyen ret istemlerinin dinlenmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Hâkimin reddi sebepleri ve ret isteminde bulunabilecekler" başlıklı 24. maddesi;

"(1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.

(2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler.

(3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.",

"Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hâkimin reddi isteminin süresi" başlıklı 25. maddesi;

"(1) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya; duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar hâkimin reddi istenebilir.

(2) Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır.",

"Ret isteminin usulü" başlıklı 26. maddesi;

"(1) Hâkimin reddi, mensup olduğu mahkemeye verilecek dilekçeyle veya bu hususta zabıt kâtibine bir tutanak düzenlenmesi için başvurulması suretiyle yapılır.

(2) Ret isteminde bulunan, öğrendiği ret sebeplerinin tümünü bir defada açıklamak ve süresi içinde olguları ile birlikte ortaya koymakla yükümlüdür.

(3) Reddi istenen hâkim, ret sebepleri hakkındaki görüşlerini yazılı olarak bildirir.",

"Hâkimin reddi istemine karar verecek mahkeme" başlıklı 27. maddesi;

"(1) Hâkimin reddi istemine mensup olduğu mahkemece karar verilir. Ancak, reddi istenen hâkim müzakereye katılamaz. Bu nedenle mahkeme teşekkül edemezse bu hususta karar verilmesi;

a) Reddi istenen hâkim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesine,

b) Reddi istenen hâkim ağır ceza mahkemesine mensup ise o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için (1) numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine,

Aittir.

(2) Ret istemi sulh ceza hâkimine karşı ise, yargı çevresi içinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi ve tek hâkime karşı ise, yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesi karar verir.

(3) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece incelenerek karara bağlanır.

(4) Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.",

"Ret istemi üzerine verilecek kararlar ve başvurulacak kanun yolları" başlıklı 28. maddesi;

"(1) Ret isteminin kabulüne ilişkin kararlar kesindir; kabul edilmemesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen ret kararı hükümle birlikte incelenir.",

"Ret isteminin geri çevrilmesi" başlıklı 31. maddesi ise;

"(1) Mahkeme, kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi istemini aşağıdaki durumlarda geri çevirir:

a) Ret istemi süresinde yapılmamışsa.

b) Ret sebebi ve delili gösterilmemişse.

c) Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa.

(2) Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir.

(3) Bu konudaki kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilir."şeklinde düzenlemeler içermektedir.

Anılan Kanun'un 31. maddesine ilişkin Hükûmet Tasarısı Gerekçesinde;

"Madde, uygulamada gerçekleşmesini sağladığı olumlu sonuçlar gözetilerek, 1412 sayılı Kanun'dan kelime değişiklikleri ile aynen alınmış ve kovuşturma evresine ulaşmış davaların, tarafların iyi niyete dayanmayan ret istemleriyle sürüncemede kalmasını önlemeyi amaçlamıştır. Bu maksatla ret isteminin mutlaka geri çevrileceği hâller: Kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi isteminin süresinde yapılmaması, ret nedeni veya inandırıcı delilin gösterilmemesi, duruşmayı uzatmak için ileri sürüldüğünün açıkça anlaşılmasıdır. Bu hâllerde istem reddedilen hâkim tarafından doğrudan doğruya veya onun katılımıyla mahkemece geri çevrilir.

‘Geri çevirme' kararına karşı hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince verilmişse istinaf yoluna, bölge adliye mahkemesince verilmişse temyiz yoluna başvurulabilir.",

Komisyon Gerekçesinde ise;

"Tasarının 32. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ‘inandırıcı' ibaresi metinden çıkarılmıştır. Çünkü ya bir delil vardır ve inandırıcıdır ya da ortada delil yoktur. İnandırıcılık delilin özünde olan bir husustur. Delilin inandırıcı olup olmadığını takdir yetkisi ise, delili değerlendirme mevkiinde olan makam veya mercie aittir.

Son fıkradaki kanun yolu değiştirilmiş ve istinaf veya temyiz yerine itiraz kanun yolu tercih edilmiştir. Böylece hâkimin tarafsız olup olmadığı sorunu bir an önce çözümlenerek esasa ilişkin yargılamaya devam edilecek ve yargılama bittikten sonra dahi tarafsızlık sorunu gündeme getirilir olmaktan çıkarılacaktır. Bu gerekçelerle değiştirilen madde yeniden düzenlenmiş ve 31'nci madde olarak kabul edilmiştir."açıklamalarına yer verilmiştir.

Hâkimin reddi kurumunun kötüye kullanılması nedeniyle Almanya Usul Yasası'ndaki hükümler Türk Ceza Hukuku sistemince de benimsenmiş, düzenlemeyle yersiz, zamansız ve duruşmayı uzatmak maksadıyla, kötü niyete dayalı olarak yapılan hâkimin reddi taleplerinin geri çevrilmesi suretiyle bu tür taleplerin sonuçsuz bırakılması amaçlanmıştır.

Hâkimin görev yasağı bulunan davaya bakamayacağı ve yargılamaya katılamayacağı hâllerde ret istemi herhangi bir süreye bağlanmamış, yargılama bitene kadar ret talebinde bulunmak mümkün kılınmış ise de; tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hâkimin reddinin, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusunun başlanmasına, duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar hâkimin reddi istenebilecektir. Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması 5271 sayılı Kanun'un 25. maddesinde şart koşulmuştur. Kanun'daki düzenleme ile bu sürelere uyulmadığının belirlenmesi hâlinde ret isteminin geri çevrileceği hüküm altına alınmıştır.

Kanun'da sayılan düzenlemelerle ret talebinde, ret sebebinin ve delillerinin gösterilmesi şart koşulmuş, böylece soyut, gerekçesiz olan ret isteklerinin önüne geçilmek amaçlanmıştır. Hâkimin gösterilen delilleri inandırıcı bulmaması hâlinde de ret isteğini geri çevirebilmesi imkânı tanınmış, ret talebinde bulunanın, ret nedenlerini somut olarak ortaya koyması zorunlu tutulmuştur.

Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığının anlaşılması hâlinde de ret isteği geri çevrilecektir. Fakat burada ret isteyenin amacı açıkça anlaşılmalıdır, açıkça anlaşılamıyor ya da bu konuda kuşku varsa, ret isteği bu nedenle geri çevrilmemelidir. Ancak ret talebinde bulunan, ret nedenlerinin tümünü bir defada açıklamak yerine, azar azar açıklamakta ise, duruşmayı uzatmak istediği söylenebilir.

Ret isteği süresinde yapılmışsa, ret nedenine ilişkin inandırıcı kanıtlar gösterilmişse ve yargılamayı uzatmak amacı yoksa 5271 sayılı Kanun'un 27. maddesinde belirtilen usul izlenerek reddi istenen hâkimin katılımı olmaksızın bu konuda bir karar verilmelidir.

5271 sayılı Kanun'un 28. maddesine göre red isteminin kabulüne dair verilen kararlar kesindir. Ret isteminin kabulüne dair karar verilmesi üzerine davaya bakmakla başka bir hâkim veya mahkeme görevlendirilecektir. Red isteminin kabul edilmemesine dair kararlara karşı ise itiraz yoluna gidilebilecektir. İtiraz mercisince verilen ret kararları ancak hükümle birlikte incelenebilecektir.

5271 sayılı Kanun'un 29. maddesinde reddi istenilen hâkimin ret isteği karara bağlanıncaya kadar yapabileceği ve yapamayacağı işlemler ile yapabileceği işlemlerin geçerli olup olmadığı hususları düzenlenmiştir.

Söz konusu maddeye göre, reddi istenilen hâkimin red hakkında bir karar verilinceye kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan işlemleri yapıp diğer işlemleri yapmaması gerekir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâl, derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun delillerinin ortadan kaybolması olasılığının ortaya çıkması durumudur. Gecikmesi sakıncalı durumların varlığı hâlinde bir işlem o anda yapılmadığında bir daha yapılması mümkün olmayabilir ya da yapılsa da ondan umulan faydaya ulaşamamak söz konusu olabilir. Bu nedenleri düşünen kanun koyucu tarafsızlığından şüphe edilen bir hâkim olsa dahi bir işlemin gecikmesi sakıncalı olması durumunda o hâkim tarafından yapılmasını, hiç yapılmamasına üstün tutmuş ve hâkime bu alanda yetki vermiştir. Hâkim reddedildikten sonra henüz bu konuda bir karar verilmeden gecikmesinde sakınca bulunan hâl nedeniyle bir yargılama işlemi yapılmış ise tutanağa bu işlemin gecikmesinde sakınca olduğu kanaatine varılarak yapıldığı açıkça belirtilmelidir. 5271 sayılı Kanun'un 22. maddesinde öngörülen hâkimin yasaklılığı durumunda ise gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde dahi hiçbir yargılama işlemi yapamaz. Fakat maddeye eklenen ikinci fıkraya göre red isteği oturum sırasında yapılmış ise; red konusunda karar verilmesi için oturuma ara verilmesi gerekse bile, hâkim o oturumdaki duruşmayı sürdürmek durumundadır. Ancak bu durumda da; 5271 sayılı Kanun'un 216. maddesi uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenmesine geçilemez ve red konusunda karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından yeni oturum başlatılamaz. Kanun bunu yasaklamıştır. 5271 sayılı Kanun'un 216. maddesindeki "söz" ile delillerin ortaya konulması ve tartışması bittikten sonra yargılama sonuçlandırılırken taraflara verilmesi gereken söz kastedilmektedir. Oturumda yargılama bu noktaya geldiğinde reddi istenen hâkimin duruşmaya ara vermesi zorunludur. Red istemi konusunda verilen red ya da kabul kararına göre eski ya da yeni hâkimle duruşmanın sürdürülmesi gerekir.

Red isteği kovuşturma evresinde ileri sürülmüşse, hâkim reddi hakkında bir karar verilinceye kadar yalnızca gecikmesinde sakınca bulunan işlemleri yapması gerekir. Oturum sırasında hâkimin reddi durumunda ise oturumu sürdürüp gecikmesinde sakınca olsun veya olmasın tüm yargısal işlemleri yerine getirecektir. Ancak katılanın son iddiası, Cumhuriyet savcısının esas hakkında görüşü ve sanık ya da müdafisinin esas hakkındaki savunmasını soramayacaktır (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Yeni İçtihatlarla Uygulamalı ve Yorumlu, Ankara, 2011, 5. Baskı, 1. Cilt, s. 473 vd).

5271 sayılı Kanun'un 31. maddesinde ise red isteminin süresinde yapılmaması, red nedenlerinin açıklanmaması, red delilinin belirtilmemesi veya ret isteminin duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığının açıkça anlaşılması durumunda red isteminin geri çevrileceği, anılan geri çevirme kararına toplu mahkemelerde reddi istenen hâkimin de katılacağı, tek hâkimli mahkemelerde ise reddedilen hâkimin bizzat kendisi tarafından geri çevrileceği düzenlenmiş ve bu geri çevirme kararlarına karşı itiraz yoluna müracaat edilebileceği belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere hâkimin reddi talebi üzerine; "Hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesine", "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmesine" veya "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmemesine-reddine-" karar verilebilecektir. "Hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine" toplu mahkemelerde reddilen hâkimin de müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde ise reddedilen hâkim tarafından karar verilebilecek iken "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmesine" veya "Hâkimin reddi isteminin kabul edilmemesine-reddine-" ilişkin kararlarda reddedilen hâkim müzakereye katılmadan 5271 sayılı Kanun'un 27. maddesinde öngörülen usul izlenerek karar verilebilecektir.

Öte yandan 5271 sayılı Kanun'un hem 27. maddesine göre verilen ret isteminin kabul edilmemesine hem de 31. maddesine göre verilen redisteminin geri çevrilmesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.

Bu aşamada kanun yollarına başvurma hakkı ve olağan kanun yolu kapsamında bulunan "itiraz"a ilişkin hukuki düzenlemelere kısaca değinmekte de fayda bulunmaktadır.

5271 sayılı Kanun'un 260. maddesi;

"(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.

(2) Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.

(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir "

Şeklinde düzenlenmiş iken anılan maddenin ikinci fıkrası, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 73. maddesiyle değiştirilmiş ve "Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler."şeklinde son hâlini almıştır.

Aynı Kanun'un 260. maddesinde itiraz kanun yoluna başvurma hakkı bulunanlar ile bu hakkın hangi mahkemeler nezdinde kullanılacağı düzenlenmiştir.

Anılan Kanun'un "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde;

"Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir."düzenlemesine yer verilmiş, buna göre itiraz, kural olarak hâkim kararlarına, kanunda açık hüküm bulunması koşuluyla da mahkeme kararlarına karşı başvurulabilen olağan bir kanun yolu olduğu belirtilmiştir.

Yine anılan Kanun'un "İtiraz usulü ve inceleme mercileri" başlıklı 268. maddesi ise;

"(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.

(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:

a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.

b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.

c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.

d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.

e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler."biçiminde düzenlenmişken, bu maddede yer alan üçüncü fıkranın (a) ve (b) bentleri, 6545 sayılı Kanun'un 74. maddesiyle değiştirilerek;

"a) Birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.

b) İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez"şeklinde son hâlini almıştır.

Yargıtay Kanunu'nun 39. maddesinde dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyelerinin reddolunabilecekleri düzenlenmiş ise de anılan madde içerisinde daire ve kurullarda temyiz incelemesi sırasındaki müzakerelerin gizli yapılacağının belirtilmesi, dairelerin ilk derece mahkemesi olarak bakmakta oldukları davalarda duruşma esnasında hâkimin reddedilmesi hâlinde izlenecek usule dair bir ibarenin bulunmaması nedenleriyle anılan düzenlemenin, Yargıtayın temyiz mercisi olarak baktığı davalar için geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Keza 5271 sayılı Kanun'un 268. maddesinin üçüncü fıkrasının "e" bendinde Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazların incelenme mercisinin de belirlenmesi karşısında, Yargıtay Ceza Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatı ile baktıkları davalarda vuku bulan hâkimin reddi taleplerine ilişkin olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 24 ve devamında yer alan düzenlemelere göre hareket edilmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Bu bilgiler ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;

Sanık K1 hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan yargılamanın 21.05.2018, 20.09.2018, 10.12.2018 ve 09.05.2019 tarihli oturumlarına Daire Başkanı K2'nun başkan olarak iştirak ettiği, sanık tarafından sunulan 10.12.2018 tarihli dilekçe ile adı geçen hakkında hâkimin reddi talebinde bulunulması üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince aynı tarihli oturumda CMK'nın 31. maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine karar verildiği, sanığın hâkimin reddi talebinin mahkemece geri çevrilmesine karar verildikten ve dolayısıyla bu karara itiraz etme hakkı doğduktan sonra aynı celsede, red isteminin kabul görmemesi hâlinde itirazın değerlendirilmek üzere 10. Ceza Dairesine gönderilmesinin talep edildiği 10.12.2018 tarihli dilekçesine atfen beyanda bulunarak kararın değerlendirilmek üzere itiraz mercisi olan 10. Ceza Dairesine gönderilmesi yönündeki istemini ifade ettiği, sanığın usulüne uygun itirazına rağmen CMK'nın 31/3. maddesi uyarınca bu hususta değerlendirme yapılması için kararın itiraz mercisi 10. Ceza Dairesine gönderilmeksizin yargılamaya devam olunarak 09.05.2019 tarihinde nihai hükmün kurulduğu ve sanığın gerekçeli temyiz isteminde hâkimin reddi talebinin usul ve yasaya aykırı şekilde reddolunduğu ve 10.12.2018 tarihli celsede yaptığı itirazının gereği yerine getirilmeyip yasal prosedür sonuçlanmadan hüküm kurulduğunun anlaşıldığı;

5271 sayılı Kanun'un 31. maddesinin üçüncü fıkrasında hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesine ilişkin kararlara itiraz edilebileceğinin belirtilmesi karşısında, Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesine ilişkin karara sanık tarafından itiraz edilmesi üzerine ilgili Kanun'da yöntemi belirtildiği şekilde mercisince itiraz incelemesi yapılması sağlanmadan yargılamaya devam olunarak nihai hükmün kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay 9. Ceza Dairesi hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi K5; "Somut davada, sayın çoğunluğun sanık K1 hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkumiyet kararının bozulması yönündeki kabulüne katılmıyorum. Şöyle ki;

1- 5271 sayılı CMK'nın 25. maddesi uyarınca, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya, duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya, diğer hâllerde inceleme başlayıncaya kadar istenebilir. Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır. Aynı Kanun'un 26/2. maddesi gereğince ret isteminde bulunan, öğrendiği ret sebeplerinin tümünü bir defada açıklamak ve süresi içinde olguları ile birlikte ortaya koymakla yükümlüdür. Somut olayda 10.12.2018 tarihli celsede ret istemini öne sürdüğü sırada tutuklu olarak cezaevinde bulunan sanığın 2013 yılına ilişkin olan ret sebebini ne zaman ve nasıl öğrendiğine dair somut durumları açıklayıp ortaya koymadığı anlaşıldığından, süresinden sonra yaptığı hâkimin reddi talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.

2- CMK 302/1 maddesi uyarınca "Yargıtay temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar." Bu kapsamda hükmün sonucunu değiştirmeyen aykırılıklar tek başına bozmayı gerektirmez. Yargılama sırasında yapılan her hakimin reddi talebinin kabulü zorunlu olmadığı gibi her ret sebebi de bozma nedeni olmayacaktır. Bu kapsamda hakimin reddine ilişkin yasal prosedürün gereğinin yapılmaması da sonuca etkili olmayacaktır. Temyiz mercii temyiz incelemesini yaptığı davada, yargılama sırasında ileri sürülmüş olan hakimin reddi sebebinin sonuca etkili olduğu kanaatine varırsa hükmün bozulmasına karar verir. Ancak ret sebebi sonuca etkili değilse salt bu sebeple bozma kararı verilmeyecektir. Somut olayda da sanığın ileri sürdüğü yargılamayı yapan ve itirazları inceleyen Daire Başkanlarının 2013 yılında hakimevinde yapılan toplantılara katıldığı şeklindeki ret sebebinin tek başına hakimin davaya bakamayacağı veya tarafsızlığını şüpheye düşüren hallerden olmadığı anlaşıldığından, sırf bu nedenle kararın bozulmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Yukarıda arz ettiğim nedenlerle;

İlk derece mahkemesi sıfatı ile Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen kararın onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum."

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; dosyanın onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.05.2019 tarihli ve 30-73 sayılı; sanık K1 hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesine ilişkin karara yönelik sanık tarafından yapılan itirazın incelemesinin yapılması sağlanmadan nihai hüküm kurulması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.