Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

İçişleri Bakanlığının Savunmasının Özeti : Hükümetin siyasetini yürütmek suretiyle sorumluluğunu birlikte taşıyan valilerin hükümetçe seçilmesinin ve değiştirilmesinin, idarenin tabii ve hukuki yapısının gereği olduğu; 5442 sayılı Yasanın 6. ve 9., 3152 sayılı Yasanın 37. ve 657 sayılı Yasanın 59. maddelerinde yer alan hükümlerden de anlaşılacağı üzere, valiler için, atama usulleri ve statüleri itibariyle özel düzenlemeler getirildiği; dava konusu işlem tesis edilirken, takdir hakkının kamu yararı ve hizmet gereklerinin sınırları içerisinde kullanıldığı; işlemin tesisinde keyfiliğin ve partizanca etkilerin söz konusu olmadığı; anılan işlemin, maksat ve sebep yönlerinden olduğu gibi, konu, şekil ve yetki yönlerinden de hukuka uygun olarak tesis edildiği; belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Dava konusu işlemin İçişleri Bakanlığı bünyesinde tesis edilen bir işlem olduğu; Başbakanlığın bu işlemle bir ilgisinin bulunmadığı ve sadece kanuni prosedür gereğince davalı durumunda olduğu: öte yandan, esasa ilişkin olarak İçişleri Bakanlığının verdiği savunmaya aynen katılındığı; belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Mehmet Aydın

Danıştay Savcısı : 0. Cem Erbük

Düşüncesi : Davalı idarelerin savunmalarında, davacının ... Valiliği görevinden alınarak merkez valiliğine atanmasını haklı kılacak hukuken geçerli ve somut hiçbir neden gösterilemediğinden, işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gibi; dava konusu işlemin, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak kurulmuş olmakla birlikte T.B.M.M.'nden güvenoyu alamamış bir hükümet tarafından tesis edilmiş olması, yetki ve maksat unsurları yönünden de anılan işlemin hukuka aykırılığım ortaya koymuş bulunduğundan, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının, davacının ... Valiliği görevinden alınarak merkez valiliğine atanmasına ilişkin kısmının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.

Düşüncesi :

Davacı : ..

Karşı Taraf : 1- Başbakanlık

2- İçişleri Bakanlığı

İsteğin Özeti : Davacı. 29.10.1995 günlü, 95/7483 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, kendisinin ... Valiliği görevinden alınarak merkez valiliğine atanmasına ilişkin kısmının iptalini istemektedir.

Başbakanlığın Savunmasının Davacı, 29.10.1995 günlü, 95/7483 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ... Valiliğinden alınarak merkez valiliğine atanmasına ilişkin kısmının iptali istemiyle dava açmıştır.

5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 6 ncı maddesinde: valilerin, İçişleri Bakanının inhası. Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanının tasdiki ile tayin olunacağı, lüzumunda tayinlerindeki usule göre kadro aylığı ile merkez emrine alınarak İçişleri Bakanının tensip edeceği işlerde görevlendirilebileceği hükmü yer almış olup, anılan hükümle idareye, merkez valiliğine atama konusunda kamu yararı amacı ve hizmet gerekleri ile sınırlı takdir yetkisi tanınmıştır.

Olayda, dava konusu işlemin dayanağı olarak yalnızca yukarıda anılan hükümle 657 sayılı Yasanın 59 uncu maddelerinin gösterildiği, buna karşılık bu maddelerle idareye tanınan takdir yetkisinin hukuka uygun biçimde ve kamu yararı amacı ile hizmet gerekleri göz önünde tutularak kullanıldığım kanıtlayacak herhangi bir somut olay ve sebep ileri sürülmediğinden, davacının ... Valiliğinden alınarak merkez emrine atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince davacı tarafından dava dosyasına sunulan 26.7.1996 günlü ek dilekçenin incelenmesinden, adı geçenin, dava dilekçesinde yer alan "duruşma yapılması yolundaki" isteminden vazgeçtiği anlaşıldığından, duruşma yapılmaksızın işin gereği düşünüldü:

Davalı idarelerden Başbakanlığın usule ilişkin iddiaları yerinde görülmeyerek uyuşmazlığın esasına geçildi:

Davacı, 29.10.1995 günlü, 95/7483 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, kendisinin ... Valiliği görevinden alınarak merkez valiliğine atanmasına ilişkin kısmının; işlemin tesisinde kamu yararı ve hizmet gereklerinin gözetilmediğini: idarenin, valileri merkeze atama konusunda sahip olduğu yetkinin mutlak olmadığım; ... Valiliği görevini yürüttüğü dönemde herhangi bir soruşturma geçirmediğini: bütün hizmet sektörlerinde kamu hizmetlerini başarı ile yürüttüğünü; ...'daki görevinden alınmasını gerektirecek hiçbir olayın meydana gelmediğini; meslek hayatında ihtar dahi almadığı gibi, birçok teşekkür ve takdir belgesinin bulunduğunu; dava konusu işlemin siyasi ve keyfi bir işlem olup, gerekçeden ve yasal dayanaktan yoksun olarak tesis edildiğini; kaldı ki dava konusu Bakanlar Kurulu Kararım çıkaran hükümetin, "güvenoyu alamamış bir azınlık hükümeti" olduğunu öne sürerek iptalini istemektedir.

İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 3152 sayılı Kanunun 37. maddesinde, valilerin, atanmalarındaki usule göre valilik kadro ve unvanlarını muhafaza etmek suretiyle merkezde görevlendirilebilecekleri hükme bağlanmış; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 59. maddesinde görev unvanları belirtilen istisnai memurluklar arasında sayılan ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 9. maddesinde il'de devletin ve hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtası olduğu belirtilen valilerin, lüzumunda kadro aylığı ile merkeze nakledilebileceklerine, aynı kanunun 6. maddesinde işaret edilmiştir.

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun sözü edilen 9. maddesine göre ilin genel idaresinden her bakana karşı ayrı ayrı sorumlu olan valiler, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin yanı sıra hükümet kararlarının neşir ve ilanım ve uygulamasını sağlamak ve bakanlıkların talimat ve emirlerini yürütmekle görevli, ve bu işlerin gerçekleştirilmesi için gereken bütün önlemleri almakla yetkili kılınmışlardır. Belirtilen konumları, görev ve işlevlerinin özel önemi nedeniyle valilerin İçişleri Bakanının inhası. Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile tayin olunacağı, merkez emrine alınmalarında da aynı usulün izleneceği 5442 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde belirtilmiş; 2451 sayılı Yasaya ekli 1 sayılı cetvelde gösterilen valilik görevine Bakanlar Kurulu Karan ile atama yapılacağı, bunların nakillerinin ve görevden alınmalarının da aynı usule göre olacağı adı geçen yasanın 2 nci maddesinde kurala bağlanmıştır.

Yukarıda sözü edilen 3152 sayılı Yasanın 37. ve 5442 sayılı Yasanın 6. maddeleri ile valilerin merkeze alınmaları konusunda Bakanlar Kurulu'na tanınan takdir yetkisinin kullanımının kamu yararı ve hizmetin gerekleriyle sınırlı olduğu ve bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.

Anayasa ve diğer yasalarda, idareye valilerin görevden alınmaları konusunda kamu yararı ve hizmet gerekleri ölçüleri dışında daha geniş bir takdir yetkisi tanıyan bir hükme yer verilmediğini de vurgulamak gerekir.

Davalı idarelerin savunmalarında, işlemin dayanağı olarak yalnızca 657 sayılı Yasanın 59, 3152 sayılı Yasanın 37 ve 5442 sayılı Yasanın 6. maddelerinden sözedilmiş, buna karşılık, bu maddeler ile idareye tanınan takdir yetkisinin hukuka uygun ve kamu yararı gözetilerek kullanıldığım kanıtlayacak hiçbir somut olay ve neden gösterilmediği gibi ... Valiliğine 9.7.1994 tarihinde atanan davacının görevden alındığı 29.10.1995 tarihine kadar bu görevde başarısız ve yetersiz olduğu da ileri sürülmemiştir.

Dosyanın incelenmesinden davacının İçişleri Bakanlığı'nın 29.10.1995 günlü yazısı üzerine aynı günlü Bakanlar Kurulu Karan ile görevden alındığı ve bu kararın 30.10.1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlandığı anlaşılmıştır. Kararı veren Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak kurulmuş olmakla birlikte 15.10.1995 günü yapılan oylamada Türkiye Büyük Millet Meclisinden gerekli güven oyu alamamış olması nedeniyle aynı tarihte istifa etmiş ve görev süresi de yeni Bakanlar Kurulu'nun kurulması ile 30.10.1995 gününde sona ermiştir. Görüldüğü üzere davacı hakkındaki karar, hukuken geçerli hiç bir neden gösterilmeden, Bakanlar Kurulu'nun görevden ayrılacağı tarihten bir gün önce ve İçişleri Bakanın aynı gün (Cumhuriyet Bayramı ve pazar günü) yaptığı teklif üzerine alınmıştır.

Parlamenter rejimlerde Bakanlar Kurulunun kurulması ve görevde kalabilmesi, programlarının meclis çoğunluğunun destek vermesine bağlı olduğuna göre, göreve başlarken güven oyu alamamış veya görevi sırasında güvenoyu verilmeyerek düşürülmüş olan Bakanlar Kurulunun, önem ve özelliği nedeniyle hemen karara bağlanması gereken, geciktirilmesi kamu zararına yol açacak olan veya belli bir sürede yapılmasında yasal zorunluluk bulunan işler dışında, kurulacak yeni Bakanlar Kurulunun programını uygulamasını zorlaştırıcı veya büsbütün engelleyici köklü kararlar almaktan ve geleceğe dönük yükümlülükler yaratmaktan kaçınması: yeni hükümetin kurulup göreve başlamasına kadar geçen sürede ancak günlük-gündelik işleri, her zamanki işleri yapması ve yürütmesi gerekir.

Yukarıda açıklandığı üzere davacının görevinden alınarak merkeze atanmasında hukuken geçerli herhangi bir neden ileri sürülmediğine ve buna ilişkin karar güvenoyu alamadığı için istifa etmiş ve görev süresi bir gün sonra sona erecek olan Bakanlar Kurulu'nca ve olağanüstü bir yöntem izlenerek alınmış olmasına göre, dava konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeksizin tesis edildiği, bu nedenle de maksat unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 29.10.1995 günlü, 95/7483 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, davacının ... Valiliği görevinden alınarak merkez valiliğine atanmasına ilişkin kısmının iptaline, 30.10.1996 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

AZLIK OYU

Dava konusu olayda, davacı, ... Valiliği görevinden alınarak merkez valiliği görevine atanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, dava konusu işlemin tesisine ilişkin olarak davalı idarelerce hukuken geçerli ve somut hiçbir gerekçe gösterilmediği; 657 sayılı Yasanın 59, 3152 sayılı Yasanın 37 ve 5442 sayılı Yasanın 6. maddeleri ile idareye tanınan takdir yetkisinin hukuka uygun ve kamu yararı gözetilerek kullanıl madiği: bu nedenle, anılan işlemin sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu anlaşıldığından, sadece bu gerekçe ile dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının davacı ile ilgili kısmının iptaline karar verilmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.