OLAY
İş adamı (A), eşi ve çocuğu ile birlikte Mısır’a bir turistik gezi düzenlemeye karar…
(A), tacir (T) ile 30 Eylül 2016’da ham şeker alımına ilişkin bir sözleşme yapar.…
(A), kızının 8. yaş günü için bir parti vermeye karar verir. (A), 30.06.2018 tarihinde…
SORULAR/CEVAPLAR
1) (A), 10 Nisan 2018’de (R)’yi arayarak kendisinin sağlık sorunları nedeniyle Mısır turundan vazgeçtiğini ve kararlaştırılan ödemeyi yapmayacağını söyler. (R)’nin bu durumda turun gerçekleşeceği tarihi beklemeden sözleşmeyle bağlı olmaktan kurtulması mümkün müdür?
Borçlunun borcunu ifa etmeyeceğini ifa tarihinden önce bildirmesi durumunda borçlunun, henüz ifa tarihi gelmeden sözleşmeden dönme hakkının bulunup bulunmadığı sorusu Borçlar Kanunu’nda genel hükümlerde yanıtsız kalmıştır. Kuşkusuz, borçlunun borcunu ifa etmeyeceğini bildirmesi, alacaklının borcun ifa tarihi geldiğinde ihtarda bulunmasına ve süre vermesine gerek kalmaksızın sözleşmeden dönmesini sağlar. Bu husus BK m. 124’te şu şekilde ifade edilmiştir: “Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur: 1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa…” Ancak alacaklının bu hüküm ve BK m. 125 uyarınca sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için, borçlunun temerrüde düşmüş olması, yani borcun ifa tarihinin gelmiş olmasına rağmen ifa etmekten kaçınması gerekmektedir. Zira kural olarak ifa zamanından önce borç muaccel olmayacağı için, borçluya karşı ileri sürülebilecek bir talep de mevut değildir.
Oysaki uyuşmazlığa konu olan olayda alacaklı (R), sözleşmenin ifa tarihi olan 8 Mayıs henüz gelmeden, Nisan ayında bu sözleşmeyle bağlılıktan kurtulmak istemektedir. Borçlunun borcunu ifa etmeyeceğini, ifa tarihinden önce bildirmesi öğretide “öncelenmiş borca aykırılık” veya “öne alınmış sözleşmeye aykırılık” olarak tanımlanmaktadır.Bu durumda hangi hükümlerin uygulanacağı, borçlunun elinde ne gibi hukuki imkanlar bulunduğu hususu ise öğretide tartışmalıdır. Bir görüşe göre, bu durumda borçlu temerrüdünün hükümleri, ifa zamanı gelmese dahi, kıyasen uygulanmalı ve alacaklı, borçluya uygun bir süre verdikten sonra seçimlik haklarını kullanabilmelidir.Bir diğer görüşe göre ise burada sözleşmenin müspet ihlali, başka bir ifadeyle kötü ifa (gereği gibi ifa etmeme) durumu söz konusudur ve ifa zamanı henüz gelmemiş olsa dahi BK m. 112 uyarınca olumlu zararın tazmin edilmesi gerekir. Bir diğer görüşe göre ise, borçlunun borcunu ifa etmeyeceğini önceden bildirmesi, yapma borçları açısından bu borcun imkansızlaştığı anlamına gelecek ve borçlu yine BK m. 112 uyarınca olumlu zararı tazmin edecektir.Son olarak, Borçlar Kanunu’nun eser sözleşmesine ilişkin hükümlerinden olan BK m. 473’ün kıyasen uygulanması suretiyle bu kanun boşluğunun doldurulması da ileri sürülen fikirler arasında yerini almıştır.
BK m. 473 uyarınca “Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.” Başka bir ifadeyle ilgili hükme göre alacaklı, borcunun borcunu ifa etmeyeceği ifa tarihinden önce açık bir şekilde anlaşılıyorsa, ifa tarihini beklemeksizin sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sonuç olarak sözleşmeden dönme niyetinde olan (R)’nin, bu görüşlerden temerrüt hükümlerinin uygulanması görüşüne veya BK m. 473’ün kıyasen uygulanması yönündeki görüşün benimsenmesi durumunda ifa tarihinden önce sözleşmeden dönmesi mümkün olacaktır.
2) Nisan ayının sonlarına doğru (R), (A)’nın işlerinin çok kötüye gittiğini ve iflasın eşiğinde olduğunu duyar. (R)’nin elinde turun sonunda sözleşme bedelinin kendisine ödenmeme riski karşısında bir hukuki imkân var mıdır?
Alacağının tehlikeye düştüğünü düşünen alacaklının elindeki ilk imkan BK m. 97’de düzenleme bulan ödemezlik defini ileri sürmektir. Ancak önce ifa yükümlülüğü altında olan alacaklı, ödemezlik defini ileri süremeyecektir.Bu durumda borcun ifa tarihi gelmeden önce ifanın tehlikeye düşmesi durumunda alacaklının elindeki hukuki imkan BK m. 98’de düzenlenen ifa güçsüzlüğüdür.
İlgili hükme göre “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir. / Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir.” BK m. 98 uyarınca ifa güçsüzlüğünün söz konusu olabilmesi için gereken şartlar şunlardır: (i) ifa güçsüzlüğü durumu sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkmış olmalıdır ve (ii) bu ifa güçsüzlüğü, alacaklının alacağını elde etmesi durumunu tehlikeye düşürmüş olmalıdır. Bu durumda alacaklı (R), vadesi henüz gelmemiş olan 10.000 TL’lik alacağını güvence altına almak için uygun bir teminat verilmesini talep edebilir, bu teminat verilene kadar kendi borcunu ifadan kaçınabilir ve bu teminat uygun bir süre içinde verilmezse sözleşmeden dönebilir.