Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.…
- İçindekiler
- Metin
- Referans kopyala
-
Git
: - Sayfaya Git
- Görüntüleme Ayarları
-
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
On İki Levha Yayıncılık
Yayın tarihi: Kasım 2018
Sayfa: 1023 - 1027
Şükran Ertürk
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel + pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
E. HAK SAHİBİ KIZ ÇOCUĞUNUN İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIĞININ ÖLÜM AYLIĞINA ETKİSİ
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.10.2016 tarih ve E. 2016/2288, K. 2016/12611 sayılı…
Davanın yasal dayanakları olan 506 Sayılı Kanun’un 68. maddesi, anılan maddede 06.08.2003…
“Dosya kapsamı incelendiğinde, 27.09.2002 de vefat eden babasından 506 Sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde 19.10.2002 tarihinden itibaren ölüm aylığı alan davacının, 506 Sayılı Kanun kapsamında 492 gün (1964-1975 yılları arası) zorunlu ve 3120 gün (01.01.1991-30.04.2003 arası) isteğe bağlı sigortalılığı bulunması sonucu 3612 gün üzerinden 01.06.2003 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alması üzerine ölüm aylığının kesilmesi sonucu, kesilen ölüm aylığının tekrar bağlanması işbu dava ile talep edilmiş olup, mahkemece, isteğe bağlı prim ödemek veya isteğe bağlı prim ödemek suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanmış olmak kendi çalışmasından dolayı bağlanan aylık olmayıp tamamen isteğe bağlı prim ödemesinden kaynaklandığı, 506 Sayılı Yasaya eklenen geçici 91. madde hükmüne göre, 06.08.2003 tarihinden önce ölen babası nedeni ile hak sahibi olan davacının, isteğe bağlı prim ödemesi veya yaşlılık aylığı bağlanmasının, babasından ölüm aylığı isteme hakkına engel olamayacağı, yine 5510 Sayılı Kanun’un 34. maddesinin 01.10.2008 tarihinden öncesine uygulanamayacağından bahisle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.…
Davacıya 1964-1975 yılları arasındaki 492 gün 506 Sayılı Kanun kapsamında hizmetleri ile 01.11.1991-30.04.2003 tarihleri arasındaki 3120 gün isteğe bağlı sigortalılık sonucu 3612 gün üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığı dolayısıyla kendi çalışmalarından dolayı aylık aldığı sabit olduğundan, belirtilen açıklamalar ışığında ancak 06.08.2003 tarihine kadar babasından da aylık alabileceği, bu tarihten sonrasına dair Kurum işleminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.”…
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.02.2016 tarih ve E. 2015/11284, K. 2016/2164 sayılı…
“Davanın yasal dayanaklarından olan 5510 Sayılı Kanunun, kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı sayılanların sıralandığı 4. maddesinin 1. fıkrasında, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar (a) bendinde, köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar (b) bendinde açıklanmış, 50. maddesinde, isteğe bağlı sigortanın, kişilerin isteğe bağlı olarak prim ödemek suretiyle uzun vadeli sigorta kollarına ve genel sağlık sigortasına tâbi olmalarını sağlayan sigorta olduğu belirtilmiş, “İsteğe…
Hizmet akdine tabi olarak işverenler tarafından çalıştırılanların sigortalılıkları 506, herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sigortalılıkları 1479 Sayılı Kanunda düzenlenmiş, anılan Kanunlarda zorunlu ve isteğe bağlı olmak üzere koşulları farklı iki sigortalılık türüne yer verilmiş iken söz konusu kanunları birleştirici özelliği bulunan 5510 Sayılı Kanun kabul edilmiş, anılan Kanunun 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 50 – 52. maddelerinde isteğe bağlı sigortalılık hükümleri açıklanmıştır. 51. maddenin son fıkrasındaki emredici hüküm karşısında, isteğe bağlı sigortalılık 506 Sayılı Kanuna tabi olarak 1.10.2008 gününden önce başlatılmış olsa dahi fıkranın yürürlüğe girdiği 1.10.2008 tarihinden itibaren ödenen isteğe bağlı sigorta primlerinin, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar hakkındaki 4/1-(b) maddesi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi gerektiği, isteğe bağlı sigortalılığın 1.10.2008 günü öncesinde 506 Sayılı Kanuna tabi olarak başlatılmış olmasının, bu tarih sonrası yönünden ilgili sigortalı açısından kazanılmış hak oluşturmadığı ve sürelerin 4/1-(a) maddesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği belirgindir. Şu durumda eldeki davada, koşulları gerçekleşmemesine karşın tahsis edilen aylığın iptalinin zorunlu olduğu, aylık bağlama ve ödemeler Kurumun hatalı işleminden kaynaklandığından 5510 Sayılı Kanun’un 96/1-(b) maddesi uygulanarak faizsiz olarak borç tahakkuk ettirilmesi gerektiği ve sonuçta Kurum işlemlerinin yerindeliği açıktır.…
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın mahkemece, Kurumun 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma ilkesine aykırı hareket ettiği yönündeki yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”…