4. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin bozma kararı hakkında yorum
Öncelikle vurgulamamız gereken husus, 17. HD tarafından verilen kararın benzer uyuşmazlıklarda daha önce verilmiş olan çok sayıda kararla aynı doğrultuda olduğudur. Yüksek Mahkeme’nin önceki içtihadı “sürücünün işletenden ayrı bir kişi olduğu hallerde, sürücü kusurunun, onun desteğinden yoksun kalanlara karşı tazminat yükümlülüğünden kurtulma veya tazminattan indirim sebebi oluşturmayacağı” yolundadır. (Bu yorum aşağıda inceleyeceğimiz HGK kararında da belirtilmiş olan gerekçelerle yerinde değildir). …
17. HD’nin bozma kararında başka yönlerden de hatalı değerlendirmeler yapılmıştır: …
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, dava konusu uyuşmazlıkta , davalının sorumluluğunun “nitelenmesi” için, Borçlar Kanunu’nda düzenlenen “adam çalıştıranın sorumluluğu ile ilgili hükümlerin de (önceki BK m.55; 2011 tarihli BK m. 66) değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. 17. HD, adam çalıştıranın sorumluluğu hakkında bazı (görece uzun) açıklamalarda bulunduktan sonra kararında şu satırlara yer vermiştir:…
“Somut olayda, zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunduğu hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. İstihdam eden BK m. 55’te öngörülen sorumluluktan “hal ve şartların gerektirdiği bütün dikkat ve özeni gösterdiğini ispat etmesi” ya da “illiyet bağının kesilmesi” halinde kurtulabilir”. Buradan anlaşıldığına göre, Yargıtay Dairesi, davalının (önceki BK m.55; 2011 tarihli BK m.66) uyarınca sorumlu olması için gereken koşulların var olduğu düşüncesindedir. …
Olayda davalı tarafından çalıştırılmakta olan sürücü yaptığı kazada hayatını yitirmiş bulunduğuna göre, artık hukuk öznesi olmaktan çıkan bu kişiye karşı sorumluluk söz konusu değildir. Şu halde Yargıtay’ca davalının, ölen sürücünün desteğinden yoksun kalanlara karşı “adam çalıştıranın sorumluluğu” hakkındaki yasa hükümleri uyarınca sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Bu kabulün dayandığı mantık şöyledir: Sürücü (çalışan), kaza sırasında işverenin (davalı) emir ve yönlendirmesine tabi bulunmaktadır. Sürücü kazada kendi ölümüne yol açarak, sağlığında destek olduğu kişilerin bu destekten yoksun kalmalarına yol açmıştır. Sürücüyü çalıştıran işveren, sürücünün bu (kendi ölümüne yol açan) eyleminden “adam çalıştıran kişinin sorumluluğu” hakkındaki yasal düzenlemeye göre sorumlu bulunmaktadır. …
Kanımızca bu düşünce (yorum) yerinde değildir. Olayda sürücünün ağır kusurunun mevcut olduğu belirlenmiştir. Ağır kusur, sebep-sonuç ilişkisini kesen bir durumdur. Başka bir anlatışla, ölen çalışanın ağır kusuru, adam çalıştırma ilişkisinin var olduğu hallerde, adam çalıştıranın zararlı sonucu meydana getirdiği varsayılan özen eksikliği ile bu zararlı sonuç (ölüm) arasındaki sebep-sonuç bağını koparmıştır. Çünkü zarar görenin ağır kusuru (tıpkı üçüncü kişinin ağır kusuru ve mücbir sebep gibi), tehlike sorumluluklarında dahi tehlikeli etkinlik ile zararlı sonuç arasındaki sebep sonuç bağını kestiği kabul edilen bir haldir. “Adam çalıştıranın sorumluluğu” gibi objektif özen eksikliği varsayımına dayalı olağan sebep sorumluluklarında (özen eksikliği esasına dayalı sorumluluklarda) da sebep-sonuç ilişkisinin, zararlı sonucun bizzat zarar görenin ağır kusurundan kaynaklandığı durumlarda artık kurulamayacağını (kopmuş olacağını) benimsemek zorunludur. …
Öte yandan, kendi ağır kusurlu eylemi sonucu hayatını yitirmiş olan sürücünün de yakınlarına karşı herhangi bir kişisel sorumluluk altına girmeyeceği açıktır. Hiç kimsenin “destek olmaya devam etme” ve “destek olduğu kişilere karşı onların kayba uğramalarını engelleyecek biçimde ölmekten kaçınma” gibi bir yükümlülükleri bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi “adam çalıştıranın sorumluluğu için, somut olayda …… çalıştırı
17. Hukuk Dairesi’nin kararında yer alan davalının (ölen sürücüyü çalıştıran kurumun) “adam çalıştıranın sorumluluğuna ilişkin kurallar uyarınca sorumlu olacağı” yolundaki görüş hakkında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında hiç değerlendirme yapılmamıştır. Kanımızca bu durum, HGK kararı bakımından kesinlikle bir eksiklik değildir. Çünkü olayda bu sorumluluğun varlığının kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır. …
Öte yandan 17 Hukuk Dairesi, sürücü ile işleten arasındaki sorumluluğun Karayolları Trafik Kanunu’nda düzenlenmediğini bu sebeple de genel hükümler çerçevesinde ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. Sürücünün trafik kazasında zarar görmesi halinde bunun kanımızca motorlu aracın işletilmesine (bu tehlike taşıyan etkinliğe) bağlı bir durum olarak nitelenmesi ve (tehlikeli etkinlik ile zararlı sonuç arasındaki sebep-sonuç bağı kopmadığı sürece) işletenin sorumlu tutulması mümkündür. Mesela motorlu aracın bozukluğundan kaynaklanan kazalarda kural olarak işleten sorumludur. Aynı şekilde, sürücünün hafif kusuru söz konusu ise, işleten bu olasılıkta da sorumlu tutulabilecektir. …