AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDAKİ KANUN’A YÖNELİK BAZI ELEŞTİRİLER (ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ ARDINDAN YENİDEN DEĞERLENDİRME)
Yard. Doç. Dr. Cenk ŞAHİN…
Giriş
Bu çalışmanın ilk yayınlandığı halinde, kentsel dönüşüme ilişkin daha önce yürürlüğe koyulan yasal düzenlemelerden…
Söz konusu değerlendirmelerin yer aldığı bu ilk çalışmanın yayınlanmasından daha…
Bu çerçevede, bundan sonraki satırlarda, ilk baskıda yer verdiğim değerlendirmeler…
1. Hukuksal Bakımdan Nasıl Bir Kentsel Dönüşüm?
Kanun maddelerine yönelik somut değerlendirmelere geçmeden önce önemle vurgulamak…
6306 sayılı Kanunda yer verilen bazı düzenlemelere yönelik değerlendirmelere geçmeden…
• Afet riskinin önlenmesindeki kamu yararı ile bireylerin haklarının korunması arasında…
• “Mülkiyet”, “yaşam”, “yerleşim” ve “konut” hakkı gibi temel hak ve özgürlüklere…
• Konunun multidisipliner bir anlayışla ele alınarak, kurgulanacak dönüşümün yalnızca…
• Asıl amacın “rant amaçlı kullanımlara ya da taşınmaz mülkiyetin el değiştirmesine…
• Planlama disiplininin bilimsel temellere ve bütüncül bir anlayışa dayanan kural…
gerekmektedir. …
2. 6306 Sayılı Kanunun Amacı ve Dönüşüm Süreci
Gerek Kanunun genel gerekçesinden gerekse madde gerekçelerinden kanun koyucunun “riskli…
Belki ilk okunduğunda “ideal” ve “sorunsuz bir çözüm” yolu olarak algılanabilecek…
Zira, sadece “riskli yapıların yıkılıp yerine yenilerinin yapılması” ve “fiziksel…
Halbuki “kapıyı ne zaman çalacağı belli olmayan” deprem tehlikesi başta olmak üzere…
Böyle bir tercih tartışmasına, pozitif hukukunun işlev ve kapsamı dışına taşılmış…
I. 6306 Sayılı Kanunun Diğer Kanunlara Göre Uygulanma Önceliği (Kalmamıştır)
Kanunun en çok dikkat çeken düzenlemelerinden birisi 9. maddenin ikinci fıkrasında…
Söz konusu fıkrada “Orman Kanunu”, “Turizmi Teşvik Kanunu”, “Kültür ve Tabiat Varlıklarını…
Anılan fıkra hakkında bu çalışmanın ilk yayınlandığı halindeki görüşlerim aşağıdaki…
“Bu fıkra, aynı maddenin “bu Kanun uyarınca yapılacak olan planların, İmar Kanununda ve imara ilişkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar da dâhil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi olmayacağına” ilişkin 1. fıkra hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, Kanunun uygulanması bakımından, bugüne kadar gerek İmar Kanunu gerekse özel kanunlarla öngörülen koruma- planlama ve kullanmaya ilişkin ilke ve esasların göz ardı edilmesi ve söz konusu yasal düzenlemelerle bilimsel esaslara göre belirlenen standartlar ve şartların bir tarafa bırakılması anlamına gelmektedir. Üzülerek vurgulamak gerekir ki, kanun koyucu, bu düzenleme ile, “her yerde” ve “serbestçe” yapı yapma sevda ve azmi içinde olanların bugüne kadar mevzuatta karşılarına çıkan ve şikâyetçi oldukları hangi “engel” varsa kaldırılmasını sağlayabilecek “mucizevi bir formül” icat etmiş olmaktadır.…
Bu Kanunun taşıdığı kamu yararının, anılan kanunların doğal ve kültürel çevre ve kaynakların korunması bakımından ayrı ayrı hedeflediği kamu yarar(lar)ı karşısında mutlak bir şekilde üstün tutulmasının Anayasa’nın kıyıların, kültür ve tabiat varlıklarının, ormanların, toprak ve yer altı servetlerinin korunmasına ilişkin hükümlerine aykırı olup olmadığının tespiti kuşkusuz Anayasa Mahkemesi’nin yetkisindedir. Bu çerçevede Kanunun bu hükümlerinin hukuksal geçerlilik ve yürütülmesine Yüksek Mahkeme tarafından izin verilmesi halinde, Mahkemenin, beş ya da on yıllık uygulama neticesinde bu tür alanların envanterinde oluşacak eksikliklerin manevi sorumluluğunu kanun koyucu ile birlikte paylaşacak olmasından da şüphe bulunmamaktadır. …
Bu durum bir yana, 6306 sayılı Kanun’un uygulandığı alanlarda diğer kanunlar ve bu kanunların ortaya koyduğu esas, ilke ve standartlardan bağımsız, stratejik ve parçacı bir planlama uygulamasının şehirlerimizin bütüncül ve kapsamlı bir şekilde planlanmasını imkânsız hale getireceğinden de kuşku duyulmamalıdır. …
Bütün bunların yanında diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri veya kanunun uygulanmasını engelleyici hükümlerinin uygulanmamasına yönelik (toptancı bir) düzenleme yapılması, kanun yapma tekniği bakımından da uygun olmayıp, Türk Hukuk Sisteminde bulunmayan bir “üstün kanun” yaratılmasına sebebiyet vermiştir. Özellikle teşkilat ve görevlerine ilişkin 644 sayılı Kanun…
Anayasa Mahkemesi söz konusu fıkraya ilişkin değerlendirmesinde, Anayasa’nın 43. maddesinde “kıyılar”; 44. maddesinde “toprak”; 45. maddesinde “tarım arazileri ile çayır ve meralar”; 63. maddesinde “tarih, kültür ve tabiat varlıkları”; 169. maddesinde “ormanlar” yönünden güvenceler öngörüldüğü, ayrıca Anayasa’nın 56. maddesinde “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”nın düzenlendiği, devlete verilen bu görevlerin, Anayasa’da güvence altına alınan yerlere ilişkin özel kanunlarla da yaşama geçirileceğinde kuşku bulunmadığı, dava konusu kuralın (ç) ve (d) bentlerinde sayılan 189 sayılı ve 2565 sayılı Kanunlar…