İtirazname No : 2020/45411
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1893-606
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 109/2, 109/3-a, 109/5, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.09.2019 tarihli ve 110-466 sayılı hükümlerin, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesince 13.12.2019 tarih ve 1893-606 sayı ile; teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçu yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükümlerin de katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 09.06.2021 tarih ve 4503-4157 sayı ile sanık müdafiinin temyiz isteminin reddiyle hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 16.07.2021 tarih ve 434 sayı ile; " ...İddianameye konu olayda sanığın katılanı soyunma odasında birkaç dakika alıkoyduğu süre içerisinde, aynı zamanda hem basit cinsel saldırı suçunu hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği anlaşılmaktadır. Bu durumda somut olaydaki suçlar arasında farklı neviden fikri içtima ilişkisi söz konusu olduğundan, sanık hakkında sadece daha ağır cezayı gerektiren basit cinsel saldırı suçundan mahkumiyet kararı verilmesi; bu suç içerisinde eridiği kabul edilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 08.12.2021 tarih ve 22469-9837 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. ÖN SORUN
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında cinsel saldırı suçundan mı yoksa kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mı mahkkûmiyet hükmü kurulması gerektiğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının katılan mağdureye tebliğinin gerekip gerekmediği ve sonucuna göre dosyanın Özel Daireye tevdii hususları değerlendirilecektir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
İlk Derece Mahkemesince yapılan 16.05.2019 tarihli duruşmada mağdurenin sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini belirtmesi üzerine aynı celsede mağdurenin katılan olarak kabulüne karar verildiği, katılan mağdurenin yokluğunda yapılan 05.09.2019 tarihli duruşmada sanığın cinsel saldırı suçundan beraatine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise mahkûmiyetine karar verildiği, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının istinaf başvurusuna ilişkin dilekçenin 10.10.2019 tarihinde katılan mağdurenin aynı konutta yaşayan yakınına tebliğ edildiği, ancak İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararının katılan mağdureye tebliğ edilmediği, anılan kararın katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince cinsel saldırı suçu yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden ise düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, söz konusu kararın katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekiline ve sanık müdafiine tebliğ edildiği, katılan mağdureye ise herhangi bir tebligatta bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
1- İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirmeler
Anayasa’nın "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36. maddesi; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ... davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."; Temel hak ve hürriyetlerin korunması başlıklı 40. maddesine 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrasında da; "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." şeklinde hükümlere yer verilmiş, 40. maddenin ikinci fıkrasının gerekçesinde bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği belirtilmiştir.
Genel olarak pozitif hukukça tanınmış hakların ön koşulu ve usuli güvencesi olarak anlaşılması gereken ve yargıya başvurma olanağını her olayda ve aşamada gerekli kılan hak arama özgürlüğü, Anayasa Mahkemesinin 19.09.1991 tarihli ve 2-30 sayılı kararında belirtildiği üzere sav ve savunma hakkı şeklinde birbirini tamamlayan iki unsurdan oluşmakta, hukuksal olanakları kapsamlı biçimde sağlama ve bu konuda tüm yollardan yararlanma haklarını içermektedir (Mesut Aydın, Anayasa Mahkemesi Kararlarında Hak Arama Özgürlüğü, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Yıl: 2006, S. 3, s. 4-10). Bu bakımdan içerdiği sav unsuru nedeniyle davaya katılma hakkı, hak arama hürriyeti ile yakından ilgilidir.
CMK'nın mağdur ... şikâyetçinin haklarını düzenleyen "Mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uygulama tarihi itibarıyla şöyledir;
"Kovuşturma evresinde;
1. Duruşmadan haberdar edilme,
2. Kamu davasına katılma,
3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,
4. Tanıkların davetini isteme,
5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma."
Bu düzenlemeye göre mağdur ile şikâyetçinin kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili bulunmaması hâlinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme ve davaya katılmış olmak şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin üçüncü fıkrası ise; "Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu husus tutanağa yazılır." biçiminde belirtilerek bu hakların şikâyetçiye anlatılıp açıklanacağı ve bu hususun tutanağa yazılacağı emredici olarak düzenlenmiştir.
Anılan maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre mağdur ... şikâyetçinin iddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma evresinde duruşmalardan haberdar edilme hakları bulunmaktadır. CMK’nın 175. maddesinin ikinci fıkrasına göre de mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır. Mağdur ... şikâyetçi de duruşmada hazır bulunacak kişiler arasında yer almaktadır. Yine aynı Kanun’un "Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması" başlıklı 233. maddesinin birinci fıkrası uygulama tarihi itibarıyla; "Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir." düzenlemesine yer vermiş olup bu hüküm uyarınca mağdur ... şikâyetçinin kovuşturma aşamasında mahkeme başkanı veya hâkim tarafından usulüne uygun olarak çağrılıp dinlenmesi gerekmektedir. Katılma hakkı olan gerçek veya tüzel kişinin şikâyet hakkının da olduğu, diğer bir deyişle katılma hakkının şikâyet hakkını da içerdiği hususunda hiçbir kuşku yoktur.
CMK’nın "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesi şöyledir;
"1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.",
"Katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise şöyledir;
"1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
3) Cumhuriyet savcısının, sanık ... varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir."
CMK'nın 237. maddesinde, mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmış, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, istisnai olarak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
Kamu davasına katılmak için kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi ya da katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi yeterlidir. Kamu davasına katılma hakkını kullanmanın öncelikli şartı şikâyetin devam etmesi olduğundan, şikâyet hakkı bulunan kişinin şikâyetten vazgeçmesi hâlinde davaya katılma hakkı bulunmamaktadır.
Öte yandan temyiz mahkemesince temyiz davasının görülebilmesi için, temyiz yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması kanuni bir zorunluluktur. Bu husus, Anayasa'nın 40. maddesinde yer alan hak arama hürriyeti ile yakından ilişkili olan CMK'nın "Kararların açıklanması ve tebliği" başlıklı 35. maddesindeki;
"(1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.
(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır." hükmüyle güvence altına alınmıştır.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Özel Dairece öncelikle tevdi kararı verilmek suretiyle gerekçeli kararın katılan mağdureye tebliğinin sağlanarak temyiz süresinin başlatılması, katılan mağdure tarafından temyiz başvurusunda bulunulmaması durumunda temyiz davasının yalnızca katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafiinin temyiz istemleriyle sınırlı olarak sonuçlandırılması; hükmün katılan mağdure tarafından temyiz edilmesi durumunda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesi sağlanıp tüm istemler birlikte ve tek seferde incelenerek temyiz davasının sonuçlandırılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 09.06.2021 tarihli ve 4503-4157 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesinin 13.12.2019 tarihli ve 1893-606 sayılı kararının, katılan mağdureye tebliğinin sağlanması için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.01.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.