Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 25.07.2008 harç tarihli dava dilekçesinde; davalının maliki (ve sigorta ettireni) olduğu aracı ehliyetsiz olarak sevk ve idare eden dava dışı ...’ün 20.09.2004 tarihinde yaya ...’a çarparak onun ölümüne neden olduğunu, kazanın ehliyetsiz sürücünün tam kusurundan kaynaklandığını, müvekkili şirketçe ölenin mirasçılarına ödenen 33.320,00TL’nin rücu amacıyla sürücü ve araç sahibi davalı aleyhine açılan Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/309 E. sayılı dava dosyasının yargılaması sırasında, aracın davalı ... tarafından...’a satılıp devredildiğinin öğrenilmesi üzerine, Akif aleyhine Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/14 E. sayılı dosyasında birleştirme talepli dava açıldığını, davalı ... hakkındaki davayı da atiye bıraktıklarını, mahkemece; davalı ... hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, aracın sonraki maliki olan davalı Akif hakkındaki davanın ise davanın tarafı olamayacağı gerekçesiyle reddine karar verildiğinden eldeki davanın açılma zaruriyeti doğduğunu ileri sürerek, ıslah ile birlikte, 33.320,00TL’nin ödeme tarihi olan 05.04.2005 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... 12.11.2008 tarihli cevap dilekçesinde (ve davalı vekili 16.01.2009 tarihli dilekçesinde); aracın kazadan önce, 07.04.2004 tarihinde, noter satış belgesi ile...’a satıldığını, ...’ın ise 08.04.2004 tarihinde aracın kaydını üzerine aldığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.05.2009 tarihli ve 2008/312 E., 2009/194 K. sayılı kararı ile; sigorta akdinin feshedilmeyip yeni malik ile devam ettirildiği, davalı tarafın pasif dava ehliyetinin bulunmadığı gibi, aracın olaydan önce satılmış olması nedeniyle davalının hukuki sorumluluğunun da olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

7. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıdaki kararının davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07.06.2010 tarihli ve 2009/6712 E., 2010/5186 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 94 ve 20/d maddeleri uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

8. Yerel mahkemece 23.03.2011 tarihli ve 2011/62 E., 2011/114 K. sayılı karar ile yukarıda özetlenen gerekçelere ilave olarak davacı şirketin davalının bilgisi dışında çifte sigorta yaptırdığından davalının dayanılan poliçeyle sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle direnme adı altında ikinci karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Yukarıda bahsedilen ikinci kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2011 tarihli ve 2011/17-579 E., 2011/681 K. sayılı kararı ile; direnme adı altında verilen ikinci kararda ilk karardan farklı olarak davacı şirketin çifte sigorta yaptığı gerekçesine yer verildiğinden ve yeni gerekçeye dayalı yeni bir hüküm kurulduğundan, bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

10. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen yeni hüküm kabul edilen 23.03.2011 tarihli kararı Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 07.02.2012 tarihli ve 2011/12976 E., 2012/1253 K. sayılı kararı ile;

“…Dairenin 7.6.2010 tarih ve 2009/6712 -2010/5186 sayılı ilamında da belirtildiği üzere; davaya konu trafik kazası 20.9.2004 tarihinde meydana gelmiş, araç ise davalı ... tarafından kazadan önce 7.4.2004 tarihinde Ankara 37. noterinde dava dışı Akif Aslan’a satılmıştır. 2918 sayılı Yasanın “sigorta sözleşmesinin verilmesi ve işletenin değişmesi halinde yapılacak işlemler” başlıklı 94. maddesi ve ZMS Poliçesi Genel Şartlarının C.4.,C.5.maddesi uyarınca sigortalı aracın işleteni değişmesi halinde, devreden işleten 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır. Böyle bir durumda, yeni işletenle sigorta sözleşmesinin devam ettirip ettirilmeyeceği konusunda takdir hakkı sigortacıya bırakılmış olup, sigortacı durumun kendisine bildirilmesinden itibaren 15 gün içinde sözleşmeyi feshedebilme imkânına sahiptir. Ayrıca zorunlu mali sorumluluk sözleşmesinde sigortacı ile önceki sigorta ettiren işleten ve aracı devralan yeni işleten arasındaki bu iç ilişkiler sigortalı aracın oluşturduğu riziko nedeniyle 3.kişilere zarar verilmesi halinde 3.kişilere karşı ileri sürülemez. Zira, 2918 sayılı yasanın 20.maddesine göre, ZMSS poliçesi veya zeyilnamesi ibraz edilmeden bir aracın trafik tescili mümkün de değildir. Bu durumda, kaza tarihinden önce davalı işleten Hatice aracını 2918 sayılı yasanın 24.maddesi hükmünce noter satışı sözleşmesi ile dava dışı 3.kişiye satmış ise de, bu durum zorunlu trafik sigortacısına bildirilmediğinden davalı işletenin sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

11. Davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 13.10.2014 tarihli ve 2014/10871 E., 2014/13198 K. sayılı kararıyla yerel mahkemece çifte sigorta bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, somut olayda çifte sigortanın unsurlarının oluşmadığı, davalının KTK’nın 94. maddesi gereğince sorumlu olduğu, bozma kararında gerekli açıklama yapılmış ise de kararda açıklanan Kanun maddesinin 94. madde olması gerekirken maddi hata sonucu 24. madde olarak yer aldığı, bu hususun ise karar düzeltme nedeni yapılmadığı belirtilmek suretiyle karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

12. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.2015 tarihli ve 2015/4 E., 2015/301 K. sayılı kararı ile; 23.03.2011 tarihli ve 2011/62 E., 2011/114 K. sayılı kararda yer alan gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

a) 20.01.2004-2005 tarihlerini kapsar şekilde zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırdıktan sonra, 07.04.2004 tarihinde aracı noter kanalıyla satmış olan eski malik davalının, sigortalı aracın satışından sonra 20.09.2004 tarihinde karıştığı kaza nedeniyle sigortacı tarafından ödenmiş olan tazminattan rücuen sorumlu tutulup tutulamayacağı,

b) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1286. (6102 sayılı TTK’nın 1467/1.) maddesinde tanımı yapılan çifte sigortanın unsurlarının somut olay bakımından gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Dava, trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

16. Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.

17. Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.

18. Türkiye’de hangi sigorta şirketlerinin faaliyet gösterebileceği (sigortacı) hususu 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun (SK) 3. maddesinde düzenlenmiştir. Sigorta sözleşmesini yaptıran kimseye sigorta ettiren denilmektedir. 6762 sayılı TTK’nın 1269. maddesine göre, bir rizikonun gerçekleşmemesinde menfaati bulunan kişiler, bu menfaatlerini sigorta sözleşmesi ile güvence altına alabilirler. Genellikle sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişidir. Ancak, bazen sigorta ettiren kendi menfaatini değil de, bir başkasının menfaatini sigorta ettirebilir, sigorta ettiren bu durumda sigortalı sıfatını taşımaz. Sigorta bedelini alma, zararı tazmin ettirme hakkı lehine sözleşme yapılan kimseye aittir ve bu kişiye sigortalı denilir. Yani sigortalı, sigorta sözleşmesi ile menfaati sigorta güvencesi altında alınan kişidir. Bu şekilde yapılan sözleşmelerde sigorta akdinden doğan borç ve yükümlülükler sigorta ettirene aittir. Sigorta lehtarı ise sadece, sigortalı sıfatını taşır. 6762 sayılı TTK’ya göre temsilen sigorta yapılması da mümkündür (Ulaş, I: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara, 2012, s. 41).

19. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.

20. İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-1. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.

21. KTK’nın 20/d maddesinde; tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması hâlinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılacağı ve noterce yapılmayan her çeşit satış ve devrin geçersiz olduğu hükme bağlanmış; 24. madde ile de araç muayene raporu tanzim edilebilmesi için araç tescil belgesi veya sahiplik belgesi ile zorunlu sorumluluk sigortalarının ibrazını zorunlu kılmış ve tescil belgesi için gerekli esasları Yönetmelik ile düzenlemiştir.

22. Sigorta sözleşmesinin verilmesi ve işletenin değişmesi hâlinde yapılacak işlemler KTK’nın 94. maddesinde “Sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır. Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde feshedebilir. Sigorta fesih tarihinden on beş gün sonrasına kadar geçerlidir.” şeklinde sıralanmış olup, bu madde hükmüne uymayanların para cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran hâller ise 95. maddede hüküm altına alınmış ve sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan, tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâllerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği ve ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği kuralı getirilmiştir.

23. Kanun’daki düzenlemelere paralel olarak ZMMSGŞ’de de sigorta ettirene birtakım yükümlülükler yüklenmiştir. Poliçenin geçerli olduğu ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ZMMSGŞ’nin C-3 ve C-4. maddelerinde; sigorta ettirenin sözleşmeden sonra rizikoyu ağırlaştırıcı mahiyette meydana gelecek değişiklikleri durumu öğrenir öğrenmez en geç sekiz gün içinde sigortacıya ihbarla yükümlü olduğu, sigorta sözleşmesinin, sözleşmeye taraf olan araç işletenini takip edeceği, sözleşme süresi içinde işletenin değişmesi hâlinde sigorta sözleşmesinin, işletenin değiştiği tarihten itibaren on gün süresince herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ve prim ödenmeksizin yeni işleten için de geçerli olacağı; C-9 . maddesi uyarınca ise genel şartlara ve varsa bunlara ilişkin klozlara aykırı düşmemek ve sigortalı aleyhine olmamak koşulu ile özel şartlar konulabileceği belirtilmiştir.

24. 6762 sayılı TTK’nın 1301. maddesinde düzenlenen halefiyet kuralı gereğince; Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra sigorta ettiren yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin meydana gelen zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı sahip olduğu dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya geçer. Sigorta ettiren bu hüküm gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek davranışlarından ötürü sigortacıya karşı sorumludur. Sigortacı zararın bir kısmını tazmin etmiş ise, sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü şahıslara karşı sahip olduğu müracaat hakkını korur. 6762 sayılı TTK’nın 1303. maddesine göre; sigorta sözleşmesinin geçerli olduğu süre içinde sigorta edilen malın sahibi herhangi bir nedenle değişmişse, sözleşmede aksine hüküm olmadıkça sigortadan doğan hak ve borçlar o malın rizikosu kendisine ait olduğu tarihten itibaren yeni sahibine intikal eder. Sigortacı sigorta priminden dolayı evvelki malike müracaat edebilir.

25. Görüldüğü gibi, 6762 sayılı TTK’nın 1303. maddesindeki hükmün aksine, 2918 sayılı KTK’nın 94. ve ZMMSGŞ’nin C.9. uyarınca araç işleteninin devri on beş gün içinde sigortacıya bildirmesi gerekmektedir. Sigortacının sigorta sözleşmesini yeni işletenle devam ettirip ettirmemek konusunda takdir hakkı vardır. Yani araç işleteninin değişmesi hâlinde sigortacıya sadece fesih imkânı getirilmiştir. Bu nedenle KTK’nın 94. maddesi uyarınca gerekli ihbarı sigortacıya yapıp sigorta sözleşmesinin iptali imkânını sigortacıya vermediği sürece, aracı takip eden sigorta poliçesi geçerlidir ve poliçenin tarafları arasındaki yükümlülükler devam eder. Ancak, işleten değişikliği bir zeyilname ile belirlenmiş ise bundan sonra oluşan rizikolardan ötürü sigortacı akidine rücu edemez.

26. İlk uyuşmazlık konusu açıklandıktan sonra, ikinci uyuşmazlığın çözümü bakımından çifte sigorta hakkında da bir kısım açıklamalarda bulunmakta fayda vardır: 6762 sayılı TTK birden çok sigorta başlığı altında müşterek sigortayı, kısmi sigortayı ve çifte sigortayı düzenlemiştir. Çifte sigorta; değerinin tamamı sigortalanan bir menfaatin, sonradan aynı veya farklı kişilerce, aynı rizikolara karşı ve aynı süre için sigortalanmasıdır. Sebepsiz zenginleşme yasağı gereğince mal sigortalarında bulunan ana kural sigorta olunan menfaatin sigorta bedeline eşit olmasıdır. Bu ilkeden hareket eden kanun koyucu TTK ile kural olarak çifte sigorta yapılmasına yasak getirmiştir. İstisnalar dışında bu kural aksine yapılan sigorta sözleşmelerinin (geçersiz olduğundan) hukuki sonuç doğuramayacakları belirtilmiştir. Bu istisnai hâller genel olarak; önceki ve sonraki sigortacının onayı sigorta ettirenin önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devretmesi veya önceki sigortadan doğan haklarından tamamen feragat etmesi ya da sonraki sigortacının ödemediği tazminattan sorumluluğunun şart kılınması durumlarıdır (Ayhan, R./Çağlar, H./ Özdamar, M: Sigorta Hukuku, Ankara, 2019,s 269 vd.; Ulaş, 191). Yerel mahkeme kararında belirtilen sigorta poliçelerinin başlangıçtan iptaline karar verilmiş olup, bu poliçeler hiç düzenlenmemiş gibi kabul edilmelidir. Somut olayda çifte sigortanın unsurları bulunmamakta olup, bu durum esasen Özel Dairenin geri çevirme kararına istinaden verilen yazı cevabından ve gönderilen poliçe örneklerinden de net bir şekilde anlaşılabilmektedir.

27. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı ... ile davacı arasında 20.01.2004-2005 tarihlerini kapsayacak şekilde ZMMSS akdedildiği (poliçeye göre sigortalının davalı ... olduğu), davalı ...’nin aracını 07.04.2004 tarihinde noter kanalı ile dava dışı Akif Aslan’a sattığı ve aracın 20.09.2004 tarihinde ehliyetsiz sürücü sevk ve idaresinde iken kazaya karıştığı anlaşılmıştır. Davacı ... şirketi, zorunlu mali mesuliyet sigortalısı aleyhine açtığı davada ZMSSGŞ’nin B.4.c maddesine dayanmış ve sigortalı aracın sürücü belgesiz sürücü tarafından kazaya neden olması sebebiyle üçüncü şahsa ödenen tazminatın rücuen tahsili talep etmektedir.

28. KTK’nın 20/d maddesi kapsamında işletenin değiştiği hususunda sigorta şirketine usulünce yapılmış bir bildirim olmadığı gibi bu konuda düzenlenen bir zeyilname de bulunmamaktadır. İşleten değişmiş olsa bile kendisine fesih hakkı bakımından bildirim yapılmayan sigortacı üçüncü kişiye sigorta bedelini ödemiştir. Bir başka anlatımla, sigorta şirketi devir işleminin kendisine bildirilmemiş olmasını bir fesih sebebi olarak ileri sürmeyip, zarar gören 3. kişiye ödemede bulunmuştur. Aslında bu davranış devir alan işleten ve zarar gören kişilerin hukuki yararlarını (c.9) gerektirmektedir.

29. Yerel mahkemece; devir işlemi ile sigorta ilişkisini sona erdiği, bu nedenle üçüncü kişiye yapılan ödemenin geçerli olmayıp, davacının da aynı nedenle halefiyet hakkına sahip olmayacağı belirtilmiş ise de; bu kabul şekli yukarıda açıklanan Kanun hükümlerine, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine, hem de zorunlu trafik sigortasının konuluş amacına aykırıdır.

30. Bu durumda mahkemece; çifte sigortadan bahsedilemeyeceği, KTK’nın 95/II. maddesi uyarınca davacının dava hakkı olduğu ve KTK’nın 94. maddesi uyarınca da satış işlemini zorunlu trafik sigortacısına bildirmeyen davalı ...’nun sorumlu olduğu ve rücu talebinin sonuçlarına katlanması gerektiği ilke olarak kabul edilmeli ve tüm bu hususlar ZMMSGŞ’nın 4/c maddesi gereğince irdelenerek sonucuna göre karar verilmelidir.

31. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.