Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından duruşmalı davacı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekilleri Av. ... ve Av. ... ile davalı vekili Av.... gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

- KARAR -

Davacı vekili, davalının aleyhine kambiyo takibi başlattığını, takibe konu senede ekli ... A.Ş.'ne izafe edilen ciro imzasının ve kaşesinin yer aldığı kağıt parçasının, keşideci ve onun firması olan ... Mühendislik Ltd. Şti. ve ... A.Ş. arasında daha önce yapılmış olan ve karşı tarafta kalan sözleşme nüshasından kesilerek alonj gibi çek yaprağının alt kısmına eklenerek ... A.Ş.'nin de ciro silsilesine dahil edilmeye çalışıldığı, davaya konu çekin keşidecisi ve ... A.Ş.'den önce gelen cirantaların iş hacimleri itibariyle çekin keşide ve ciro edecek durumda olmadıklarını, ...'in boşandığı eşi ... ve yönetim kurulu üyeliği yaptığı ... A.Ş.'den haksız menfaat temin etmek, şirketi cebri icra ve haciz baskısı altına alarak ekonomik yönden zor durumda bırakmak ve bu durumdan faydalanmak için ... ile işbirliği yaptığını , ... A.Ş. ve ... arasında herhangi bir akdi ilişki bulunmadığını bildirerek, ... 4.İcra Müdürlüğünün 2011/1352 E.sayılı icra takibine konu edilen 08/02/2011 keşide tarihli ... tarafından keşide edilen 6.000.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, kambiyo senetlerinin sebepten ari olduğunu,bu çekin müvekkilinin eski kayınpederi tarafından söz verilen ve istekleri doğrultusunda boşanmanın gerçekleşmesi halinde daha sonra ödenecek bedel olduğunu, çekte müvekkilinin sadece alonj üzerinde imzasının bulunduğunu, müvekkilinin bu çekin verilmesi nedeniyle mağdur olup dolandırıldığını, bu çek nedeniyle maddi ve manevi tazminat davaları açmadığı gibi çocuğunun velayetini de davacının oğluna bıraktığını, sahtecilik varsa ... ve diğer sanıkların fikir birliği içerisinde birlikte düzenlediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre, somut olayda hukuki fiil niteliğindeki sahtecilik iddiasının her türlü delille ispat edilebileceği, uyuşmazlığa konu çekte alonj üzerindeki beyanın sahteliği konusunda ispat yükünün davacıya ait olduğu, ancak ispat güçlüğü ve imkansızlığı olan durumlarda, delillerin karşı tarafın hakkaniyet sahasında olduğu veya tecrübe kurallarına göre olağan durumun aksinin iddia edildiği durumlarda delil gösterme yükünün karşı tarafa geçebileceği, ayrıca delillerin değerlendirilmesi ilkesi çerçevesinde hakimin tecrübe kurallarını da dikkate alması gerektiği, ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinde aralarında davalının da bulunduğu ... ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri sabit olduğundan cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından bu kararın hukuk hakimini bağlamayacağı, bu uyuşmazlıkta kesin hüküm ve kesin delil teşkil etmemekle birlikte kuvvetli bir takdiri delil olduğu, çekte cirosu bulunan kişilerin davacı ile öteden beri ticari ilişkisi bulunmakta ise de bu ilişkinin 2010 yıl sonu itibariyle sonlandırıldığı, davacının çek miktarı kadar dava dışı bu kişilerle herhangi bir satım ilişkisinin bulunmadığı, davacı şirketin cirosundan önce gelen .....Ltd. Şti. ile davacı arasındaki ticari ilişki incelendiğinde adı geçen şirketin davacıya yaptığı işlerin tamamının bedelinin ödendiği, hatta fazladan avans ödemesi yapıldığı, çekin davacı şirketçe davalı hamile verilmesini gerektirir parasal bir edimin bulunmadığının davalı beyanlarından da anlaşıldığı, davalının 04/10/2012 havale tarihli dilekçesinde, davalı ...'in eşi ve kayınpederi hakkında açacağı dava ve şikayetlerden vazgeçmesi için bu çekin verildiğinin belirtildiği, bu durumda ise senedi ciro eden ve hamil arasındaki senedin verilmesine ilişkin böyle bir anlaşmanın ahlaka aykırılık nedeniyle batıl olduğu, bu amaçla yapılan ciroya dayalı olarak senedi iktisap edenin cirantadan bir talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının icra takibine konu çek sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı vekilinin kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 07/10/2015 tarihli 2015/3114 Esas ,2015/12206 Karar sayılı ilamı ile “Davanın geldiği aşama itibariyle, davacı vekilinin daha önce ileri sürmediği ahlaka ve adaba aykırılık ile ilgili yeni bir iddiada bulunması, başka bir anlatımla iddiasını genişletmek suretiyle değiştirebilmesi HMK'nın 141/2. maddesi uyarınca karşı tarafın açık muvafakatine bağlı olup somut olayda buna muvafakat edilmediği anlaşıldığından Yerel Mahkemenin bilirkişi raporunun bu yöne ilişkin gerekçelerini hükme esas alması doğru görülmemiştir. Diğer taraftan sahtelik iddiası ile ilgili olarak ... Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 17.09.2012 tarihli ve 2011/399 E.-2012/640 sayılı karar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olup 818 sayılı BK'nın 53. maddesi (6098 sayılı TBK'nın 74. md.) hükmü uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı bir karar olarak kabul edilemez ise de ceza yargılaması sırasında savcılıkça alınan ve ceza mahkemesinin kararına gerekçe oluşturan rapor ile mahkemece alınan 11.04.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporunda; “..Senedin ön ve arka yüzlerinde yer alan ... yazısının, aralarında davalının da bulunduğu ..., ..., ..., ...eli ürünü olmadığı, alonj bölümünün davacı şirketin bilgisi ve rızası dahilinde gerçekleştirilmiş orijinal bir alonj olup olmadığı, bulunduğu konuma başka bir belgeden kesilerek yapıştırılıp yapıştırılmadığı hususunda teknik bir tespite gidilemediği” belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin, Adli Tıp Kurumu raporunun kesin bir tespit içermemesi de gözetilerek konusunda uzman kişilerden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden sahtelik iddiası ile ilgili olarak ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınıp iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller eksiksiz olarak değerlendirilerek giderilmesi ve varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, alonjun sonradan eklenip eklenmediği, kimin tarafından eklendiği, başka bir kağıdın muhtelif bir bölümünden kesilip çeke ilave edilip edilmediği hususlarının bilimsel olarak tespitinin mümkün olmadığının bilirkişi raporlarıyla tespit edildiği, uyuşmazlığa konu çekte alonj üzerindeki beyanın sahteliği konusunda ispat yükünün davacıya ait olduğu, ancak ispat güçlüğü ve imkansızlığı olan durumlarda, delillerin karşı tarafın hakkaniyet sahasında olduğu veya tecrübe kurallarına göre olağan durumun aksinin iddia edildiği durumlarda delil gösterme yükünün karşı tarafa geçebileceği, ayrıca delillerin değerlendirilmesi ilkesi çerçevesinde hakimin tecrübe kurallarını da dikkate alması gerektiği, olayların çoğunda doğrudan ispat gerçekleşemeyeceğinden, tecrübe kurallarının da dikkata alınmasının zorunluluk olduğu, ... 2.Asliye Ceza Mahkemesinin hükme esas aldığı delillerin bu dosya açısından da kuvvetli takdiri delil niteliğinde olduğu, ... 2.Asliye Ceza Mahkemesince sanıklar ..., ... ve ...'in resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri sabit olduğundan sanıkların şahsi halleri ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak cezalandırılmalarına, CMK 232/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesin bir mahkumiyet anlamında olmadığı, bu kararın sanık hakkında hukuki sonuç doğurmadığı, ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından ceza mahkemesinin bu kararının hukuk hakimini bağlamayacağı, bu uyuşmazlıkta kesin hüküm ve kesin delil teşkil etmediği, ancak kuvvetli bir takdiri delil olduğu, çekte cirosu bulunan kişilerin davacı ile öteden beri ticari ilişkileri bulunmakta ise de, bu ticari ilişkinin 2010 yılı sonu itibariyle sonlandırıldığı, davacının çek miktarı kadar dava dışı bu kişilerle herhangi bir satım ilişkisinin olmadığı, özellikle çekte davacıdan bir önceki ciro sahibi olan dava dışı ... Ltd. Şti. ile davacı arasındaki ticari ilişkinin boyutu, defter, kayıt ve belgelerle birlikte incelendiğinde, davacının dava dışı bu şirkete herhangi bir satımının olmadığı, adı geçen şirketin davacıya yaptığı işler karşılığında düzenlediği fatura bedellerinin tamamının davacı tarafından ödendiği, hatta avans şeklinde fazladan 110.046,85 TL ödendiği, davacı ile davalı arasında gerçekleşmiş herhangi bir ticari ilişki veya ödünç para alma ve verme işleminin bulunmadığı,düzenleme ve ibraz tarihi aynı olan çekin, davacının hukuki ve ticari ilişkilerinin sona erdiği ... tarafından düzenlendiği, lehtar ... Mühendislik End. Ltd. Şti. tarafından yapılan beyaz cirodan sonra çekin yine ...'ün şahsi firmasına verildiği, ... tarafından senedin tekrar ciro edildiği, sonraki cironun kardeşi ... tarafından firma kaşesi altında yapıldığı, bundan sonraki cironun da ... ... Konst. Ltd. Şti. tarafından yapıldığı, senedin arka yüzünün bu şekilde dolmasından sonra alonjun eklenerek ilk cironun davacı ... A.Ş. tarafından yapılmasının, alonja kadar yer alan cirantanın imzalarının davacı ile ilişkisi sona eren firmalar olmasının, çok büyük meblağlı çekin bu kişiler arasında senedin hamiline yazılı senet gibi tedavülüne olanak sağlayan beyaz cirolarla tedavül etmesinin, lehtarın senedi tekrar düzenleyene ciro etmesinin, ciro edenler arasında kardeşlik bağının, çekin davacının defter kayıtlarında bulunmamasının hayatın olağan akışına ve genel hayat tecrübesine uygun olmadığı, alonj üzerinde sadece davacının imzası olup alonj ile çek arasında maddi ve iradi bağın bulunmadığı, yani alonjun -mahkememiz kasasında bulunan- dava konusu çekten tahrifat yapılmadan ayrılmayacak nitelikte sıkı bir şekilde bağlı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1-Hükmü temyiz eden davalı ... vekili temyiz dilekçesinde, adı geçen davalının temyiz harç ve masraflarını yatırabilecek durumda olmadığını belirterek temyiz harçlarını yatırmamış ve adli yardım talebinde bulunmuştur. Davalının mahkemenin 24/12/1014 tarihli kararına yönelik temyiz istemi de adli yardım talepli olup bu talebi Dairemizce 18.06.2015 tarihinde kabul edildiğinden 6100 sayılı HMK’nın 335/3 maddesi gereğince adli yardım hükmün kesinleşmesine kadar devam ettiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına davalının temyiz incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.

2- Davacı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde, davacı vekili katılma yolu ile temyiz başlıklı temyiz dilekçesi sunmuşsa da temyiz dilekçesinin içeriğinde hükmün temyizine yönelik bir sebep sunmadığı sadece davalının adli yardım isteminin reddini talep ettiği ve temyize cevap niteliğinde beyanlar sunduğu anlaşıldığından davacı vekilinin adli yardımın reddine karar verilmesi yönündeki talebi yukarıdaki bentte açıklanan gerekçe ile reddedilmiştir.

3- Davalı vekilinin temyiz isteminin incelenmesine gelince, hukuki uyuşmazlıklarda ispat yükünün doğru tayin edilmesi sağlıklı karar sürecinde anahtar rol işlevini üstlenmektedir. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalı taraftadır. Ne var ki davaya konu alacak kambiyo senedinde kaynaklanıyorsa HMK 201. madde gereğince senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıran veya azaltan hukuki işlemlerin kesin delillerle ispatı gerekir.Somut vakıada davacı imzasını inkar etmemiş ancak başka bir belgeden kesilip taşınıp yapıştırılmak suretiyle alonj haline getirildiğini iddia etmiştir.Uygulama ve doktrinde “alonj,poliçenin arkasına eklenen düz kağıt tanımlamasına karşın, şekli konusunda herhangi bir düzenleme ve açıklama bulunmamaktadır. Alonj poliçenin arka yüzünün devamı niteliğinde olması nedeniyle, senet ile alonj arasındaki ilişkinin sadece fiziki bir ilişki olmadığı, alonjun basit bir kağıt parçası olmayıp senedin bir parçası haline geldiği; senedin arka yüzünde yer kalmaması halinde, cironun alonj üzerine yapılarak zincirin devam etmesini sağlayan belgedir.” şeklinde tarif edilmiştir. İmzasının başka bir belgeden kesilip alonj haline getirildiğini iddia eden davacı kesiminin yapıldığını iddia ettiği belge ile ilgili somut veri ya da delil sunmamıştır.Mahkemece uyulan bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda da alonj işleminin sahtecilik yapılmak suretiyle oluşturulduğuna dair bir bulgunun tespit edilemediği belirtilmiştir.Bu durumda mahkemece mevcut delil durumuna göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken ispat yükünün tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin adli yardım talebi hususunda karar verilmesine yer olmadığına, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin talebinin reddine, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay durusmasında hazır bulunan davalı lehine takdir edilen 2.037.00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 09/10/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

(M)

(M)

H....G

KARŞI OY YAZISI

Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı tarafından davacı ve dava dışı kişiler aleyhine yapılan takibin dayanağı olan çekin alonj kısmında davacının davalı lehine yapılmış bir cirosu olduğu görülüyor ise de bu alonjun takip dayanağı çekin keşidecisi ve lehtarı ile davacı arasında daha önce imzalanmış bir sözleşme metninden kesilen bir bölümün alonj haline getirilmesi suretiyle yapılmış bir sahtecilik sonucu elde edildiğini ileri sürerek, davacının bu çeke dayalı olarak yapılan takipten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitini istemiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tüzel kişiyi temsilen ciro imzasını atan kişinin davalının eski kayınpederi olduğunu ve bu çekin mevcut şekliyle ciro edilip davalıya verildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Dava, menfi tespit davası olduğu için davalı davacıdan alacaklı olduğunu ispat külfeti altındadır.

Davalı alacaklı olduğunu, takip dayanağı çek ile ispat etmek istemektedir.

Dava konusu takip dayanağı çek incelendiğinde, bunun ... tarafından ... Mühendislik Endüstriyel Sist. Kons. İmal. Montaj İnş. San. Tic. Ltd. Şti. lehine 08.02.2011 tarihinde keşide edilmiş, lehtar tarafından birinci cirosu yapılmış daha sonra ..., ..., ... ... Kons. Mühendis İnşaat Mühendis Makina İnşaat ve Turizm ve Sanayi Ticaret Ltd. Şti. ve ... beyaz ciroları ile çekin arkasındaki alan dolmuş ve çeke bir alonj eklenmiş ve bu alonj üzerinde sadece davacının cirosu ve davalının bankaya ibraz için attığı imza ve muhatap bankanın çekin karşılıksız olduğunu gösteren ve keşide tarihiyle aynı günde yazılmış tespit imzaları bulunduğu görülmektedir. Davacının cirosu çek ile alonjun birleştiği çizgiden uzakta ve sadece alonj üzerinde yer almaktadır.

Nitekim mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şube No:2701 tarafından düzenlenen 11.04.2014 tarihli raporda "... Alonj bölümünde ... ... Makina, İmala, Montaj ve Mühendislik San. ve Tic. A.Ş. İçerikli kaşe izinin ve söz konusu şirket adına siyah mürekkepli kalem ile atılmış imzanın çek yüzeyi ile temas etmemesi ..." olgusuna işaret edilmiştir.

Eski TTK’nun 730/4 maddesi yollamasıyla 595. maddesi (6102 sayılı TTK’nun 818/1-d maddesi yollamasıyla 683. maddesi) gereğince cironun çek veya çeke bağlı olan ve alonj denilen bir kâğıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması gerekir. Beyaz cironun da çekin arkasına veya alonj üzerine yazılması gerekir.

Çekte alonj kullanımı halinde muhatap bankanın çekin ibrazı üzerine çekin karşılıksız olduğunu gösteren tespit şerhinin de alonj üzerine yazılmasında bir engel bulunmamakta hatta bu hususta bir zaruret bulunmaktadır.

Ancak alonj kullanılmış bir çekte, alonjun bu çeke ait olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamalıdır. Zira çek ve alonj iki ayrı kâğıt olup bunların sadece fiziken bir araya gelmeleri onları hukuken bir bütün haline getirmez. Çek ve alonjun sadece fiziken değil hukuken de bir bütün olmaları gerekir. Ancak o zaman alonj ile hak sahibi olanlar bu haklarını güven içinde ileri sürebilirler.

Bir çekin keşidecisi, lehtar ve birinci cirantası ve çek üzerindeki diğer cirantalar zaten bu çeki ödemekle yükümlü olduklarından alonj ile hak sahibi olan hamile ödeme yapmakla hem sorumluluklarından kurtulurlar hem de bir zararları söz konusu olmaz. Bu ihtimalde, yukarıda belirtilen alonjun bu çeke ait olması gerekliliği yönünden fazla bir ihtilaf çıkmaz.

Ancak bu çekte sadece alonj üzerinde cirosu bulanan bir ciranta alonj üzerindeki kayıtlara göre hamil olan kişiye çek bedelini ödemek zorunda kaldığında, bu alonjun bu çeke ait olduğunun açıkça belirli olması önem kazanır. Zira alonj üzerinde cirosu bulunan ciranta alonjun bağlı olduğu çekteki miktarı ödemek zorunda kalmaktadır.

TTK’da alonj ile ilgili bir tanım yapılmamakta ancak TTK’nun 683/1 maddesinde alonju oluşturacak belgenin kağıt olması gerektiği belirtilmiştir. Alonju oluşturan kağıdı diğer kağıtlardan ayıracak en önemli özellik alonjun bağlandığı senet ile arasındaki güçlü bağdan doğmaktadır. Bu bağ hem maddi bir bağ hemde iradi bağ ile oluşur ve bu iki bağ birlikte olmalıdır.

Alonj ile senet arasındaki maddi bağ; alonjun senetten tahrifat yapılmadıkça ayrılamayacak nitelikte senede sıkıca bağlanmasıdır.

Alonj ile senet arasındaki iradi bağ ise senete bağlanacak alonj üzerine söz konusu senet için alonj yoluyla işlem yapıldığının özel olarak belirtilmesiyle sağlanır.

Yani alonju imzalayarak taahhüt altına giren kişinin, taahhüdünü bu kağıdın alonj olduğu iradesini de belirterek yazması ve imzalaması gerekir. Senetten başka bir kağıt olan alonjun senetle olan bağını sağlamak ancak alonj üzerine senedin ayırt edici özelliklerini yazmakla mümkün olur. Çünkü bir senedin varlığı için irade beyanı ile imzanın aynı kağıt üzerinde bulunması veya senet ile alonjun iki ayrı kağıt iken iradi olarak birleştirildiğinin açıkça belli olması zorunludur.

Bu nedenle alonju oluşturan kişinin alonju oluşturan kağıda imza atarken alonjun hangi senede bağlanacağını belirterek iradesini göstermesi ve ardından imzalaması ve daha sonra da bu alonju senede eklemesi, alonjun varlığı açısından bir geçerlik şartıdır.

(Bakınız : Prof.Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 1997 Sayfa :348 ve yine Doç. Dr. Vural Seven, Kambiyo senetlerinde (Poliçe,Bono ve Çek) “Alonj”, İzmir Barosu Dergisi, Ocak 2017, Sayfa :55-76)

Aksi takdirde hukuki güvenlik kalmaz ve sahtecilik olayları önlenemez.

Bir örnek vermek gerekirse; şayet meseleye hukuki güvenlik esas alınarak bakılmaz ise 50.000,00 TL bedelli bir çekteki alonj bu çekten koparılarak 1.000.000,00 TL bedelli ve bir şekilde elde edilmiş diğer bir çeke fiziken birleştirilerek muhatap bankaya ibraz edilip karşılıksız şerhi alındığında, öbür çekten kopartılan alonj üzerindeki cirantalar son hamile 1.000.0000,00 TL ödemek zorunda kalabileceklerdir.

O halde çek ile alonj arasında sadece fiziki bir bağ değil hukuki bir bağ da olmadıkça alonjun yapıştırıldığı çeke ait olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.

Alonjlu bir çek hukuk muhakemesi açısından bir belgedir. O halde bu belge HMK’nun 199. maddesinde belertildiği gibi uyuşmazlık konusu vakıayı ispata elverişli olmalıdır. HMK’nun 207. maddesinde; senette çıkıntı, kazıntı ve silinti varsa ve ayrıca onaylanmamışsa bunların inkârı halinde göz önünde tutulamayacağı ve bu durum senedin geçerliliğine etkili olacak nitelikte ise senedin kısmen veya tamamen hükümsüz sayılabileceği düzenlenmiştir. Bu maddenin manasından hareketle bir kişinin bir belgeden hukuken sorumlu olabilmesi için belge ile o kişi arasında sorumluluğu doğurmaya elverişli uygun bir nedensellik bağı bulunması gerektiği söylenebilir.

Somut olayda, takip dayanağı çek ile alonjunun birleştiği yerde yukarıda açıklandığı şekilde çek ile alonj arasında hukuki bir bağ kuracak biçimde herhangi bir yazı veya imza bulunmamaktadır. Bu itibarla davalı bu çeke dayalı olarak davacıdan alacağı olduğunu ispatlayamamıştır.

Bu durumda mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin ve sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda düzeltilerek onanması görüşünde olduğumuzdan saygıdeğer çoğunluğun yazılı gerekçeyle verdiği bozma kararına muhalifiz. 09.10.2019